Balinalar denizde yaşamaya çok müsait yaratılmışlardır. Kazara kıyıya vurmadıkları sürece kıyıya yaklaşmazlar. Kıyıya vurduklarında ise genelde ölürler. Yeryüzünde yaşamış en büyük canlı mavi balinadır.
...
Büyük balina türlerinden olan uzun balina 100 yıl, mavi balina 90 yıl, gagalı balina ise yaklaşık 36 yıl kadar yaşarlar.
Büyük balinalar, gelmiş geçmiş en büyük hayvandır
Yeryüzünde yaşamış en büyük hayvan mavi balinadır. Bir mavi balina, en büyük dinozorun bile üç katı kadar kocamandır. Yetişkin bir dişi mavi balina, 30 metreden daha uzun, 150 tondan daha ağırdır. Bir insanın ortalama 60 kilo olduğunu farz edelim. Bu durumda, 150 ton gelen bir büyük balina, 2500 insanın ağırlığına denk olacaktır.
Balinaların sevgi dolu koskocaman bir kalpleri vardır. Tam bir otomobil büyüklüğünde! Bu sevgi dolu kalp, her saniye yaklaşık on ton kan pompalar.
Balinanın sofrası
Balinalar iri cüsselerine rağmen, beslenirken pek mütevazıdırlar. İçine yüz adet insanın sığabileceği dev ağızlarına, yaklaşık 3-4 ton gelen kocaman dillerine rağmen (bir filden daha ağır!), ağızlarındaki çubuklu yapılardan dolayı bir karpuzu bile yiyemezler. Yiyebilecekleri en büyük şey, bir portakal olabilir ancak.
Bu yüzden küçük deniz canlılarıyla beslenirler. Bu da milyonlarca deniz canlısı demektir! Düşünsenize, büyük balinalardan bir tanesi günde 4 ton yiyecek tüketiyor. Kim bilir kaç tane küçük deniz hayvanının toplamı 4 ton yapıyordur... Buna rağmen o küçük deniz hayvanlarının sayısı azalmıyor. İlmiyle ve hikmetiyle her şeyi kuşatan Allah, burada da yarattığı dengeyi koruyor.
Peki nasıl beslenirler?
Büyük balinaların ağızlarında, dişler yerine tarağa benzer ‘balina çubukları’ denen yapılar bulunur. Bu tarağa benzer çubuklar, süzmeye yarar.
Çubuklu balinaların çok büyük ve sıra dışı bir ağızları vardır. Çenelerinde diş yoktur. Bunun yerine ağızlarında balina kemiği levhaları sıralanmıştır. Bunlar, şerit şeklinde ya da perdeye benzer yapıdadır. Ağzın çatısından aşağıya doğru asılı şekilde dururlar. Bu yapıların kenarları, fırça ya da tarak gibi saçaklıdır. Bunlar küçük deniz hayvanlarını elerken süzgeç vazifesi yapar.
Büyük balinaların çeşitlerine göre beslenme şekilleri de çeşitlilik gösterir. Gerçek balina denen balina türleri, ağızları açık olduğu halde deniz yüzeyinde gezinirler. Artık nasiplerinde neler varsa ağzına düşer.
Mavi balina ya da kambur balina gibi çatalkuyruklu balinalar ise, önce ağız dolusu deniz suyunu alıp, sonra dev dillerini ağızlarının yukarısına doğru iterler. Bu itme, ağız içindeki suyun çubuklu yapılardan dışarıya püskürtülmesine yarar. Sular püskürtüldükten sonra ağızda kalanlar, balinanın rızkıdır.
Gri balinalar ise genelde, Kuzey Amerika ile Asya arasında, okyanusun kutba yakın kısımlarında, sığ kıyılarda beslenirler. 100 metre ya da daha derine dalarlar. İçindeki küçük deniz hayvanlarını süzmek için zengin bir çamur karışımını kepçeyle kazar gibi çıkarırlar. Ağız dolusu yiyeceği ağızlarına aldıklarında ise, su yüzeyine çıkıp onu yutarlar. Sonra yeni bir kepçeleme işlemi için tekrar dalarlar.
