TR EN

Dil Seçin

Ara

Işığın Gizli Sarayları: İnciler

Işığın Gizli Sarayları: İnciler

İnsanoğlu dünya üzerinde her nereye gözünü çevirip bakacak olsa, ihtişamlı bir yaratılış, kusursuz bir tasarım ve hayret verici muhteşem özelliklerle karşılaşır.

İşte o kusursuz tasarımın, mükemmel dizaynın Nakkaş-ı Ezeli’nin isimlerinden yansıyan bir örneği de incidir. Maviden bir örtünün altında gizlenmiş, zarif, canlı bir mücevher kutusu içinde insanlara sunulan, renklerin yüceldiği, zarafetin simgesi olmuş bir ziynettir inci. O canlı istiridyeden mücevher kutusu, kendi özünü, kendi iç mekanının zarifliğini, ve bütün parlaklığını o küçük küreye toplar. Bu istiridyeler açıldığında, inci ilk defa gün ışığıyla karşılaşır. Ve üzerine düşen ışığı büyük bir özlemle içine çeker, önce muhteşem sarayında dolaştırır o pırıltıyı, sonra bütün görkemi ile geriye yansıtır. Yaratanın Cemil isminin bir tecellisini. Artık o ışık, renklerin sonsuz hizmetine verilmiştir. Gören gözlere bir tefekkür dersi olmuştur.

İnciler küçük, yuvarlak, sert ve çoğunlukla beyaz renktedir ve yüksek değerdedir. Tatlı ve tuzlu suda yaşayan çeşitlere sahip istiridyenin vücuduna, tabii veya yapay olarak bir kum tanesi, bir sedef parçası girince, kendini koruma amacıyla bir izolasyon işlemi başlar ve taneciğin etrafını kaplayan sedefimsi bir madde salgılar. Böylece sedef tabakaları üst üste gelerek küresel ya da farklı formlardaki inci meydana gelir.

İnciler hiçbir zaman ne aynı ebatlardadır, ne de görüntü olarak birbirinin aynısıdır. Aynı gibi gözükenler, mutlaka gözle fark edilemeyen şekil ve boy farkına sahiptirler. İncilerin yüzeyleri de tam anlamıyla pürüzsüz değildir. En az pürüzlülükten daha fazla pürüzlülüğe doğru değişiklik gösterirler. Bu anlamda da birbirlerine benzemezler. Eğer bir inciden kesit almış olsaydık bu sedef tabakalarının, o inciyi diğerlerinden ayıran farklı katman kalınlıklarına sahip olduğunu görürdük. Bütün bu özellikler, her inciyi diğerlerinden ayıran farklı birer parmak izi olduğunu ve sadece o inciye özel olduklarını gösterir.

İşte bütün bu Mektubat-ı Samedaniye, sayıları yüz milyonu bulan canlı türlerinin birbirine benzememesi gibi, aynı türden olan her bir ferdin de farklı bir şekilde yaratılması ve tamamının mükemmel bir sanat eseri olması, Cenâb-ı Hakk’ın sonsuz kudretini ve ihtişamlı sanat zenginliğini gözler önüne sermektedir.

İnciler ne asırlar boyu sürekli kullanımdan, ne de mücevherat kutularındaki uzun bekleyişlerinden asla etkilenmezler. Hakiki bir inci tanesinin parıltısı, mutlu insanların gözlerindeki ışıltılara benzer. Zaman geçtikçe daha parlak bir görünüme bürünürler.

Yüce Rabbimiz insanların zevk almaları için yeryüzünde son derece mükemmel ve güzel olan hadsiz canlı türü yaratmıştır. Tabiattaki her detayda Yaratıcı, insanoğlunun bütün duyularına, estetik dokunuşlarla işleyen, gözlere muhteşem güzellikler sunan, insan ruhunu derinden etkileyen görsel bir ziyafet ve adeta bir varoluş mührü sunmuştur.

İnciler ihtişamlı güzelliklerinin yanısıra, her yönden ilginç özelliklere de sahiptirler.

