TR EN

Dil Seçin

Ara

Bırak Düşsün Sonsuzluğa

Şimdi bir an kendini bir su damlası gibi düşün ve hisset.

Bir damla su gibi özel, bir damla su gibi güzel.

Bir damla su gibi saf, bir damla su gibi temiz…

Bir damla su gibi saydam, billur gibi berrak, bir damla su gibi aziz...

 

“Biz, her canlı nesneyi sudan yarattık.” (Enbiyâ Sûresi, 21/30)

İşte “o su”, her şeyi yaratan, bizi yoktan var eden, Muhyi’den atılmış bir imzadır. Su âb-ı hayatımızdır. Onu bütün hücrelerimize, kanımıza, bedenimize dokuyan, Hayy’dan bir üflemedir. Su Cennete kadar uzanan, gökkuşağından bir köprüdür sanki. Bütün renklerini Cemîl’den bezeyen, bütün güzelliklerini Lâtif’ten alan bir dokunuştur. Su bütün kâinatın bizimle konuşması, Hamîd’den, Mâcid’den, Rezzak’tan sözcüklere, şiirlere dökülmesidir.

Ağladığında bir damla su, gözyaşı olup akan, bir ilahi rahmet, bir Kuddüs pınarıdır.

Hayat tarzımız ve günlük alışkanlıklarımız, büyük zevk duyabileceğimiz, tefekkür edebileceğimiz yığınla ayrıntıyı gözden kaçırmamıza sebep oluyor. Çoğumuz sabahın ilk ışıklarıyla evden çıkarken, bir örümcek ağına düşen çiğ damlalarının, inciden bir gerdanlığa dönüştüğünü fark edemiyoruz. Bir yağmur sonrası yaprakların, dalların, çimenlerin üzerinde, birer pırlanta gibi parlayan, su damlalarını görmüyoruz…

Günlük yaşamın getirdiği körlükle bunun gibi binlerce muhteşem ayrıntıyı, güzelliği, en önemlisi de, her an kâinatta tecelli eden, Esmâ-i Hüsna’yı göremiyoruz.

İlgimi çeken bu ayrıntıları görüntüleyebilmek için, iyi bir fotoğraf makinesi almayı hayal ederdim. Bu imkâna kavuştuğum andan itibaren amatörce bu detayları çekmeye başladım. İyi görüntüler yakalamaya başladığımda birden fark ettim ki, su damlalarının önemli bir özelliği var; arkasındaki görüntüyü içine alıyor ve bu görüntü, o küçük su damlasının üstüne yansıyordu.

Bu beni, insana ve hayata dair, derin düşüncelere sevketti. Eğer bir su damlası arkasındaki görüntüyü içine alıp barındırıyorsa “Bir damla gözyaşı, içine neyi alıyordu, içinde neyi barındırıyordu?..” Belki bir sevinci, belki bir acıyı, belki büyük bir hasreti, belki de bütün bir ömrü…

Çok önceden gittiğim bir müzede gözyaşı şişeleri görmüştüm. Ne işe yarar ki diye bir anlam verememiştim. İşte o zaman anladım, bu küçük şişeye, bir insanın bütün hayatını, gözyaşları ile taşıdığını.

Kadim çağlarda birbirinden ayrı düşen insanlar, duydukları acıdan ve üzüntüden dolayı, gözyaşlarını, bu minik şişelerde biriktirir ve sevdiklerine bu şişecikleri gönderirmiş.

Hasretle, acıyla dökülen gözyaşlarıyla dolu bu minicik şişe… Sizce binlerce sayfadan, binlerce şiir ve mektuptan, çok daha can alıcı, çok daha fazla bir anlam taşımıyor mu?

Şimdi bir düşünün… Her şeyi kuşatan, bizi halkeden, bize ebedî hayatı müjde veren, bütün kâinatı yaratan Rabbimiz için akıtılan bir damla göz yaşı, içinde neyi barındırır acaba?..

Rabbi için ağladığında 

Gözyaşı olup da damladığında bir damla su

Sakın silme onu..

Bırak düşsün sonsuzluğa…

Çünkü içinde ebedî bir hayat, koca bir kâinat var.