TR EN

Dil Seçin

Ara

Cennete En Son Girecek Adam

“En son cennete girecek kimse,

kâh yürüyerek, kâh yüzü üstü sürünerek,

kâh da ateş yüzünü yalayarak geçecek. (...)

Derken, önüne bir ağaç çıkartılacak.

Bunun üzerine şöyle diyecek:

“Yâ Rabbi! Beni o ağaca yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim,

altından fışkıran sudan içeyim...”

(Müslim)

 

Kaderin garip cilvesine bakın ki, insanın Cennet’ten çıkışı da, en son yine Cennet’e girişi de ağacın vesilesiyle gerçekleşecek.

En son cennete girecek kimse, kâh yürüyerek, kâh yüzü üstü sürünerek, kâh da ateş yüzünü yalayarak geçecek. Ateşi geçtiği zaman geriye dönüp şöyle diyecek: “Beni senden kurtaran Allah ne yücedir! Allah bana öncekilerden ve sonrakilerden kimseye vermediğini vermiştir.” Derken önüne bir ağaç çıkartılacak. Bunun üzerine şöyle diyecek: “Yâ Rabbi! Beni o ağaca yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, altından fışkıran sudan içeyim.” Allah da şöyle buyuracak:

“Bunu sana verirsem, benden başkasını istemezsin değil mi?”

“Hayır yâ Rabbi, istemem!” deyip, başkasını istemeyeceğine dair söz verecek. Allah da onun sabrı olmadığını gördüğü ve bildiği için mazur görecektir. Nihayet onu o ağaca yaklaştıracak, gölgesinde gölgelenip suyundan da içtikten sonra, ona ondan daha iyi bir ağaç gösterilecek, bu defa: “Yâ Rabbi! Beni o ağaca yaklaştır da gölgesinde gölgeleneyim, suyundan da içeyim, Senden ondan başka bir şey istemem.” diyecek.

Allah şöyle buyuracak: “Ey Ademoğlu! Daha önce evvelkinden başkasını istemeyeceğine dair bana söz vermemiş miydin? Halbuki şimdi başkasını istiyorsun. Onu sana verirsem belki bir başkasını isteyeceksin.” Ona, ondan başkasını istemeyeceğine dair söz verir.

Allah onun sabredemeyeceğini bildiği için onu mazur görecektir. Ağacı ona yaklaştıracak. Gölgesinde gölgelenecek ve suyundan da içecek.

Sonra tam cennetin kapısının yanında ilk ikisinden daha güzel olan bir ağaç gösterilecek. Bunun üzerine, “Yâ Rabbi! Beni bu ağaca yaklaştır da onun gölgesinde gölgeleneyim, suyundan da içeyim, artık ondan başkasını istemem.” diyecek. Bunun üzerine Allah:

“Ey Ademoğlu! Daha önce de böyle söylemiştin. Şimdi yine istekte bulunuyorsun.” diyecek.

“Evet Rabbim! Sana bundan başkasını istemeyeceğime dair söz vermiştim. Ancak sabredemiyorum, Senden bunu da istiyorum. Artık bu son, bundan başka istemeyeceğim.” diyecek. Onun sabredemeyeceğini gördüğü için Rabbi onu mazur görecek ve onu o ağaca yaklaştıracak. Onu oraya yaklaştırınca, cennetliklerin seslerini duyacak. “Ey Rabbim, ne olur beni oraya (cennete) koy!” diye yalvaracak. Allah şöyle buyuracak:

“Ey Ademoğlu! Beni senden kurtaracak olan nedir? Dünya ve mislini sana versem hoşnut olur musun?”

“Rabbim! Sen Âlemlerin Rabbi olduğun halde benimle alay mı ediyorsun?” diyecek. Allah da ona: “Seninle alay etmiyorum, ama Ben dilediğimi yapmaya kadirim.” diyecek. Rivayetlerde son kısmı anlatırken Hz. Peygamber’in (asm) güldüğü haberi aktarılır.

Bu hadiste en çok dikkati çeken husus, hangi şartlarda olursa olsun Allah’tan daima istemek gerektiğidir. Allah’ın zaten vermek istediği, sürekli Cennet’in daha yakınında birbirinden güzel ağaçlar yaratmasından bellidir. O halde kul isteyecek ki, Allah da versin!

Öte yandan, cennete son giren adamın aslında iman sahibi olduğu, ama sabırlı biri olmadığı için günaha düştüğü ve ardından cezaya uğradığı anlaşılıyor. Sabrın önemini de böylece anlamış oluyoruz.

Son olarak, Allah’ın vermesi ve lütfu o kadar geniş ki, cennete en son girecek insana dahi “Dünya ve mislini sana versem hoşnut olur musun?” buyurarak dünya ve bir o kadarını o kuluna veriyor.