TR EN

Dil Seçin

Ara

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Estetiği

Peygamberimiz Hz. Muhammed’in Estetiği

Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed (asm), güzel ve güzellik üzerine söylediği sözleri ve güzelliği ders veren öğretileri ile, şüphesiz İslam Estetiğinin Kuran’dan sonra en güçlü temellerini oluşturmaktadır. Her işinde güzel olan ve güzeli tavsiye eden Allah Resulü’nün, “Allah güzeldir, güzeli sever” sözü, estetiğin özü ve özetidir. Onun tarifiyle, “Allah her şeyde zarafeti emretmiştir.”

Allah’ın Elçisi Hz. Muhammed (asm), güzel ve güzellik üzerine söylediği sözleri ve güzelliği ders veren öğretileri ile, şüphesiz İslam Estetiğinin Kuran’dan sonra en güçlü temellerini oluşturmaktadır.

Her işinde güzel olan ve güzeli tavsiye eden Allah Resulü’nün, “Allah güzeldir, güzeli sever” sözü, estetiğin özü ve özetidir. Onun tarifiyle, “Allah her şeyde zarafeti emretmiştir.”

Onun, “Fen ve hikmet, müminin yitik malıdır, onu nerede bulursa almaya daha hak sahibidir”1 tavsiyesini estetik ve sanat için de düşünmek gerekir. 

Çünkü sanat da, mesela biyoloji bilimi gibi doğayı, tasarım harikası olarak inceler ve insanları hikmet ve tefekküre sevkeder. Üstelik teknolojinin gelişiminde tasarımın payı da az değildir.

Allah Resulü’nün (asm) sadece sözlerinde değil, örnek davranış ve uygulamalarında da estetik ve güzelliğe verdiği önem açıkça görülmektedir. 

Örneğin: Hz. Peygamber bir gün bir cenaze merasimine katılır. Kabir içinde gözü rahatsız eden hafif bir kazılma hatası görür ve bunun düzeltilmesini ister. Orada bulunanlardan birisi, bunun ölüye rahatsızlık verip vermeyeceğini sorar. O da, bu durumun ölü birisi için bir problem olmayacağını, ancak sağ olanların gözlerine güzel görünmesi ve düzen açısından önemli olduğunu vurgular.

Yine bir gün Hz. Peygamber aynaya bakıp saçlarını düzeltmektedir. Eşi “Yâ Rasulallah, sen de mi insanlara güzel görünmeye çalışıyorsun?” diye sorar. O örnek insan da, “Ey Aişe, Allah’ın Resulü güzel olmasın mı?” diye cevap verir.

Yaşadığı dönem toplumunun estetik ve sanat içeren geleneksel dans ve oyunlarına izin verdiği, hatta bizzat kendisinin de eşi ile birlikte izlediğini belli başlı hadis kitaplarında okumaktayız.

Bunlardan birisi, bir bayram şenliğinde, Medine’deki mescidin avlusunda Habeşistan’dan gelen bir grup insanın oynadığı bir oyunu (kılıç kalkan ile oynanan bir çeşit dansı), Hz. Aişe ile birlikte seyretmiş hatta eşini de seyretmek için kendisi davet etmiştir. Bir ara Hz. Peygamber bu oyundan çok etkilenerek “Haydi bakalım Erfide oğulları” sözleriyle diğer bir grubu cesaretlendirdiği rivayet edilir. 

Yine Onun, düğünlerde, def yani musiki olmasına izin verdiği hadis kitaplarında mevcuttur.

Peygamberimizin (asm) çevreciliği ve peyzaja verdiği önem de bilinmektedir. Mekke ve Medine gibi kutsal şehirlerde ağaçların kesilmesini, canlıların öldürülmesini hatta otların koparılmasını bile yasaklamıştır.

Söz sanatlarına ve şiire çok önem verir ve güzel şiirler okuyan şairleri teşvik ederdi. Hatta bir şiiri dinledikten sonra hırkasını şaire hediye etmesi önemli bir ayrıntıdır.

Ancak putperestliği çağrıştıran suret perestliği de hoş karşılamamış ve farklı dinlerde olduğu gibi ikonagrafik resim ve heykeller yapılmasına da karşı çıkmıştır.

Örneğin; “İçerisinde resim bulunan eve melekler girmez” sözü ile evlerde ve mabetlerde tapınma amaçlı resim ve heykellerin ya da sembollerin bulunmasını men etmiştir. Bugün bile bazı Budist veya Hristiyanların mabetleri gibi, evlerinde de ikonografik yani tapınma amaçlı resim-heykel ve semboller bulundurdukları düşünülürse, bu tavsiyesinin tevhidi tesis eden bir din için ne kadar önemli olduğu anlaşılır.

Ancak Allah Resulü’nün (asm) dekoratif amaçlı resimlere ve desenlere izin verdiği de hadis ve yaşam örneklerinde mevcuttur. Yine bazı hadislerinde, üzerinde resim bulunan perdeleri kesip, onlardan üzerinde oturulan minder yapılmasını tavsiye etmesi, böyle canlı hayvan resimlerinin minder, yastık, halı, kilim gibi eşya üzerinde dekoratif amaçlı bulunmasında bir sakınca olmadığına bir örnektir.

Eski dönemlerde ressamlık ve heykeltraşlık mesleği, daha çok kilise ve mabetlere tapınma amaçlı resim ve heykel üreten meslekler oldukları için, bazı hadislerde resim ve heykel yapılmasına iyi nazarla bakılmadığı da açıkça görülmektedir.

Ayrıca sanatçıların kendilerini bir sanat eseri yaratmış duygusuna kapılmalarını da hoş karşılamazdı. Hatta meşhurdur ki, Mikelanjelo Musa Heykelini yaptığı zaman eserin gerçekçiliği karşısında çekicini fırlatıp “Konuş yâ Musa” diye haykırır. Belki de Da Vinci gibi “Sanatçı, ilahi sanatın öğrencisi olmalıdır” tavsiyesini dinlemeliydi. Bu yüzden eser yaratmış havasına giren sanatçıları, içine düştükleri itikadi tehlikeye karşı uyaran hadislere de dikkat etmek gerektir. Çünkü şirk affedilmeyecek günahlardandır.

 

Kaynak:

1. Tirmizi, İlim 19; İbn Mâce, Zühd 17.