HAMAMBÖCEKLERİNE DİKKAT LÜTFEN!
Eğer, “en iyi böcek ölü bir böcektir.” diyenlerdenseniz, bu kanaatinizi tekrar gözden geçirmenizi tavsiye ederiz. Çünkü az sonra okuyacaklarınız sizi çok şaşırtacaktır.
Herkes hamamböceklerinden kurtulmanın öyle pek kolay bir iş olmadığını bilir. Bu küçük koyu kahverengi yaratıklar onları görmek isteyebileceğimiz en son yerlerde, mutfaklarımızda gezinip dururlar. Kimimiz her yaz bir öncekinden daha etkili ve öldürücü bir formülle hazırlandığı söylenen kimyasal böcek ilaçlarıyla, kimimiz köşeye bucağa, zehirli tabletler bırakarak, kimimiz de gördüğümüz yerde terliği yapıştırarak onları yok etmek için çaba sarfederiz. Ama durun, köklerini kazımak için uğraştığımız bu yaratıkların, şimdi pek çok araştırmacının gözdesi ve umut kaynağı olduğunu hemen belirtelim. Her bir hamamböceği gerçek bir mucizedir. İşte hamamböcekleri hakkında az bilinen gerçekler:
• Tüm canlılar kafaları koptuğunda ölürken, hamamböcekleri, bu şekilde tam bir hafta yaşayabiliyorlar. Ölüm sebebleri ise, artık ağızları olmadığından ‘susuzluk’ oluyor.
• Karınlarının arka tarafındaki duyargalar o kadar hassastır ki, potansiyel bir tehlikeyi saniyenin binde 54’ü gibi bir zamanda algılayıp kaçabilirler. (hangimiz bir terliği aynı hızda kaldırıp fırlatabiliriz!?)
• Tam 40 dakika nefeslerini tutabilirler. Yani boğulsunlar diye üzerlerine su sıkmakla falan uğraşmayın.
• Hiçbir şey yemeden tam 1 ay yaşayabilirler.
• Eksi 32 dereceye kadar dayanabilirler.
• Evinize gelen bir misafiri, ev ahalisinden ayırt edebilecek kadar keskin bir koku alma duyuları vardır.
• 320 milyon yıldır yeryüzünde yaşarlar ve radyoaktiviteden etkilenmeyen tek canlı onlardır.
• Böcek spreylerinin çoğuna karşı bağışıklık kazanmış durumdadırlar.
• Ve en şaşırtıcı olanı vücutlarındaki bir maddenin AIDS virüsüne karşı etkili olduğu tesbit edildi. İşte bu yüzden bilim adamları tarafından el üstünde tutuluyorlar.
Hâlâ daha “en iyi böceğin ölü bir böcek olduğunu” mu düşünüyorsunuz?
***
“GÖRMEYİ ÖĞRENMEK KADAR ÖNEMLİ BİR ŞEY DAHA VAR: NELERİ GÖRMEDİĞİMİZİ ÖĞRENMEK.”
—Astronom Maria Mitchell
***
“YENİ DOĞAN BİR BEBEKTE 300 KEMİK VARKEN, YETİŞKİNLERDE SADECE 206 KEMİK VARDIR.”
***
Trafik kazaları sanıldığından çok “yaralayıcı’
Çok sık trafik kazası haberi duyarız, her defasında bir kaç rakam da verilir: Ölü ve yaralı sayısı. Unuttuğumuz şu ki, trafik kazasının yaraladığı insanlar sadece kaza içinde ölen ya da yaralananlar değildir. Gazi Üniversitesi Kazaları Araştırma ve Önleme Enstitüsü Araştırma Görevlileri Dr. Ufuk Yıldırım ve Dr. Ferruh Aydoğdu’nun araştırması, her trafik kazasının yaralıları ve ölü ve yaralı yakınlarını uzun süre etkilediğini ortaya koyuyor. 10. Ulusal Psikoloji Kongresinde sundukları tebliğe göre:
- Kazalarda ölenlerin yakınlarının %39.2’si sakinleştirici ilaç kullanıyor.
- Kazalarda yaralananların %1.2’si eşinden ayrılıyor, %28.5’inin iş verimi düşüyor, %26.4’ü öğrenimde başarısız oluyor.
- Kazalarda ölenlerin yakınlarının yarısı uykusuzluk çekmeye başlıyor, %33.3’ü sigaraya, %7.9’u alkol almaya başlıyor.
Anlaşılan o ki, sürat yapma heveslileri, alkollü araç kullanan sorumsuzlar, uykusuz direksiyon başına geçme inadını sürdürenler, trafik kurallarını tanımayan cahiller sadece kendilerine kötülük yapmakla kalmıyorlar...
***
KARTALLAR KONARKEN...
Kuşların uçması nasıl hayret verici bir olaysa, yere ya da bir ağaç dalına konmaları da o derece hayret vericidir. Özellikle kartal gibi hızlı uçabilen kuşların sağ salim iniş yapabilmeleri için çok özel sistemleri vardır. Bir kartal inişini yaparken, kuyruğunu havalandırır ve onu vücuduna göre bir açıyla aşağı çekerek hızını azaltır. Kanatlarının uçlarını alçaltarak onları fren olarak kullanır. Hızını kaybederken, kanatların üstünde oluşan hava akımı onun düşme tehlikesinin artmasına neden olur. Bunu ‘alulas’larını kaldırarak önler. Alulas’lar uçan kuşların kanatlarının ucunda bulunan üç-dört tüy öbeğidir. Bunlar kanat yüzeyinde havanın çizgi hâlinde akmasına yardımcı olur. Artık kuş neredeyse tüm hızını kaybetmiştir. Dev pençelerini ileri doğru uzatır, dalı kavrar ve böylece tamamen durur.
***
Bahar geldi, havalar ısındı ve ayılar o meşhur kış uykularından uyandılar. Henry H. Holdsworth adındaki bir doğa fotoğrafçısının objektifine, güzel havaların keyfini sırt üstü yatarak çıkaran ve bütün bir kış uyumaktan tutulmuş kaslarını rahatlatmaya çalışan bir ayı, işte böyle yakalandı.