Dünya’nın en kurak alanlarından biri olan Güney Afrika’daki Namib Çölü’nde yaşam oldukça zordur. Burada 60 dereceyi bulan gündüz sıcaklıklarının yanı sıra, sert esen sert rüzgârlar da yaşamı son derece zorlaştırır. Neredeyse yağmurun hiç görülmediği bu çölde yaşayan canlılar için tek su kaynağı, ayın sadece 6 günü ve yalnızca sabahları ortaya çıkan sis damlacıklarıdır.
Çöldeki yüksek ısı ve rüzgârlar sebebiyle su çok çabuk buharlaşsa da Stenocara gracilipes adlı böcek, özel bir tasarımla yaratılan vücut yapıları sayesinde, su damlacıklarını rüzgârlardan ayrıştırarak içebilmektedir.
Çöl böceklerinde “amuda kalkma tekniği” ne işe yarar?
Yağmurun neredeyse hiç yağmadığı bir ortamda yaşamak için suya ihtiyacı olan bu böcekler, “amuda kalkma tekniği” ile su içerler. Su zerrecikleri, esen çöl rüzgârlarıyla yere paralel biçimde uçuşur. Böcek ise, suyun özelliğini, kendi kabuğunun yapısını ve bunu nasıl kullanacağını teknik olarak bilirmişçesine ve çok akıllı gibi hareket eder. Ve başı aşağıya doğru, sırt ve kanat kısmı yukarıya doğru gelecek şekilde 45 derecelik bir açıyla rüzgâra karşı amuda kalkar. Bu sayede, havadaki küçük su molekülleri böceğin sırtındaki suyu seven tepeciklerde toplanır. Biriken su damlası yeterli büyüklüğe ulaştığında da bu tepeciklerden, su sevmeyen mumlu bölgeye ve buradan da böceğin ağız kısmına akar. Yani bu böceğe su içmek istediğinde, ağzını açıp beklemek yeterli olur!
Üstelik bilim insanlarına göre, su damlasının böceğin ağzına yönlenmesinde, özel bir matematiksel denklem vardır. Buna göre; rüzgârın hızı, su damlacığının ideal büyüklüğü ve tepenin eğimindeki açı arasında özel bir denge kurulmuştur.
Tüm bu denklemleri bilir gibi hareket eden Namib böceği, çölün neredeyse tek nem kaynağı olan sabahın ilk saatlerinde, okyanus meltemiyle gelen sisli havayı fırsat bilerek, rüzgârı tam doğru açıyla alacak şekilde amuda kalkar. Demek ki, Yüce Allah (cc) bu böceklere, çölde hayatlarını devam ettirebilecek en etkili su toplama yöntemini bahşetmiştir.
Bu böcek susuzluğa çare olabilir!
Bu böceğin sırt yapısını elektron mikroskobu altında inceleyen bilim adamları, böceklerdeki bu özel tasarımdan esinlenerek, nano teknoloji ile çöllerde ve kurak alanlarda su sorununu çözmeyi planlıyorlar. Bunun için, böceğin sırtındaki su toplama mekanizmasına benzer şekilde milyarlarca küçük karbon tüpler dizayn edilerek, sisli havada bulunan suyun toplanması hedefleniyor. Düşünülen proje ile binlerce nanotüpten oluşan nanotüp demetinin bir ucuna suyu seven madde (hydrofilik), diğer ucuna ise suyu iten (hydrofobik) madde bağlanacak. Daha sonra nanotüp demetinin suyu seven kısmı üste, suyu sevmeyen kısmı da alt tarafa gelecek şekilde dış ortama bırakılarak suyun toplanması sağlanacak.
Böceklerdeki bu tasarımın tasarlayıcısı kim?
Böcekteki bu kompleks tasarımlar kendiliğinden veya doğa olayları sonucu ortaya çıkmış olamaz. Böylesine olağanüstü tasarıma sahip bir sistemi, beyni bile olmayan bu böceklerin tasarlamış olması da mümkün değildir. Yeryüzünde yaklaşık bir milyon çeşidinin olduğu bilinen böcekler ordusunun her çeşidinin hayatını idame ettirebilecek şekilde kasıtlı olarak özel tasarımlarla yaratıldıkları apaçık ortadadır.
Kur’an-ı Kerîm’de; “O, yaratan, yoktan var eden, şekil veren Allah’tır. Güzel isimler Onundur. Göklerdeki ve yerdeki her şey Onu tesbih eder. O, mutlak güç sahibidir, hüküm ve hikmet sahibidir.” buyurulmakadır.
Kur’an’ın bir tefsiri olan Risale-i Nur’da da canlılardaki özel tasarımlarla ilgili olarak şu ifadeler geçmektedir:
Bütün hayvanat ve nebatat envaının ordusu; bilmüşahede ayrı ayrı erzakları, suretleri, silahları, libasları, talimatları, terhisatları kemal-i mizan ve intizamla hiçbir şey unutulmayarak, hiçbirini şaşırmayarak bir surette tedbir ve terbiye etmek öyle bir sikkedir ki;—hiçbir şüphe kabul etmez—güneş gibi parlak bir sikke-i Vâhid-i Ehad’dir. Hadsiz bir kudret ve muhit bir ilim ve nihayetsiz bir hikmet sahibinden başka kimin haddi var ki, o hadsiz derecede harika olan şu idareye karışsın… Demek ki hiçbir parmak karışamıyor.