TR EN

Dil Seçin

Ara

Maddi Cihat, Manevi Cihat Farkı

Maddi Cihat, Manevi Cihat Farkı

Maddi Cihat, Manevi Cihat ne demektir, farkı nedir?

Bediüzzaman’ın yakın talebelerinden Mustafa Sungur anlatmıştı. 

Bir gün Mehmet Feyzi Efendi şu iki ayeti okudu ve sordu:

“Ey Peygamber! Kafirlere ve münafıklara karşı cihad et ve onlara sertlik göster.” (Tevbe Suresi 9:73)

“Kafirlerin ve münafıkların sözlerini dinleme ve eziyetlerine aldırma.” (Ahzab Suresi, 33:48)

“Bu ayetleri nasıl anlamak lazım?” dedi ve ardından cevabı da kendisi verdi. 

“Bu ayetlerdeki hükümlere göre amel eden insan şehid olsa da, pek çok Müslümana zarar vermiş olur. Bu ayetlerin nasıl anlaşılacağı hususunda şu ayet-i kerime ışık tutuyor:

“İlimde derinlik ve istikamet sahibi olanlar da, ‘biz buna inandık; muhkem ayetler de müteşabih ayetler de, hepsi Rabbimizin katından indirilmiştir’ derler. Bunları ancak akıl sahipleri düşünüp anlar.” (Âl-i İmran Suresi, 3:7)

Dinde “râsih” söz sahibi müçtehid-müceddidler bu ayetleri günümüze göre tefsir ederler ve yorum getirirler. Bediüzzaman da bu ve benzeri ayetleri günümüzde nasıl anlamamız gerektiğini açıklamıştır. Risale-i Nur’da bunun çok sayıda örnekleri vardır. 

Mesela bu ayetlerden biri Bakara Suresi’nin 256. ayetidir. “Lâ ikrâhe fi’d-dîni…” kelimeleriyle başlayan ayetin ilk cümlesinin meali şöyledir:

“Dinde zorlama yoktur. Doğruluk sapıklıktan, iman küfürden iyice ayrılmıştır.”

Bediüzzaman Hazretleri bu ayetin tefsirinde şu gerçeğe dikkatimizi çeker:

Bu âyet “1350 (1931) tarihine parmak basar ve mânâ-yı işârî ile der: Gerçi o tarihte dini dünyadan tefrik ile dinde ikraha ve icbara ve mücahede-i diniyeye ve din için silahla cihada muarız olan hürriyet-i vicdan, hükümetlerde bir kanun-u esasî, bir düstur-u siyasî oluyor ve hükümet, lâik cumhuriyete döner. Fakat ona mukabil mânevî bir cihad-ı dinî, iman-ı tahkikî kılıcıyla olacak. Çünkü, dindeki rüşd ü irşad ve hak ve hakikati gözlere gösterecek derecede kuvvetli bürhanları izhar edip tebyin ve tebeyyün eden bir nur Kur’ân’dan çıkacak...” (Şualar s. 353 “On Birinci Mesele’nin haşiyesinin bir lâhikasıdır”)

Evet bu asırda İslamî cihat nasıl olacak? İslam’a ve dine nasıl hizmet edilecek, hangi usul ve metotlara uyulacaktır?

Bediüzzaman’ın hayatında eserlerinde ve hizmetlerinde, Kur’anî hakikatlerden kaynaklanan ve süzülen bu hususlar görülmektedir.

Zamanımızın en büyük cihadı manevi cihattır. Kur’ân bu gerçeği şöyle ifade eder: “İnsanları Rabbinin yoluna hikmetle ve güzel öğütle çağır ve onlarla olan mücadeleni en güzel şekilde yap.” (Nahl suresi 16-125)

Bediüzzaman der ki:

 “Asıl mesele bu zamanın cihad-ı manevisidir. Manevi tahribata karşı sed çekmektir. Bununla dahilî asayişe bütün kuvvetimizle yardım etmektir. Evet mesleğimizde kuvvet var, fakat bu kuvvet asayişi muhafaza etmek içindir.” (Emirdağ Lahikası, Son Mektub) 2:631)

Manevi cihatta öncelik, manevi tahribatı durdurmak, manevi yıkımın önüne geçmektir. İslam’a, imana, Kur’an’a ve dine yönelik tahribata engel olmaktır. Maneviyatı körelten faaliyetlerin kökleşmesine, derinleşmesine sebebiyet vermemektir. Böylece dahili asayişe, iç barışa, toplumun huzuruna, ülkenin sükûnuna hizmet edilmiş olunur.

Ayrıca iman hizmetinde bir güç vardır. Bu güç yalnızca ve yalnızca asayişi, huzuru sağlamak ve barışı korumak için kullanılır. Yıkıma yıkımla karşılık vermek tahribatı daha da büyütür. Bunun için bir yerde manevî tahribat varsa, manevî tamir faaliyetleriyle onun durdurulmasına çalışılır.