TR EN

Dil Seçin

Ara

Kaslarımız Ne Söyler?

Kaslarımız Ne Söyler?

Tefekküre bir pencere olan vücut kaslarımız, ilginç yapılarıyla bize farklı mesajlar verirler.

Kainat kitabının en büyük ayeti, Allah’ın esmasının en büyük aynası insan kendini bilse, Rabbine ne çok muhtaç olduğunu idrak edebilse, kendini güçlü ve yeterli görmenin ise bir vehim olduğunu fark edebilse, Rabbini daha iyi tanıyacak ve her iki dünyada mutlu olmanın yolunu da görecek. Çünkü kul özünü bildikçe Rabbini öğrenecek, vücut nimeti üzerine düşündükçe derin manalar, ince mesajlar, marifet ve imana ilişkin de güçlü ipuçları elde edecektir.

Tefekküre bir pencere olan vücut kaslarımız, ilginç yapılarıyla bize farklı mesajlar verirler. 

Kaslar vücut binamızın kudretli, çalışkan hizmetçileri olarak dikkat çekerler. Vücudun ihtiyaç duyduğu güç, kaslarda üretilir. Bedenin hareketini sağlayan unsurlar olarak kaslar, insan hayatında önemli görevler yaparlar. Türlü özellikleri olsa da beni daha çok bu kas gruplarının farklı çalışma şekilleri düşündürmüştür.

Bazı kasların çalışmasında kişinin en ufak bir dahli, tercihi, iradesi söz konusu değildir; yani bizim dışımızda bir irade ile, daha doğrusu Allah’ın iradesi ile çalışırlar. Kalp kası gibi.

Bazı kaslarımız ise çoğunlukla yaratılıştan verilen özelliklerle çalışsalar da kişi dilediğinde manuel moda alıp onları kendisi aktive edebilir. Göz kasları gibi.

Üçüncü grup kaslarda ise kas yönetimi bütünüyle insana bırakılmıştır. 

Kaslarımıza verilen bu farklılıklar sayesinde hayatımızı devam ettiririz. Ayrıca bunlarda Cenâb-ı Hakk’ın rahmeti, lütuf ve keremi yanında, insanın sorumluluğuna ve dünyada sınanmasına bakan mühim dersler, ince mesajlar vardır.

Mesela, göz kapağı kasları kendiliğinden çalışırlar. Ancak insan dilerse işe müdahil olabilir. Nitekim bir nesneye odaklandığımızda ya da şaşkınlık ifadeli bir mimik söz konusu olduğunda göz kapaklarımızı bir süre açık tutabiliyoruz. Gerektiğinde daha uzun süre kapalı bekletebiliyoruz. Fakat ne zaman ki unuttuk, işte o an apaçık bir rahmet tecelli eder. Dakikada onlarca kez kudret ve rahmet eliyle kapaklar hareket ettirilir, gözler yıkanır nemlendirilir. Üstelik göz kapaklarını indiren ve kaldıran kaslar farklı merkezlerden yönetildikleri halde o kadar hızlı o kadar uyumlu yapılır ki, biz farkına bile varmayız. Bu grup kaslarımızın bize mesajı şudur: “Sen unuttuğunda dahi seni unutmayan bir Rabbin var. Farkında ol, Ona şükür ve kulluktan geri durma!”

İkinci grup kaslar; kalp, mide kasları gibi yönetimi insana bırakılmayan, tamamıyla kudret ve rahmet eliyle işlettirilen kaslardır. Tersi olsa mesela kalp kaslarını hareket ettirme faaliyeti insanın inisiyatifine bırakılsa nasıl olurdu? Düşünmesi bile eziyet! İşte bu grup kaslarımız, hal diliyle insana şöyle bir mesaj verirler: “Ey insan! Sen kendini kendine malik sayma. Çünkü sen kendini idare edemezsin. O yük ağırdır; kendi başına muhafaza edemezsin, belâlardan sakınıp levazımatını yerine getiremezsin.” (Bediüzzaman, Mektubat) 

Üzerine en çok düşünülmesi gereken kaslar ise hiç kuşku yok ki üçüncü grup kaslar; yani el, ayak, çene, dil, boyun gibi çalışması tamamen insan iradesine bırakılan kaslarımız. Burada dikkat çeken husus şudur: El, ayak, çene, dil, kasları insana sorumluluk yükleyen söz ve davranışların kaynaklandığı organları çalıştıran kaslardır. İnsan madem sorumludur ve madem bu çetin imtihanının mükâfatı ve cezası var, o halde sorumluluğun bir gereği olarak kişi, hür iradesiyle özgür seçimler yapabilmelidir. İşte bu grup kasların, tabir caizse manuel çalışma sistemiyle insanın tercih ve takdirine bırakılması bu sırdandır. Mesele, imtihan konusuyla doğrudan bağlantılıdır ve vücut nimetini, onu bize kim verdiyse onun istediği şekilde kullanma sorumluluğuna bir hatırlatmadır. Mesaj bellidir: Vücudu bir gemiye benzetirsek, insan geminin sahibi değil ona rota veren bir dümencidir. O halde göreve ihanet etmeyecek, gemiyi sahibinin istemediği istikamette yürütmeyecek, vazifesini güzelce görüp ücretini alacak.

Yazımızı bu önemli mesajı vurgulayan bir ayet-i kerime mealiyle bitirelim:

“Gerçek şu ki, biz ona doğru olan yolunu gösterdik, ister görevini yapar, isterse o yolu görmezlikten gelir (kâfir olur).” (İnsan Suresi, 3)