Bütün bu türlerin beslenmesinde, kril ve küçük balıklar gibi avlar, çubuk levhaların tarakları arasında yakalanırlar. Bu taraklar neredeyse plastik kadar serttir. Sonra balinalar çubuk levhalarda biriken yiyeceği yalayıp yutarlar.
İletişim
Balinaların birçoğu, seyrek gruplar halinde dolaşırlar ve beslenirler. Grup üyeleri, irtibatta kalmak için, birçoğu bizim duyamayacağımız kadar alçak ya da yüksek frekanslı çeşitli sesler çıkarırlar. Mavi balinalar bir hayvanın çıkardığı en yüksek ses olan, kulakları sağır edici bir homurtu sesi çıkarırlar. Bir mavi balina bir jet motorundan daha fazla ses çıkarabilir; ve sesi 188 desibele ulaşabilir. Bu ses, denizde yüzlerce kilometre yol alır.
İletişim kurmanın tek yolu bu sesler değildir. Başka bir iletişim yolu da ekolokasyon (ses titreşimiyle yer tespiti)dir. Tıpkı yarasalar gibi bazı büyük balinalar da bir nesneye çarpacak bir ses çıkarırlar. Bu ses çarptığı nesneden geri döndüğünde, balina o nesnenin boyutlarını, şeklini, hareketlerini bilmiş olur. Böylece balina karanlıkta bile avlarını yakalayabilir.
Balina göçleri
Pek bilinmez ama büyük balinalar da göç ederler. Yaz gelince serin yaylalara çıkan insanlar gibi, balinalar da yaz aylarını kutuplara yakın bölgelerdeki serin sularda geçirirler. Kışın ise tropikal bölgelere dönerler.
Birçok balina da asıl beslenme yerleriyle dişilerin doğum yaptığı yerler arasında oldukça uzun mesafeler kat ederler. En uzun yolculuğu, Büyük Okyanus’un doğusunda gri balinalar yapar. Gri balinalar, Bering Denizi’nin bereketli sularında beslenmek için gidiş-dönüş toplam 15 bin km yol kat ederler.
Yok olma tehlikesi
Yüzyıllardır az sayıda büyük balina, sandal ya da botlar vasıtasıyla, mızrağa benzer zıpkınlarla avlandı. Ama 19. yüzyıl ve sonrasında balina gemileri, güçlü motorlarla donatıldı. Bunu patlayıcı zıpkınlar takip etti. Balinalar kaçamadı. Her yıl binlercesi öldürüldü. Bu katliamla bazı türleri neredeyse yok oluyordu. 1950’lerde sayıları düştü. Sonunda 1980’lerde, balinaların çok sayıda avlanması kanunlarca yasaklandı. Bu yüzden balinaların nüfusları yavaş yavaş da olsa artıyor.
Minik yavrucuklar!
Balinalar, diğer bütün memeliler gibi doğum yaparlar. Büyük balina yavruları bir yıl kadar annelerinin yanında kalırlar. Onlar da önce annelerinin zengin sütüyle beslenirler. Yeni doğmuş mini mini bir mavi balina yavrusu 3 ton ağırlığında, 7 metre uzunluğundadır. Bu yavrucuk ayrıca her gün 200 litre süt içer. Dişi balinalar genelde iki yılda bir yavrularlar.
Balina nefesi
Balinalar, sudan yukarıya başlarını uzatıp nefes alırlar. Balinaların, kocaman bir oksijen depoları vardır. Suyun altında 45 dakikaya kadar kalabilirler. Memeliler âleminde su altında kalma rekoru balinalara aittir yani. Ama genelde 5-10 dakikada bir nefes almak için su yüzüne çıkarlar. Balinalara bakınca su püskürtmesi gibi görülen şey aslında, ciğerlerindeki su buharı içeren karbondioksiti dışarıya vermesidir.
Balinaların nefes delikleri başlarının tam üzerinde bulunur. Suyun altında oldukları zamanlarda bu nefes delikleri kapalıdır. Dolayısıyla ‘boğulma’ tehlikeleri de yoktur.
Kaynak: Animals of the World, Parragon, 2000.