TR EN

Dil Seçin

Ara

Sayılı Günler

Süslü bir sanat eseri olan doğa ile baş başa kalmak ufkunu açabilir insanların... Şehir hayatını yaşamak zorunda kalan çocuklar, bir kuzunun kekik kokulu dağ rüzgârlarıyla ilk temasını göremeden büyüyorlar. Yemyeşil çayırlarda gönlünce koşan gürbüz taylardan haberleri bile yok. Oğul” sonrasında yavru arıların iğde dallarında kümelenişini kaç çocuk seyredebiliyor? Sayılı günler”ini tamamlayıp, yumurtadan çıkmak için kabuğunu gagalayan civcivlerin serüveninden ne kadar uzaktalar...

Şehirde hayat bir kuşatma” altında. Gözlem ufku beton duvarlarla çevrilmiş. Bir türlü kabuğunu kıramadığımız köşeli beton yumurtaların mahpusuyuz. Ne yazık ki çocuklar da bu hayatı paylaşmak zorunda. Oysa, dar ufuklarla gür duygulara, geniş düşüncelere ulaşmak pek zordur.

Ben şanslıydım, yumurtaların kanatlandığını görebildim, sayılı günler”in sonuydu. Kuluçka devresini akıl almaz bir özveriyle tamamlayan tavuk anne” heyecanla bekliyordu. Yumurtalarda bir kıpırtıdır başladı. Dünyaya kapılar açmak isteyen civcivler, kabuklarını gagalıyorlar. Anne, yardıma hazır beklemekte.

Biraz yaklaşacak oldum, hışımla yürüdü üstüme. Çaresiz eski yerime saklandım. Sonunda, küçücük delikler, bir görünüp bir kaybolan sarı gagalar... Ardından çatlaklar... Civcivlerin düşe kalka dünyaya adım atışları... Annenin hâli görülecek şey! Dikkatle gözden geçiriyor yavrularını, tanımaya çalışıyor. Ayaklarını ilk defa kullanan, acemice yürümeye çalışan civcivlere güldüğümü hatırlıyorum.

Her çocuğun böyle bir olaya tanık olmasını ne çok isterdim. Ve düşünmelerini... Görmeyen, işitmeyen, ayaksız, başsız, kanatsız bir yumurtadan gören, işiten, yürüyen, koşan bir canlı çıkıyorsa, bu, düşündürmeli insanı.

Tavus kuşunun kanadını nakışlayan nakkaş” kim? Tavuğa fistan”ını kim giydiriyor? Bülbül, birbirinden güzel şarkılar bestelemeyi yumurtadan mı öğrendi? Serçe, şefkati kimden aldı ve kartal, sevgiyi nereden buldu?

İnsan, hayalin sınırlarını zorlayan ilmine rağmen, hâlâ ne bir yumurta yapabiliyor, ne de bir kuş. Öyleyse ilimden, iradeden ve kudretten mahrum yumurta, civcivi nasıl yapıyor? Peki, her gün bir yumurta üreten aptal tavuk” bizden daha mı akıllı?

Doğa” masalıyla uyutulmak istenen çocuklarımızın da gerçeği bilmeye hakları var. Ne yumurtayı, ne de civcivi tanımayan doğanın, bir eser” olduğunu, asla usta” olamayacağını anlamalılar.

Çocuklarımız yumurtanın kanatlanıp kuş olduğunu olay yerinde” göremiyorlarsa, sabah kahvaltısında önlerine konan bir yumurtayı alsınlar ellerine, dikkatle baksınlar. Kuştaki hayat mucizesini yumurtadan, yani kaynağından dinlesinler. Biz düşündük mü, yumurtanın da hâl” diliyle konuşacağını, duyulmamış sözler söyleyeceğini öğretelim onlara.

Yumurtanın çatlamasıyla civciv nasıl dünyaya adım atıyorsa, dünyamızın parçalanmasıyla da bizim “âhiret yurdu”na geçeceğimize iyice inansınlar. Dünya da bir yumurtaya benzemiyor mu? Sayılı günler”imiz tamamlanmadıkça biz de etrafımızı sımsıkı saran kabuğa mahkûm değil miyiz?

Çocuklarımıza kabuktan öze” geçmeyi öğretelim. “Ölüleri dirilten, sonra öldüren ve ardından bir daha diriltecek olan”ı tanımak onların da hakkı.

Ne olur, çocuklar yumurtaların kanatlanıp kuş olduğunu göremeden, üstünde düşünemeden ve yumurtaya can veren”i bilemeden büyümesinler!