TR EN

Dil Seçin

Ara

Lezzet ve Sağlık

Günümüzde insan lezzetlerin peşinde koşuyor, her türlü lezzeti tatmak istiyor. Ve git gide hedonist oluyor. Ulaşım vasıtaları nedeniyle en uzak yerlerden bile her türlü gıda ürünün her ülkeye kolaylıkla geliyor olması ile çeşit çeşit lezzetleri tatmak artık mümkün hale geldi. Tüketim ekonomisi insanları bunlara önce alıştırıyor, sonra da bağımlı birer fert yapıyor. Neler yiyeceğiz, nasıl besleneceğiz? Hangi meyvelerden ne kadar yiyelim?..

Günümüzde insan lezzetlerin peşinde koşuyor, her türlü lezzeti tatmak istiyor. Ve git gide hedonist oluyor. Ulaşım vasıtaları nedeniyle en uzak yerlerden bile her türlü gıda ürünün her ülkeye kolaylıkla geliyor olması ile çeşit çeşit lezzetleri tatmak artık mümkün hale geldi. Tüketim ekonomisi insanları bunlara önce alıştırıyor, sonra da bağımlı birer fert yapıyor.

 

Neler yiyeceğiz, nasıl besleneceğiz? 

Bu konuda herkesin kafasını karıştırıyorlar. Yıllarca sağlıkçılar yumurta yemeyin içinde kolesterol var dediler. Şimdi artık yiyebilirsiniz, vücudun kolesterole de ihtiyacı var diyorlar. Bazıları da meyve yemeyin, içindeki fruktoz zararlı diyor. Yaz ayları da geliyor meyve ve sebzeler bol hale gelecek. Bizler ne yapalım?

İslamiyet bazı gıdaları helal bazılarını da haram kılmış, bunlar herkes tarafından bilinir. Domuz eti, ölmüş hayvan eti ve kan gibi. Ama helal olduğu halde bazı gıdaları bazı insanların yemesini de tıp yasaklıyor. Nasıl mı? Örneğin besin alerjisi olanlar belli gıdalardan uzak durmalı. Mesela sütteki laktoza alerjisi olan çocuklar laktozsuz süt içmeli, glutene alerjisi olanlar glutensiz undan yapılmış ekmek yemeli. Şeker hastalığı olanlar ise şekerli gıdalardan kaçınmalı.

 

Hangi meyvelerden ne kadar yiyelim?

Evet yaz geliyor; bizim besin alerjimiz, uzun süreli bir hastalığımız da yoksa hangi meyvelerden ne kadar yiyelim?

Fruktoz meyve ve balda bulunan doğal bir şekerdir. Bazı besinlerin 100 gr’larında bulunan fruktoz miktarı şöyledir:

Bal: 40.94, Üzüm: 8.13, Armut: 6.42, Elma: 5.90, Elma suyu(şekersiz): 5.73, Kiraz: 5.37, Yaban mersini: 4.97, Muz: 4.85, Karpuz: 3.36, Erik: 3.07, Çilek: 2.44, Portakal: 2.25, Mısır: 1.94, Şeftali:1.53

Bir de sebzelere bakalım: Kabak, domates, soğan, karnabahar, salatalık, brokoli, havuç, bezelye, patates ve ıspanak gibi sebzelerdeki fruktoz oranı her 100 gr için sırasıyla: 1.45-0.15 arasındadır. 

Doğal olan bu meyve-sebzelerden ve baldan ölçülü miktarlarda yemek bizlerin en doğal hakkıdır. Ancak işlenmiş gıda pazarlayanlar bu ürünlerin içine tat ve lezzet vermesi için şekerden daha ucuz olan glukoz şurubuyla harmanlanmış yüksek fruktozlu mısır şurubu (HFCS) koyuyorlar. En çok %55’lik ve %42’lik türü kullanılıyor. HSFC-55 (%55 fruktoz, %42-44 glikoz,%1-3 polisakkarit) türü meyve suyu ve gazlı içeceklerde kullanılırken, daha az tatlı olan HFCS-42 ise ağırlıklı olarak sos, çorba, baharat ve unlu mamullerde kullanılmaktadır. İşte asıl problemli olanlar bunlardır. Aşırı şişmanlık (obezite) başta olmak üzere birçok hastalığın nedenidir.

Bunun sebebi fruktozun metabolizmasında yatmaktadır. Çünkü fruktozun metabolizması glikozdan çok farklı bir şekilde işlemektedir. Bağırsaklarda emilen fruktoz insülinden bağımsız olarak karaciğere gelir ve glikoz gibi bir kısıtlamaya, kontrole tabi tutulamaz. İhtiyaç olsun olmasın alındıktan sonra hemen glikolize girer, yıkılır, neticede yağ asitlerinin sentezi artar ve karaciğerin yağlanmasına neden olur. Bu yüzden Dünya Sağlık Örgütü eklenmiş şekerlerden gelen enerjinin günlük alınan toplam enerjinin %10’unu aşmaması gerektiğini asıl hedefin ise %5’in altına düşürmek olduğunu ifade etmiştir.

 

Şükretmek için yemek

Bir zamanlar Abdülkadir Geylânî’nin (1077-1166) terbiyesinde, nazdar ve ihtiyare bir hanımın bir tek evlâdı bulunuyormuş. O muhterem ihtiyar anne gitmiş oğlunun odasına, bakmış ki, oğlu bir parça kuru ve siyah ekmek yiyor. O riyazattan düşkün olmuş, zayıflamış. Bu hali anne kalbine ağır gelmiş, şefkatinden ona acımış. Sonra Hazret-i Gavs’ın yanına şekva için gitmiş. Bakmış ki, Hazret-i Gavs, kızartılmış bir tavuk yiyor. Nazdarlığından demiş: 

“Yâ Üstad! Benim oğlum açlıktan ölüyor; sen tavuk yersin!”

Hazret-i Gavs tavuğa demiş: “Kum biiznillâh!” (Allah’ın izniyle kalk diril). O pişmiş tavuğun kemikleri toplanıp tavuk olarak yemek kabından dışarı atıldığını görmüş. Hazret-i Gavs demiş: “Ne vakit senin oğlun da bu dereceye gelirse, o zaman o da tavuk yesin.”

Asrımızda ne Abdülkadir Geylânî gibi ruhu bedenine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olan ve şükür etmek için yemek yiyen insanlar kaldı ne de bir kuru ekmek yiyerek ilim tahsil edecek gençler var. Çoğu insan haz peşinde koşuyor. Adeta yemek için yaşıyor. Yıllar sonra sağlığını kaybedince de eyvah ben ne yaptım diyor.

Bizler tabiat sofrasında sunulan çeşit çeşit gıdaları yiyelim, proteinleri, karbonhidratları, yağları, meyveleri, balı ve vitaminleri ölçüsünde alalım. Ve onları bize ikram eden Rabbimize şükredelim. 

O yememizi ve tatmamızı istemeseydi dilimize 5 çeşit tat duyusu, 3-10 bin kadar tat tomurcuğu koyar mıydı? Ancak yediklerimiz helal olmalı, doğal olmalı, miktarı da ölçülü olmalıdır. Meyveleri taneyle, balı yemek ve tatlı kaşığıyla değil çay kaşığıyla yiyelim.

Lütfen sağlığımızı damak zevkimize kurban etmeyelim. İşlenmiş yiyecek ve içeceklerden ne kadar çok kaçabilirsek sağlığımızı o kadar hastalıklardan korumuş olacağımızı iyi bilelim.