Bir uyanışın eşiğindeyiz. Son cemre toprağa düştü. Şimdi ağaçlara su yürüyecek. Sonra yapraklar çıkacak, peşinden de çiçekler açacak. Bütün bunlar bir dirilişin emareleridir. Bir hadiste “Uyku ölümün küçük kardeşidir.” denilmektedir.1 Bu bakımdan uykuya ölüm, uyanmaya da diriliş diyebiliriz. Çünkü kışa girerken bitkiler yarı ölü vaziyette bir kış uykusuna girerler. Bu sırada hücrelerindeki hayat suyu çekilmiş ve solunum, fotosentez, protein sentezi gibi hayati faaliyetler durmuştur. Bu yüzden dallar kemik gibi kurudur. Bahar geldiğindeyse ölülerin dirilmesi gibi bir emir almışçasına uyanmaya başlarlar. Bu diriliş bitki türlerine göre farklı oluyor. Erik, kayısı, badem ve şeftali Mart ayında uyanırken, ceviz ağaçları Mayıs’ta uyanıyor.
Bitkilerde “uyanma”dan bahsettiğimize göre “uyku” da var demektir. Evet bitkiler de uyur ve buna bilim dilinde “dormansi” denir.2 Bitkilerde büyüme sürekli ve aynı hızda olmaz. Zaman zaman büyümede duraklamalar olur. Bu sırada uyku devreye girer. Bitkilerin tohum, tomurcuk, yumru ve soğan gibi organlarında görülen uyku sırasında metabolik ve biyokimyasal olaylar durmuştur. Bitkilerde birisi gerçek diğeri yalancı olmak üzere iki çeşit uyku vardır. Yalancı uykuya giren bir bitkide çevre şartlarının uygun olmamasından dolayı büyüme durmuş ve bitki uykuya girmiştir. Gerçek uykudaki bir bitkide ise çevre şartları uygun olsa bile büyüme olmaz. Çünkü bitkinin genleri histon proteinleri ve absisik asit gibi bazı kimyasal maddeler tarafından baskı altına alınmıştır. Bundan dolayı, büyümenin temel taşı olan protein sentezi yapılamamaktadır ve normal şartlarda bu uyku devresi sona ermeden bitki uyanmaz.
Uykunun süresi bitki türüne göre değişmektedir. Mesela, hasattan sonra fasulye tohumlarında bu süre birkaç hafta iken, patates yumrularında üç dört ay, zeytin çekirdeğinde bir yıl, yabani bir ot türü olan Brassica kaber tohumlarında ise on yıl kadardır. Süreleri dolmadan bu tohumlar normal şartlarda çimlenmezler. Uyku süresi sona erdiğinde genlerdeki baskı kalkar ve çimlenme olur. Ancak laboratuvar şartlarında giberellik asit hormonu uygulama, soğuk şoklama ve tohum kabuğunu çizme gibi bazı dış müdahaleler ile uyku süresi dolmadan tohumlar çimlendirilebiliyor.
Ağaçların tomurcuklarında ise yalancı uyku görüldüğünden kışa girerken havaların soğumasından dolayı tomurcuklar uykuya girerler. Hatta bazı seneler kışın ortasında havaların geçici olarak ısındığı görülür. Bu yalancı bahara aldanan erik ve benzeri ağaçlar çiçek açar, sonra tekrar soğuk olduğunda bu çiçekler yanarak dökülür. Bu ise o yıl meyve veriminin azalmasına sebep olur.
Bitkilerdeki uykunun onlara faydası, kışın soğuk ve sert şartlarını zarar görmeden atlatmaktır. Zira canlı bitki dokularında su fazla olduğundan hücrelerdeki su kolayca buz kristallerine dönüşerek donar ve bitkinin ölümüne sebep olur. Oysa uykudaki bitkilerde su az olduğundan soğuktan müteessir olmazlar.
Tohumlardaki uyku sayesinde tohumlar rüzgârla, suyla, hayvanlarla taşınarak dünyanın her tarafına yayılma imkânı bulurlar. Yüce Yaratan uyku kanununu koymamış olsaydı bitkiden kopan tohumlar toprağa düşer düşmez çimlenecek ve bitkiye dönüşecekti. Bu da yeryüzünde bitkilerin dar bir alanda sıkışıp kalmasına sebep olurdu. Halbuki dünyaya baktığımızda kutuplardan çöllere kadar her tarafta oralara uygun bitkilerin bulunduğunu görürüz. Yine tohumlardaki uyku sayesinde biz onları depolarda uzun süre saklayıp istediğimiz zaman istifade ediyoruz. Aksi halde tohumları saklama imkanımız olmayacaktı.
Yukarıdaki bilgilerin ışığında görüyoruz ki, bitkiler de bizim gibi uyuyor ve uyanıyor. Her bitki türünün uyku süresi farklı olduğu gibi uyanma ve diriliş zamanlarının da farklı olduğunu yukarıdaki misallerde gördük. Bitkilerde görülen bu uyku ve uyanma kanunu bazı hayvanlarda kış uykusu şeklinde görülür. İnsan ise her gün gece uyuyup sabah uyanmakla birlikte, bu uyku bitkilerdeki yalancı uykuya benzetilebilir ve bundan uyanması da garanti altında değildir. Ya bir uyku apnesi ya da bir kalp krizi sebebiyle uyanamayabilir. Bu da İlahi Kudretin kontrolü altında olduğumuzu gösterir. İnsan gerçek ölüm uykusundan ise ahiret adını verdiğimiz öbür âlemde uyandırılacaktır. Bitkiler bir hususta iyi bir örnektir. Bitkilerde uyanma (diriliş) zamanları bitki türlerine göre farklı farklı olduğu gibi, insan türünün diriliş zamanı da bu dünyada değil ahiret adını verdiğimiz öbür âlemdedir. Ahiret bu dünyanın kıyametle yıkılmasından sonra kurulacağından oradaki dirilişimiz geriye dönüşü olmayan bir uyanma olacaktır. “Her kıştan sonra bir bahar, her geceden sonra bir sabah olduğu gibi, nev-i beşerin (insan türünün) dahi bir sabahı, bir baharı olacaktır.”3 Bizi yoktan var edip bu dünyada yaşatan bir Kudret için öbür âlemde tekrar diriltmek hiç de zor değildir. Bunun şuurunda olmak dileğiyle.
Kaynaklar:
1. Kocaçalışkan, İ. (2008). Bitki Fizyolojisi, Nobel Yayın, s. 164.
2. Hadis-i Şerif, Ebu Nuaym, Hilye, VII, 90.
3. Nursi, B. S., Hutbe-i Şamiye, s. 34.