TR EN

Dil Seçin

Ara

İslam'a ve Bilime Adanmış Bir Ömür

İslam'a ve Bilime Adanmış Bir Ömür

“Bilginin zevkine varıp okumak o kadar güzel ki. Başlayınca sürüklüyor insanı!” Prof. Dr. Fuat Sezgin

İslam Bilim Tarihi Araştırmacısı Prof. Dr. Fuat Sezgin’i konuşmaya, anlatmaya, yazmaya çalışmak, bu satırlara sığdırmak zor bir iştir. Çünkü son derece derinliğe sahip bu insan bu yüzyılda insanı zevke ve şöhrete çekecek o kadar çok imkândan vazgeçebilecek kadar gerçek bir dava adamı ve hayatını bir amaç uğrunda harcamış bir insandır.

 

FUAT SEZGİN KİMDİR?

Fuat Hoca, 24 Ocak 1924 yılında Bitlis’te doğdu. Ortaokul ve liseyi Erzurum’da bitirdikten sonra İstanbul’a geldi. Öğretmeninin bilimlerin temelinin, “İslam Bilimleri”ne dayandığını söylemesiyle bu alana yöneldi.

1943-51 yılları arasında İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Şarkiyat Enstitüsü’nde, “İslami Bilimler ve Oryantalizm” alanında otorite sayılan Alman oryantalist Hellmut Ritter’in yanında öğrenim gördü. 1951 senesinde İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi’ni bitirdikten sonra, Arap Dili ve Edebiyatı üzerinde doktora yaptı. 1960 yılında darbeciler tarafından üniversiteden atıldı ve 1961 senesinde, 36 yaşındayken çok sevdiği vatanını terk etmek zorunda kaldı. İslam ve milleti için ömrünü adayan bu insanı ülkesinden zorla ayırmışlardı

. Yaptığı başarılı çalışmalar ve bilim dünyasına büyük katkılarından dolayı dönemin Almanya Cumhurbaşkanı Johannes Rau kendisine bizzat vatandaşlık teklifi yaptığı halde, ülkesinden zorla uzaklaştırılan ve vatan hasreti çeken Fuat Hoca’nın cevabı şu olmuştu: “Ben kendimi vatanımdan hiç ayrı düşünmedim. Ben ne yaptımsa hepsini milletim için yaptım.”

30 Haziran 2018 tarihinde Bilimler Tarihi alanında dünyanın sayılı otoritelerinden birisi olan Profesör Fuat Sezgin Hoca Almanya’da vefat etti ve  İstanbul Fatih Camiinde kılınan cenaze namazının ardından defnedildi.

 

GÜNDE 17 SAAT ÇALIŞIRDI

Kendisi günde 17 saat çalışıyordu ancak çevresindekilere, ünlü Alman Şarkiyatçı Carl Brockelmann’ın (1868-1956) günde 20 saat çalıştığını söyleyerek, “dinlenmeye zamanımız yok” diyordu 29 dil bilen Fuat Hoca.

Peki neydi bu insanı uykusuz gecelere, günde 17 saat çalışarak bir ömür geçirmeye, 60’tan fazla ülkede kütüphaneleri ve yazma eserleri inceleyip onları anlamak için dillerini öğrenmeye, lüks ve şöhretten uzak durmaya iten şey? Sebebi şuydu: İslam milletine geçmişini tanıtarak, ilimde ilerlemiş Batı karşısındaki ezik duruşunun yersiz olduğunu göstermek, geçmişine ve köklerine sahip çıkmasını sağlamak.

Fuat Hoca’nın kafasında hep Müslümanların icat etmiş oldukları aletleri ortaya çıkararak insanlara tanıtmak, bilinmeyen keşifleri gün yüzüne çıkarmak ve bunları müzelerde sergilemek vardı.

Tüm bunları yaparken Batı’nın İslam bilimine yaptığını yapmamış, Batı’yı yok saymamıştır. Bu çerçevede kendi ifadesi şöyledir: “Ben altmış yıllık çalışma hayatım sırasında her gün biraz daha fazla İslam uygarlığını tanımanın ve tanıtmanın Batı dünyasına ulaşma davası bakımından en sağlam, daha doğrusu tek yol olduğuna inandım. Bugünkü bilgime göre—ki bunu gerçeğe oranla çok yoksul buluyorum—genç Batı uygarlığını İslam uygarlığının değişik coğrafi ve iktisadi şartlar altında gerçekleşen devamı olarak görüyorum.”

 

FUAT SEZGİN’İN ÇALIŞMALARI

1954’te Arap Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, “Buhari’nin Kaynakları” adlı doktora tezini tamamlayarak doçent oldu. Bu teziyle o, hadis kaynağı olarak İslam kültüründe önemli bir yere sahip olan Buhari’nin, bilinenin aksine sözlü kaynaklara değil, “yazılı kaynaklara dayandığı” tezini ortaya attı. Bu yazılı kaynakların, İslam’ın erken dönemine; hatta 7. yüzyıla kadar geri gittiğini ortaya koydu. Söz konusu tez, Avrupa merkezli oryantalist çevrelerde hâlâ tartışma konusudur.

1960–61 yıllarında, Almanya’ya giderken yanına, kıyafetlerinin dışında, sadece iki bavul dolusu fiş ve belge alabildi. Önce Frankfurt Üniversitesi’nde misafir doçent olarak dersler verdi.

1966 senesinde profesör oldu. Bilimsel çalışmalarının ağırlık noktası, “Arap-İslam Kültürü”nün, “tabii bilimler tarihi alanı”dır.

1978 senesinde “Kral Faysal” ödülünü kazandı. Bu vesileyle Arap dünyasının devlet adamlarıyla tanıştı ve aklından geçen büyük projeyi onlara aktarma imkânı buldu. Düşüncelerinin destek görmesiyle, Fuat Sezgin, 1982 senesinde, J. W. Goethe Üniversitesi’ne bağlı Arap-İslam Bilimleri Tarihi Enstitüsü’nü ve 1983’te de buranın müzesini kurdu. Bu enstitünün direktörlüğünü yürüttü.

Enstitüye bağlı olarak kurduğu müzede, Müslüman bilginler tarafından yapılmış aletlerin ve bilimsel araç ve gereçlerin, yazılı kaynaklara dayanarak yaptırdığı örneklerini sergiletti.

İstanbul Gülhane Parkı içindeki Has Ahırlar Binası’nda, açılan “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”yle, Türkiye onun çalışmalarını daha yakından tanıma fırsatı buldu. Müslüman bilim adamlarının buluşları, şu an Gülhane Parkı’ndaki “İslam Bilim ve Teknoloji Tarihi Müzesi”nde sergilenmektedir.