TR EN

Dil Seçin

Ara

Tüyden Elbiseli Kadın

Rivayet edilir ki, Hasan adında yakışıklı ama bütün servetini şaraba ve züppe arkadaşlarına harcayarak iflas eden bir genç, kısmetini aramak üzere Bağdat’tan tenha adalara doğru denize açılmış. Bir gece yüksek bir yerden denize bakarken, kumsala inen büyük bir kuşun sevimli hareketleri dikkatini çekmiş.

Kuş, yere düşer düşmez elbiseye dönüşen tüylerinden birden sıyrılmış ve ortaya dalgalara doğru koşmaya başlayan güzel bir kadın çıkmış.

Kadın güzellikte bütün Havva kızlarını geride bırakıyormuş. Ağzı Süleyman’ın mührü kadar büyüleyici, saçları geceden daha karaymış. Dudakları mercan, dişleri dizi dizi inci gibiymiş. Beli incecik, bacakları mermer sütunlar gibiymiş.

Daha ilk bakışta kıza aşık olan Hasan, o yüzerken güzel kadının tüyden elbisesini çalmış ve gizli bir çukura gömmüş. Kanatsız kalan kadın, onun tutsağı olmuş.

Hasan onunla evlenmiş, kazandığı paralarla onu ipeklilere ve mücevherlere boğmuş. Kadın kendisine iki erkek evlat doğurmuş. Ama Hasan’ın kadına karşı özeni ve şefkati zamanla azalmış; çünkü onun bir daha uçmayı aklına bile getirmeyeceğini düşünüyormuş. Servetini artırmak üzere uzun seyahatlere çıkmaya başlamış.

Günlerden bir gün, geri döndüğünde tüyden elbisesini aramaktan aslında hiç vazgeçmemiş olan karısının en sonunda onu bularak uçup gittiğini görmüş. Hayretten ve üzüntüden donakalmış.

Kadın, oğullarını koynuna alıp tüyden elbisesine bürünmüş ve kudret ve azamet sahibi Allah’ın izniyle bir kuş olmuş. Sonra sallanarak, zarif bir edayla yürümüş, raksetmiş, eğlenmiş, kanatlarını çırpmış.

Tüyden Elbiseli Kadın kanatlarını bükmüş ve tehlikeli yolculuğa başlamadan ve anavatanı olan VakVak adasına varana dek derin nehirleri ve fırtınalı okyanusları geçmeden önce Hasan’a bir mektup yazıp bırakmış.

Mektupta, eğer cesareti varsa, onun yanına gelebileceğini yazıyormuş. Ama o zamanlar kimse, şimdi çok daha az insanın bildiği, esrarengiz güzellikler ve bilinmez tuhaflıklar diyarı VakVak’ın nerede olduğunu bilmezmiş. Marco Polo VakVak’tan Amazonlar diyarı veya Sukutra’daki Kadınlar Adası diye söz ediyormuş.

Bu hikâyenin iki sonu varmış.

Birisinde, Hasan karısını ve çocuklarını hiç bulamamış. Hayatı boyunca kuş olup uçmuş karısının adasını aramış ama bulamamış.

Diğer sonda ise Hasan karısı ile çocuklarını bulmayı başarmış ve ondan sonra mutlu bir ömür sürmek üzere onları Bağdat’a geri götürmüş.