TR EN

Dil Seçin

Ara

Diriliş İçin Hangi Sebepler Var?

Diriliş İçin Hangi Sebepler Var?

Merhametiyle var edip yaşatan Allah,  yine merhametiyle kullarını yoklukta bırakmayacak.

Yeryüzüne dikkatle bakar da düşünürsen Rahman isminin yazılarını dünya sayfasında okuyabilirsin.

Bak, senin için güneş parlıyor, rüzgârlar esiyor, bulutlar su taşıyor, yağmurlar yağıyor, mevsimler değişiyor.

Bitkiler ve hayvanlar kendilerine verilen nimetleri sana sunmak için âdeta yarış ediyorlar.

Bu durumda iki ihtimal var: Ya bütün varlıklar seni tanıyor, ihtiyaçlarını biliyor, sana acıdığı için yardımına koşuyorlar. Ya da seni bilen, merhameti sebebiyle bütün varlıkları emrine veren bir Rabbin var.

Bilinci, bilgisi olmayan yaratıkların seni tanıması, sana acıması imkânsız. Demek ki sen Rahman’ın lütfuyla besleniyorsun. Rabbin seni biliyor, sana merhamet ediyor, isteklerine cevap veriyor.

 

Merhametiyle var edip yaşatan Allah, yine merhametiyle kullarını yoklukta bırakmayacak

Bahar çiçekleri, yaz sofraları senin için seriliyor. Meyve, sebze, et, süt, bal gibi güzel gıdalar hayatına hizmet ediyor. Yalnız senin mi, tüm insanların hayatına.

Bir günde sağılan süt toplansa ırmak olurdu. Her sene tüketilen bal biriktirilse büyük göller meydana gelirdi. Dünyanın yıllık sebze tüketimi sıradağlar gibi bir yığın oluştururdu. Meyvelerimiz büyük çölleri doldururdu.

Böylesine merhametli olan Allah, en güzide eseri olan insanı toprakta çürütüp de yok etmez. Sonsuz merhameti buna asla izin vermez. Aksi hâlde, hakikatin zıddına dönüşmesi söz konusu olur ki, bu da mantıken imkânsızdır.

Şu hâlde, ölüp kabre girecek ama yok olmayacaksın. Burada tadıp da doymadan gittiğin nimetlere orada kavuşacaksın.

 

İtaat mükâfatı, isyan cezayı gerektirir; bu hakikat ise dünyada görünmüyor. Demek başka bir âlemde olacak.

İşte ölümden sonra dirilmeyi gerektiren bir örnek daha. Her ülkenin bir yöneticisi vardır. Düzeni sağlamak, uyumlu bir toplum meydana getirmek için yasalar koyar, halkının bu yasalara uymasını ister. 

Emirlerine uymayanları, sınırı aşanları, başkalarını rahatsız edenleri cezalandırır. İtaat edip buyrukları yerine getirenleri, yasalara uyanları ödüllendirir. Kötülerle iyileri, azgınlarla uyumluları, tembellerle çalışkanları aynı kefeye koymaz. 

Kâinat da büyük bir ülke. Her şey yerli yerinde. Belirli ilkelerle, kanunlarla, kurallarla yönetiliyor. Hiçbir iş aksamıyor. Kuşkusuz, bir müdebbiri, her şeyi idare ediyor. Bize önem veriyor. Bizim için hususi yasalar koyuyor. Emirlerine uymamızı ve yasaklarından sakınmamızı istiyor. 

Elbette bu kanunlara uyanlarla uymayanları bir tutmayacak, azıp sapanları cezalandıracak, itaat edenleri ödüllendirecek. 

Halbuki bu hakikat dünyada görünmüyor. İsyan edenler ceza çekmeden, itaat edenler ödül almadan göçüp gidiyorlar. Demek bir başka âlem kurulacak, ahiret mahkemesinde suçlulara ceza, inananlara mükâfat verilecek.

Dünya bir imtihan meydanı. İman ve ibadet eden kurtulup umduklarına kavuşacak, küfre saplanıp nefsine uyan ise azabı tadacak.