Saadet günlerinden birinde, haşin tabiatlı, iyilikten pek anlamayan bir bedevî, malını mülkünü zayi ettiğinden, fakir düştü. Üstelik, öyle aza kanaat edecek birisi de değildi. Bedevî, Allah’ın son peygamberi, peygamberlerin sonuncusu Muhammed-i Arabi’nin (asm) cömertliğini duymuştu. Zaten duymamak da mümkün değildi.
“Herkes şu Kureyşli Peygamber’in ne kadar cömert birisi olduğundan bahsediyor. En iyisi O’na bir gideyim. Herhalde beni boş çevirmez.” dedi.
Bu ümitle kalktı, ‘kendisinden ümit edilen insanların en hayırlısı’nın yanına vardı. O’ndan (asm) bir şeyler istedi.
Hazret-i Peygamber (asm), ona bir miktar, bir şeyler verdi. Sonra da sordu:
“Sana iyilik edebildim mi?
Bedevî:
“Hayır” dedi. “Gereği kadar iyilik edemedin.”
Onun bu sözleri karşısında. Peygamber’in dostları çok kızdılar. Hatta içlerinden bir kısmı, ayağa kalkıp, bu nankör bedevînin üzerine yürüdüler.
Hazret-i Peygamber (asm) eliyle işaret etti:
“Geri durun, ilişmeyin!”
Sonra, saadetli hanesinde, bedevîye verebileceği başkaca şeyler bulunup bulunmadığına bakmak için kalktı. Bir şeyler buldu, onları da bedevîye verdi. Sonra tekrar sordu:
“Şimdi sana iyilik edebildim mi?”
Bedevî:
“Evet” dedi. “İyilik ettin. Yaptığınız iyiliğe karşılık. Allah Seni, aileni ve arkadaşlarını hayırla mükâfatlandırsın.”
Bir sonraki gün bedevî tekrar Peygamber’in (asm) huzuruna geldi. Kalbi yumuşamış ve bu yeni dine, ısınmaya başlamıştı. Onun bu hâlini gören Hazret-i Peygamber (asm), dostlarına dönerek:
“Bu bedevînin önceki sözü üzerine ona ikramımızı artırmıştık. O da, bundan memnun olduğunu bana söylemişti.”
“Evet” dedi bedevî. “Bu yaptığın iyiliğe karşı Allah Seni, aileni ve arkadaşlarını hayırla mükâfatlandırsın.”
Bunun üzerine Allah’ın son peygamberi ve peygamberlerin sonuncusu şöyle buyurdu:
“İşte benim ile şu bedevînin misali, kaçan devesini tutmaya çalışan bir adamın misali gibidir. Halk da o devenin peşine düşer ama deve halktan ürküp daha da kaçmaya başlar. Sonunda deve sahibi halka; “durun” der, bu benim devemdir. Devemle aramdan çekilin tâ o ürküp kaçmasın. Ben onu sizden iyi tanırım. Ve yerden bir tutam ot alır ve devesini yanına çağırır. Deve usulca onun yanına gelir. Adam onu ıhdırıp yükünü yükler ve kendi de biner, giderler.”
Eğer ben sizi serbest bırakmış olsaydım ve siz öfkenize yenilip bu bedevînin ilk sözüne bakıp onu öldürmüş olsaydınız, cehenneme giderdi.”