İncilerin renkleri kendi doğal renkleridir. Kazındığında altında yine aynı rengi çıkar. İnciler genelde beyaz, pembe, gümüş, krem, siyah, yeşil ve altın renklerindedir. İstiridyenin içinde bulundukları konuma göre rengi değişir. En dışa yakın yerde altın renkli, biraz içerde pembe, ortada ise beyaz renge boyanmışlardır. Siyah inciler ise Tahiti adasında çıkar, o yöreye özgü incilerdir.

“Kültür ve doğal inciler” istiridye içinden çıkarıldıklarında, rengine, boyuna, kalitesine dışarıdan hiçbir müdahale söz konusu olmamaktadır.

İncilerin oluşum aşamaları hayranlık uyandırıcıdır. İnciler genellikle inci midyesi denilen ve pek çok türü bulunan istiridyelerden çıkarılır. Bu istiridyelerin kabuklarının dirençleri oldukça yüksektir. Açılması son derece zor olan dış kabuklarının kalsiyum karbonat esaslı olan bileşimleri birçok düşman için de caydırıcıdır. Kalsiyum karbonat maddesi aynı zamanda istiridyenin inciyi oluşturmasında da önemli rol oynamaktadır.

İşte bu kaplama işlemi incinin oluşumundaki ilk aşamadır. İstiridyenin içine giren yabancı cisimler incilerin oluşması için bir çekirdek görevi görürler. Yıllar boyunca bu çekirdek maddenin üstü ince kalsiyum karbonat katmanlarının üst üste gelmesiyle kaplanacaktır.

 

Peki istiridyenin içinde sedef maddesi nasıl oluşmaktadır?

İstiridyenin iç derisindeki katmanlarda sedefi oluşturan iki ana madde bulunur. Bir katmanda inciyi meydana getiren ve ‘aragonite’ adı verilen, kalsiyum karbonat içerikli bir mineral, diğerinde ise incideki bu aragonite maddesini bir arada tutacak olan yapıştırıcı nitelikli ‘conchiolin’ maddesi bulunur.

Aragonite yarı şeffaf bir madde olduğu için ışığa geçirgenlik ve inciye parlaklık kazandıracaktır.

Aragonite ve conchiolin maddelerinin istiridye tarafından üretiliyor olması, sonra bunların bir araya gelip, bir toz tanesini kaplayarak, inci gibi mükemmel bir tasarımın, zarif bir esere dönüşmesi elbette ki çok düşündürücüdür.

İstiridyenin korunma amaçlı ürettiği salgı, insanlar için estetik bir süs olarak yaratılmaktadır. Aslında istiridye, midye ve tarak gibi deniz canlıları, sudaki zehirli mikroorganizmaları, küçük kurtçukları, demir, bakır ve zehirli yosunları besin olarak alırlar. Ve bu beslenme suyu filtre ederek yapılır. Dolayısıyla midyeler aynı anda bulundukları ortamı ve suyun kirliliğini de temizlemiş olurlar.

İşte bu beyni dahi olmayan istiridyenin, kendi haberi olmaksızın yaptığı, güzellikleri sonuç veren hayret verici faaliyetler, elbette kendi eseri olamaz. Zaten yaptığı ortaya bir eser koymak değil, bir savunma ve korunma faaliyetidir. Her çeşit yaratmayı bilen Allah (cc) istiridye eliyle sanatını ve nimetini böyle göstermektedir. Yani inci bir “doğa harikası” değil, Allah’ın sanat harikasıdır.

Yüce Allah, “Onlardan inci ve mercan çıkar. Şimdi Rabbinizin hangi nimetlerini yalan sayabilirsiniz?” (Rahman Suresi, 22-23) ayetleriyle, bu durumu hatırlatmış ve incilere dikkat çekmiştir. Ayrıca Kur’an-ı Kerîm’de, dünyada insanlara bir güzellik olarak sunulan incilerden cennet süslerinden biri olarak da bahsedilmektedir.