TR EN

Dil Seçin

Ara

Yarım Kalan / Hayalin İçinden Öyküler

Arkadaşının gecikmesi biraz tedirgin etmişti Nurettin Beyi. Çünkü buluşmaya her zaman, önce o gelirdi. Yakın zamanda geçirdiği rahatsızlık aklına geliyor ve başına bir şey gelmiş olmasından korkuyordu. Hem çok eski dosttu onlar, hem de daha ilkokul çağındayken kan kardeşi olmuşlardı. Dile kolay yarım asrı aşan bir kardeşlikti bu. Bu hayatta ondan daha iyi bir “kötü gün dostu” yoktu onun için. Kendisi de ondan aşağı kalmamak adına gereken çabayı göstermişti.

Birkaç ay önce arkadaşının beyninde bir pıhtı atmıştı ve her an tekrarlanabileceği söylenmişti. Dikkat edilmesi gerekenler ve yasaklar listesi epeyce uzundu. Bunların arasında araba kullanmaması da yer alıyordu. Fakat arkadaşı bu uyarılara pek aldırmıyor, üstelik buluşmalarına “aramızda farklı bir bağ var” dediği o külüstür arabası ile geliyordu. Bu nedenle son buluşmalarında onun iyiliği için biraz paylamıştı onu. Arabasına “külüstür” demişti. İlle de arabayla geleceksen bari değiştir şunu artık diye söylenmişti. O hiç karşı çıkmamıştı bu söylediklerine. Sadece “haklısın” demekle yetinmişti. Sonrasında da biraz aşırıya kaçmış olma düşüncesi ve kalbini kırmış olma şüphesi ile yanıp tutuşmuştu bir süre. Bu günkü buluşma onun gönlünü almak adına da çok önemliydi.

Az önce telefonla aramıştı fakat ulaşamamıştı. Üstelik “aradığınız numara artık kullanılmamaktadır” diye tuhaf bir cevap almıştı.

20 yıl önce emekli olduktan sonra bu görüşmelerini rutine bağlamışlardı. Sohbetlerinin önemli bölümünü çocukluklarında ve gençliklerinde yaşadıkları o silinmeyen hatıralar işgal ediyordu. Onları tekrar tekrar yad etmekten bıkmıyorlardı. O zamanların ruhu başkaydı onlar için. Şimdilerde esamesi bile okunmayan sevgi, saygı, vefa, merhamet, dostluk, insanlık gibi kavramların baş tacı edildiği zamanlardı onlar. Şimdilerde ise onların yerini dijitalleşme ve internet almıştı.

Her hafta Çarşamba günü öğlen namazından sonra yola çıkıp çocukluklarını ve gençlik yıllarını yaşadıkları bu mahalledeki 400 yıllık çınarın bitişiğindeki bu kahvehanede buluşuyorlardı. Fakat bu pıhtı atması olayından sonra buluşma yerinin, onun şimdiki mahallesinde, evinin yakınında bir yerde olmasını teklif ettiyse de kabul ettirememişti. Çok ilginçtir ki bu Çınarlı Kahve ikisinin de ayrı ilçelerde olan şimdiki ikametgâhlarına aynı uzaklıktaydı. Nurettin Bey buraya toplu taşıma araçları ile geldi uzun süre. Bir saati aşan bir sürede ve epey zahmet çekerek gelebiliyordu. 

- Seni ben kendi arabamla götüreyim dedeciğim, otobüslerle çok yorucu olur, hem yer bulamazsan ayakta uzun süre kalman tansiyonun için hiç iyi olmaz diyen torununun bu teklifini uzun süre duymazdan gelmişti Nurettin Bey. Ne zaman ve neden kabul ettiğini hatırlamıyordu fakat birkaç seferdir, yakın zamanda bilgisayar mühendisliğini birincilikle bitirmiş ve çok büyük bir teknoloji üretim şirketinde çalışmaya başlamış olan bu torunu, arabası ile getiriyordu onu. Arabası da üstün teknoloji ile donatılmış bir yarış arabası gibiydi mübarek, gelmeleri sanki birkaç dakikadan fazla sürmüyordu. Üstelik emniyet kemerleri yetmiyormuş gibi yine emniyet gereği kafasına bir kask takmasını da şart koşuyordu torunu. Ben çok hızlı kullanıyorum ve çabuk ulaşıyoruz fakat sen biraz uyukladığın için sana bu kadar kısa geliyor diye açıklıyordu bu durumu. Sonrasında ise:

- Benim de uğrayacağım yerler var, iki saat sonra gelirim seni almaya diyerek kayboluyordu ortadan.

