TR EN

Dil Seçin

Ara

Akraba İlişkileri

Batı kültüründe insanlar daha bireyci ve ego odaklı olurken, Doğu kültüründeki insanlar daha sıcak ve yakın ilişkiler kuran, paylaşımcı özellik gösterirler. Bu nedenle Batı kültüründen beslenen insanlar, küçük bir problemde yalnızlığı tercih ederler. Örneğin Hollanda’da on milyon adet kayıtlı köpeğin olduğu bilinmektedir. Hollanda’nın nüfusunun on milyon civarında olduğu düşünülürse insanların yalnızlıklarını gidermek için hayvanlarla yaşadıkları ve böyle bir paylaşım yolunu seçtikleri anlaşılır.

Unutulmamalıdır ki yalnızlık, en büyük psikososyal sorundur; özellikle ileriki yaşlarda daha belirgin olur. Hiç şüphesiz yalnızlık sorunu sosyal temasın artmasıyla çözülebilir. Hatta Alzheimerın nedenlerinden biri, ileriki yaşlardaki yaşlıların yalnız kalmalarıdır. Yalnız kalan kişilerde erken bunama daha çok görülmektedir. Sosyal temasın olmaması, beyinde öğrenmeyi durdurmaktadır. Dolayısıyla insanı en çok yaşlandıran etmen, öğrenmeyi durdurmasıdır. Mesela hareket halindeki bir bisikleti durdurursanız bisiklet düşer. İnsan da öğrenmeyi durdurursa bu, onun çökmesine, erken bunamasına ve yaşlanmasına neden olmaktadır.

Unutmayalım ki sosyal temasın ve yardımlaşmanın en çok yaşandığı ilişkilerden biri akraba ilişkileridir. Akraba ilişkileri, İslam dininde çok vurgulanmıştır. Bu noktada Efendimiz (asm) akrabayla sıla-i rahmi kesmemeyi, onlarla münasebetlerimizi devam ettirmeyi dinî ve toplumsal bir vazife olarak kabul etmiştir. Akraba bağlarını koparanlara da iyi bakmamıştır. Bu öğretinin ne kadar faydalı olduğunu 2001 krizinde hep beraber gördük. Ülkemizde yaşanan 2001 krizi başka ülkelerde, Amerika’da, Avrupa’da yaşansaydı o ülkeler dağılırdı. Ancak Türkiye’de böyle olumsuz neticeler olmadı. Çünkü akraba bağlarının güçlü olduğu ülkelerde, gizli bir sigorta sistemi vardır. Bu aynı zamanda bir aile sigortasıdır. Ailede, biri sıkıntıya girdiği zaman, dayı, teyze, amca gibi aile bireyleri yardım edip sıkıntıyı ortadan kaldırmaya çalışır. Yaşanan en küçük sıkıntıda bireyselci yaklaşımların ötesinde özümseyici, birleştirici, yardım ve paylaşımı önceleyen anlayış devreye girmektedir. Bu nedenle yakın akraba ilişkilerinin stresi azaltan bir etkisinin olduğundan söz edebiliriz.

Ancak burada akraba ilişkilerinden kastedilen, yapış yapış olan, saygı ve sevgi sınırlarının belirlenmediği, kan davalarının olduğu ilişkiler değildir. Bizim bahsetmeye çalıştığımız ilişki biçimi, Hz. Peygamber’in belirttiği çerçevede yardımlaşmayı, sevgiyi, paylaşımı esas alan, toplumu ve kişiyi güçlendiren, zinde tutan akraba bağlarıdır.

 

AKRABALIK BAĞLARI VE BAYRAMLAR

Özellikle bayramların insan hayatındaki önemini kavrayabilmek için her bireyin geçmişi düşünüp bayramlarda yaşamış olduğu duygu selini ve bu günlere ait izlenimleri ele alması gerekir. Zira geçmişi bir film şeridi gibi düşünürsek bayramların bizde bırakmış olduğu derin izleri, topluma kattığı olumlu etkiyi görürüz. Bir yönüyle bayramlar, insanların psikolojik sermayesini güçlendirdiği günlerdir.

Bayramların insanları hem ruhen hem de sosyal olarak zenginleştirdiği unutulmamalıdır. Bayramların en önemli hususiyeti insan hayatındaki monotonluğu, yeknesaklığı almasıdır. Unutulmuş değerleri, bazen aileyi, akrabaları hatırlatması ve sıla-i rahim gibi bir vazifenin varlığından haberdar etmesi bile başlı başına bir hususiyet ve önem arz etmektedir. Dolayısıyla bayramlar insanların göremediği, bazen önemsemediği hakikatleri topluma ve aileye anlatması bakımından çok önemlidir.

Mesela bayramı aile fertleriyle evde bir arada karşılamak, birlikte sıla-i rahimde bulunmak, bir eğlenceye gidilecekse birlikte gitmek, eşlerin birbirlerine ve çocuklarına hediyeler alması, aile fertleri ve eşler için büyük kazanımlara vesile olmaktadır. Özellikle bu kazanımların en önemli kısmını, geleceğimiz olan çocukların elde ettiğini unutmamalıyız.

Bayramlardaki paylaşımlar, birlikte geçirilen zaman dilimleri, hep birlikte yenilen yemekler, çocuklara alınan hediyeler, aile fertlerinin birbirleriyle olan münasebetleri, tebessümleri çocukların dünyasında olumlu derin izler bırakmaktadır. Zaten bayramların topluma, aileye, çocuklara ve eşlere kazandıracağı en önemli sermaye bu gibi şeylerdir. Bayramların kendi doğası içinde olan güzellikleri ve hayatı paylaşma yaklaşımı, sevgiyi artırdığı için evliliği de doğal olarak olumlu etkilemektedir.

Ayrıca bayramların en güzel yanı, yalnızlığa mahkum olmuş yaşlıların hatırlanması ve ziyaret edilip ellerinin öpülmesidir. Unutmayalım ki yaşlıların en önemli psikolojik sorunu yalnızlıktır. Bayramlar bu yalnızlığı bir nebze de olsa gidermek için önemli günlerdir.

Ne gariptir ki bu olumlu psikoloji, bayramlarda kabir ziyareti şeklinde de tezahür etmektedir. Hatta “Büyüklerimizi kabirde dahi yalnız bırakmamalıyız, bayramdan bayrama da olsa kabirlerinin başında onlara Fatiha okumalıyız, ziyaretlerine gitmeliyiz” duygusunu kazandırmıştır.

Aslında büyüklerimiz her zaman hatırlanmalı ve ziyaret edilmelidir. Fakat nisyan ve gaflet nedeniyle toplumun büyük bir kısmı yaşlılarımızı yalnızlığa iter.

Bayramlar akrabaların hatırlandığı ve ziyaret edilmek suretiyle sevindirildiği günler olması bakımından da çok önemli zaman dilimleridir. Özellikle büyüklerimizin hayat tecrübelerinden istifade etmek, onların görüşlerini almak, onları dinlemek en güzel davranışlardandır.

Kısacası bayramlar, toplumu ve aileyi birbirine bağlayan tutkal vazifesi gördüğü gibi, yaşlıları da hayata bağlayan bir ab-ı hayat vazifesi görmektedir.