TR EN

Dil Seçin

Ara

Sohbet

Sohbet

Mutluyum... Bana bir saat verdin. Ben de mutluyum; senden bir saat aldım. Ödeştik!..

Mutluyum... Bana bir saat verdin. 

Ben de mutluyum; senden bir saat aldım. 

Ödeştik!..

 

Kâğıttan uçaklar gibi neden uçup durmakta gönlüm? 

Gürültüsünü duyduğum bütün uçakları neden yakalamak, yere yaymak ve “üzerindeki yazıları okumak” isterim?.. 

Ve neden bulutları koklamak gelir içimden? 

Ve neden, “neden” derim?

 

Sohbetlere koşmak gelir içimden. Ufku dörtnala döven atların kuyruğu gibi süzülür içim... Savrulur başım başına doğru; sana bir saat vermek… 

Senden bir saat almak için. 

 

Bir bütün ekmek gibi koyduk zamanı ortaya. 

Yarısı senindi, yarısı benim… 

Bölüştük. 

 

Bir pastayı keser gibi, ömründen bir bölüm ayırdın; “al” dedin. 

Bu... inanılmaz!.. 

Bu… 

...sevgi. 

Bana “senin” olanı verdin! 

Nedir bende “en değerli” olan? 

Ne isterdin benden?.. 

Vaktimin kıymetini saatler söyler… 

İşte önünde; 

“Al…” 

 

Sohbet noktaları; “bizim rengimizdeki” şamandıralar gibi… 

Ve istasyonlar gibi; yorgun yolların dinlendiği… Susuz yolcuların serinlediği. 

Sohbet yerleri; salkımsöğüt gölgeleri… 

Hudut çizen bir suyun başında... Şırıltılı bir türkü dinleyerek... Ve akarak engine doğru, yürekten yüreğe… 

Öfkelerin artık yavru kediler gibi mırıldandığı… 

Ve sükûnet; 

Göz kapaklarının yelini yüzümde duyarcasına! 

 

Mutluyum... Bana bir saat verdin. 

Ben de mutluyum; senden bir saat aldım. 

Ödeştik!.. 

Bir bütün ekmek gibi koyduk zamanı ortaya. 

Yarısı senindi, yarısı benim… 

Bölüştük. 

Aramızdan hudut suyu geçse de, 

Yürekler başka lisan bilmez; 

Konuştuk. 

Şükür; 

Görüştük.