TR EN

Dil Seçin

Ara

Stephen Hawking’in Tanrısız Evreni

İngiliz fizikçi Stephen Hawking, “Modern fizik evrenin oluşumunda Tanrı’ya yer bırakmamıştır” demiş.

Hawking’in âlemindeki, kendi kurguladığı tanrıya göre, evrenin oluşumunda tanrının yerinin olmaması gayet normaldir. Çünkü onun tanrısının kâinatı idare edecek gücü ve bilgisi yoktur. Zaten öyle bir tanrı yoktur.

                                                                                                                       

Avrupalı bilim adamlarının ilah anlayışı, Hıristiyanlığın öğretilerine paralellik gösteren üçlü ilah anlayışının yanında, her bilim adamının kendi âlemine göre kabullendiği ve sınırlarını ve yetkisini çizdiği bir tanrı anlayışı vardır.

Bazılarına göre bu tanrı veya tanrılar, istenmeyen veya acı ve ızdırap veren tabiat olaylarına müdahale etmek isterler, ama buna güçleri yetmez. Bazılarına göre, tanrı saat gibi kâinattaki olayları ayarlamış ve bir düzene koymuş, ondan sonra da işin içinden çekilmiştir. Bazı felsefecilerin düşüncelerine göre de, âlemdeki bize göre iyi, güzel şeyler tanrının kontrolündedir; istenmeyen olaylar, bize kötü gelen hadiseler de tanrının değil, tabiat ve tesadüfün eseridir.

Kısacası, Batı dünyasında düşünür sayısı kadar ilah anlayışının bulunduğunu söylemek mübalâğa olmaz. İlah hakkında bu kadar karışık bilgi kirliliğinden dolayı onların hak ve hakikate ulaşmaları pek mümkün olmaz. Peşin hükümle yaklaştıkları için, İslâmiyet’in ilâh tasvirinden de maalesef mahrumdurlar. Dolayısıyla gerek Hawking ve gerekse onun gibi bilim felsefecilerinin ilah anlayışları sağlıklı değildir.

Onlar İslâm’ın Allah kavramını bilmekten mahrumdurlar. İslâm’ın Allah kavramını samimi olarak anlamaya yönelmedikleri sürece de, doğruyu bulamayacaklarını, Allah Kur’an’da pek çok ayette bildiriyor. Nitekim Bakara Suresi’nin birkaç ayet meali şöyledir:

“Allah onlara mühlet verir. Onları azgınlıkları içinde bocalar halde bırakır. İşte bunlar o kimseler ki, hidayetin yerine dalaleti satın almışlardır. Ve hidayete erememişlerdir. Böylece ticaretleri kâr etmemiştir. Onların misali, ateş yakan kimsenin haline benzer. Vaktaki ateş etrafındakileri aydınlatınca, Allah da onların nurlarını giderir ve onları karanlıklar içinde bırakır. Sağırdırlar, dilsizdirler, kördürler, artık onlar dönemezler.”

“Onları uyarsan da uyarmasan da iman etmezler. Allah, onların kalplerini ve kulaklarını mühürlemiştir. Ve onların gözlerinin üzerine de perde çekmiştir.” 

İslâmiyet’in ilah tasvirinde Allah, sonsuz güç, irade ve kudret sahibidir. Kâinattaki bütün icraat ve tasarruflar her an O’nun kontrolündedir. Hiçbir iş ve hiçbir fiil O’nun izni ve iradesi olmadan meydana gelemez. Her şeyi bizzat idare eder. Bir iş bir işe ağır gelmez. Bu sıfatlara delil olarak da, her an yeniden yeniye yaratılmaları, kâinatta ve yaratılmışlarda inceden inceye işletilen düzen ve idareyi gösterip, başka ilahlar olsaydı bu intizam bozulmaz mıydı, karışıklık çıkmaz mıydı, diye aklı ikna eder.

Nasıl ki, güneş yedi rengi, ısısı ve ışığıyla yeryüzündeki bütün yaprak ve bitkilerle münasebettedir. Güneşi hayat sahibi kabul etsek, yedi rengi de onun, görme, işitme, konuşma gibi sıfatları olsa, bir anda bütün bitkilerle konuşabilir, her birisinin sesini birden işitir, bütününü birden görürdü. Biri diğerine mani olmazdı.

Madem Allah’ın bir mahlûku olan güneşte bu nuranî özellik var, elbette sonsuz güç ve kudret sahibi Cenâb-ı Hakk için, bütün mahlûkatın idaresi bir atomun idaresi gibi, bütün varlıkların görülmesi ve onların seslerinin işitilmesi, bir varlığın sesinin işitilmesi gibi kolay ve rahattır.

Hawking böyle bir ilah anlayışından mahrum olduğu için, kâinatın idaresini Allah’a veremiyor.

Allah hakkında zanna değil, vahiy kaynaklı gerçek bilgiye sahip olsa, elbette o da atomdan galaksilere kadar her şeyin Allah’ın ilim, irade ve kudretiyle olduğunu tasdik edecektir. Vücudunda yaklaşık yüz trilyon hücrenin her birisinde bir saniyede üç bin değişik reaksiyonu geçekleştirenin de Allah olduğunu kabullenecektir.

Göz görmek için nasıl güneşe muhtaç ise, akıl da görebilmek için vahiy güneşine muhtaçtır. Hawking, aklın sınırlı bir alet olduğunu unutup, kendi aklıyla görebilmek için, yine kendi aklını güneş yapıyor; kısır döngüde bocalayıp duruyor.