Arkadaşının da kendisinin de tanıdığı birkaç kişinin dışında eskilerden kimse kalmamıştı bu mahallede. Bugün ise hiçbir tanıdığa rastlamamıştı. Kahvehanedekilerin hepsi yabancıydı onun için. Onları ve hikayelerini çok iyi bilen, üstelik eski bir dost olan kahveci de yoktu bugün. İşe yeni başlamış olan garsona sorduğunda, bir cenazeye katılacağı için geç geleceğini öğrenmişti. 

Garson çayı tazelerken:

- Senin usta benim çok eski arkadaşım olur dedi. Çocukluğumuz bu mahallede geçti. Bir görsem iyi olacaktı. Çok gecikir mi?

Garson kötü bir şey söyleyecek olmanın verdiği bir mahcubiyetle büktü boynunu ve:

- Giderken, “Cenazenin adresi bir saatlik yol, ben definden sonrada biraz kalırım, akşam üstü anca gelirim” demişti. Cenaze öğlen namazına mukabil defnedilecekmiş. Telefonu kapalı. Aradım ulaşamadım. Dedi.

Nurettin Bey diğer arkadaşının telefonunu tekrar aradı fakat aynı cevabı aldı: “Aradığınız numara artık kullanılmamaktadır.” Telefon numarasını değiştirmesine rağmen bunu kendisine bildirmemiş olmasına da bir anlam veremedi. Yoksa geçen haftadan hala bana kırgın mı diye düşünmeden edemedi. Bu değişikliği bugün geldiğinde bildirmeyi planlamış da olabilir diye düşünerek teselli etti kendini.

Zaman çok çabuk geçmiş ve torunu gelmişti bile. Nurettin Beye de bu iki saat iki dakika gibi gelmişti. Eski dostlarını da görememişti bugün. İnşaallah önümüzdeki hafta hasret gideririz ümidi ile kalktı yerinden ve garsona seslenerek vedalaştı. Ustasına selam söylemeyi ihmal etmedi.

Genç adam demans hastası olan dedesinin başındaki kaskı usulca çıkarttı. Evlerinin bahçelerine park etmiş oldukları arabadan inmesine yardım etti. Ağır adımlarla ve torununun desteği ile yürüyen Nurettin Bey ne kadar çabuk geldiklerine yine çok şaşırmıştı. Diğer şaşırdığı şey ise Çınarlı Kahvede olduğu sürede kendisini daha genç ve sağlıklı hissetmesiydi. Kafası çok karışmıştı. Zaten arkadaşlarını da görememiş olmak canını epey sıkmıştı.

Oysa bugün orada yaşadıkları, torununun çalıştığı firma için tasarladığı bir anı görüntüleme programından başka bir şey değildi. Bu program görüntülenen anıyı unutma riskini ortadan kaldırıyor, izlendiğinde tekrar yaşanmış hissi veriyordu. 

Bindikleri araba hiç hareket etmeden yaşanıyordu bu yolculuklar. Nurettin Bey bugünü 2023 yılında, yani 12 yıl önce yaşamıştı. Hastalığının silemediği tek hatırası buydu. Doktorlar tamamlama umudu olan, yarım kalmış bir hatıra olmasının buna neden olduğuna karar vermişler ve bu hatırasının görüntülenerek ona izletilmesinin faydalı olacağını belirtmişlerdi.

O gün kahvecinin katıldığı cenaze, beyninde atan yoğun kan pıhtısı nedeni ile vefat eden arkadaşının, diğer bir ifade ile kan kardeşinin cenazesiydi. O günün öncesinde gece vakti vefat haberini aldıktan sonra geçirdiği travma sonucu, ertesi gün hiçbir şey olmamış gibi torunuyla Çınarlı Kahveye gitmiş ve bunları yaşamıştı. 

Şimdilerde ne yaşasa kısa sürede hafızasından siliniyordu. Kayıt edilebilen tek hatırasını her izlediğinde, o günü ilk kez yaşıyormuş gibi hissediyor, her hafta aynı gün ve aynı saatte Çınarlı Kahveye gitmek için sabırsızlanıyordu. Anlaşılan o ki, dostunun gönlünü almadan gönlü rahata ermeyecekti…