Dünyada yılda 700 bin kişi antibiyotiklere dirençli mikroplar yüzünden hayatını kaybetmektedir. O zaman aklımıza şu soru geliyor: “Dünyanın her bölgesinde, gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde, kentlerde ve kırsal kesimlerde, hastanelerde, çiftliklerde ve topluluklarda, hayvanları ve insanları, hayatlarını tehdit eden enfeksiyonlardan korumada tıp başarılı sayılabilir mi?”
Evet maalesef tıp bu konuda mikropların bir adım gerisinde kalmaktadır.
O kadar bilim adamının çalışmasına karşı, mesela “Staphylococcus aureus” (MRSA, VRSA) isimli küçük bir mikropla baş edememektedir. Dünyanın her yerinde insanlar, hayvanlar daha doğrusu hayatlar, henüz küçük mikropların tehdidinden kurtulamamıştır. Bu mikrop insanlarda menenjit, iltihaplı yaralar, gıda zehirlenmesi ve septisemi (kana mikrop bulaşması) gibi hastalıklara neden olmaktadır. En çok el, kol ve yüzlerde, burun ve ağız boşluğunda bulunur. Bu yüzden elleri, yüzü yıkamak çok faydalıdır. Günde 5 vakit abdest alan, tuvaletten sonra, yemekten önce ellerini yıkayan Müslümanlar bu mikrobun etkisinden kendilerini kurtarıcı adımları atmış olurlar.
Mikroplara karşı başarısızlığın en önemli sebebi gereksiz yere antibiyotik kullanımıdır. Mikroplar hayatta kalmak için direnç geliştirdiler ve ilaç firmalarını yendiler.
Bu konuda doktorların, ilaç firmalarının, devletin ve hatta hastaların da suçu vardır. Hastalar ve firmalar doktorları antibiyotik yazmaları konusunda etkiliyorlar, devlet de bu konuda denetim yapmadığı için tüketim artıyordu. Birleşmiş Milletler 2016 da antibiyotik direncini “en büyük ve en acil ele alınması gereken küresel tehlike” olarak gördü ve toplantılar düzenledi.
Bu yıl Sağlık Bakanlığı da bu konuda önlemler almaya karar verdi. Çünkü Türkiye, antibiyotik kullanımında Avrupa’da birinci sırada yer alıyor. Türkiye’de yazılan reçetelerdeki ilaçların yaklaşık %40’ını antibiyotikler oluşturmakta. Özellikle Şanlıurfa, Gaziantep ve Diyarbakır gibi illerimizde bu oran %55’lere kadar ulaşıyor.
Sağlık bakanlığı son günlerde güzel bir uygulama başlattı, üst solunum yolu enfeksiyonlarında gereksiz antibiyotik kullanımını önlemek için “hızlı beta testi” denilen bir testi aile hekimliği başta olmak üzere acil servis, çocuk ve kulak-boğaz polikliniklerine dağıttı. Test boğazdan alınan bir sürüntüye 5 dakika içinde cevap veriyor. Doktorlar da negatif çıkan testlerde antibiyotik yazmıyorlar.
Bu test sayesinde gereksiz antibiyotik kullanımı azalacaktır. Ancak bu önlemler yetmez. Yatan hastaların antibiyotik kullanımı da bilgisayar sistemiyle hastane yetkililerince denetlenmeli; 1. kuşak antibiyotikler ile tedavi olabilecek hastalara gereksiz yere 2 veya 3. kuşak antibiyotik kullanımı engellenmelidir. Antibiyotik kullanımı hakkında doktorlara eğitim seminerleri yapılmalıdır.
Çünkü gereksiz antibiyotik kullanımı, bakterilerde antibiyotik direncini artırıyor. Bu kısır döngü sonucunda da antibiyotikler, hastaya değil mikroplara fayda sağlamış, onları güçlendirmiş oluyor. Ve tabi ilaç firmaları da bu arada zenginleşiyor, dövizimiz de gereksiz yere yurt dışına gidiyordu. Bu konuda Sağlık Bakanlığı çok geç kalmıştı, şimdi konuya el atmakla çok önemli bir işi daha başarmış olacak.
…
Not: Bu konuda 1997 yılında bir çalışma yapmış ve makale yayınlamıştım. Kuşadası’ndaki ANKEM toplantısında bunu sunum yaptım. Aynı makaleyi ve öneriyi zamanın sağlık bakanlarına da gönderdim ancak kimse üzerinde durmadı. Sağlık Bakanlığı’nın şimdi bu konuya sahip çıkması sevindirici. Keşke bunlara 20 sene önce başlanabileseydi.
İlgili makaleyi okumak isteyenler alttaki linkten ulaşabilirler:
http://www.ankemdernegi.org.tr/ANKEMJOURNALPDF/ANKEM_11_1_1_8.pdf