TR EN

Dil Seçin

Ara

Dediler ki “onlar geldi”.

Onlar geldi.

Görünen sadece iki silüetti.

Varlığın incisine aitti biri.

Diğeri sadık dostuna..

İkinin İkincisine.

Bekleyenler beklediklerine kavuşacaklardı az sonra.

Yesrib’e ay doğacaktı az sonra.

Veda tepesinde bütün hüzünlere, cümle korkulara veda edeceklerdi az sonra.

Hicretinizdi efendim.

Siz geldiniz..

Geldiniz ve bize Medine’den medeniyet getirdiniz.

Efendim...

O gün orada... Rüzgârın kâinatta dengi olmayan hasreti fısıldadığı yerde.

O gün orada... Gün ışıklarının bütün zamanların en parlak yıldızına hoşgeldin dediği yerde... O gün, orada... Nicedir susuz ruhların billur ruhunu su gibi yudumlamayı umduğu yerde.

O gün, orada... Dağları tebessüme getiren, güneşin yüzünü aydınlatan, kalplere hiç bitmez teselliler getiren incecik silüetin ufukta belirdiği anda...

Senin yolunu gözleyen çocukların suratında kirli sarı bir çöl tozu olmalıydım.

O gün orada olmalıydım. “Ay doğdu üzerimize” diyen genç kızların dilinden savrulmuş bir “ah!” olmalıydım. O gün orada olmalıydım.

O gün En Sevgiliyi (asm) ağırlayan yaşlı gözleri gölgeleyen sıradan bir kirpik olmalıydım. O gün orada olmalıydım...

Olamadım. Ne acı ki, seni bekleyenler arasında olamadım.

Bugün buradayım ey Sevgili...

Senin gözlerinin değdiği şehirde.

Senin sözlerinin değdiği mihraba koydum alnımı.

Senin ayağına toz olan toprağı avuçladım.

Seni kucaklayan Uhud’un kucağında ağladım.

Bugün buradayım..

Geç kaldım biliyorum.

Seni bekleyenler arasında olamamanın mahçupluğu var yüzümde.

Bugün yitik bir ruhu sürüklüyorum yanımda.

Seni bekleyenlerin yanına sokulmak niyetim.

Geç kalmışlığımı, hiç olmazsa, toprağına yüz sürerek telafi etme telaşındayım.

Senin gözlerinin döndüğü semâya yöneliyorum.

Şu çorak yüreğim, bir Medine yağmuruyla yeniden dirilmek istiyor.

Bu katran karası gecelerim Veda tepelerini bekleyen çocukların hasretini paylaşıyor.

Bir hicret müjdesi bekliyor, bir peygamber vuslatı gözlüyor.