İstanbul’un Fethinin bir ön yüzü, bir de görünmeyen gönül yüzü vardır.
Bu sır bilinmedi mi, sıradan bir hadise olur onca gayret, onca faaliyet.
Alpaslan ile başlar bu hazırlık, elden ele devreder bu ideal. Fatih’te olgunlaşır.
Her genç bir Fatih’tir.
Onun ruhunu yüksek bir ideale hazırlayan öğretmenlerin bunda büyük bir payı vardır.
Geçmiş, geleceği gösteren bir aynadır. Her çekirdek, her tohum bir çınar olmaya adaydır.
Her yiğidin gönlünde bir aslan yatar. Her genç bir Fatih’tir. Fatih’lerin fethedeceği milyon kalpler ve gönüller vardır. Gayrı vakit tamamdır, şimdi uyanmak zamanıdır.
Hoşgeldiniz bu çağın yeni Fatih’leri. Fetih sizinle yeniden başlıyor.
İnsanlığın kanayan yaralarını bilgiyle ve hikmetle onarmak, şefkatle, merhametle ve sevgiyle sarmak zamanıdır.
***
Kara gün dostu idi Fatih’in Akşemsettin.
Öğretmenleri genç Fatih’e sadece ilim öğretmediler. Çağlara mührünü vuracak bir ruhu, her bakımdan olgunlaştırıp hazırladılar.
İşte Fatih’in çocukluk yıllarına ait resim defterleri bu gün elimizde. Çizdiklerine bakınca anlıyoruz ki, bu ruh daha o vakitten İstanbul’a sevdalı. Yedi dil bilmesi, vakti geldiğinde o idealin nerelere kadar ulaşacağına dair ipuçlarını veriyordu zaten.
Molla Gürani, Molla Fenari gibi daha bir çok hocası vardı, onlar şekillendirdi bu mübarek fethin ruhunu. Hele ki, Akşemseddin. Kara gün dostu idi genç Fatih’in Akşemseddin.
Fatih’in gönlüne o yüksek ideali ilmek ilmek işlediler. Peygamber müjdesini nakşettiler kalbine.
Fetihte nice sırlar vardır kim bilir?
Bir akşam vakti, İstanbul’u seyrediyordu, elinde tuttuğu su dolu bardağı İstanbul’un üzerine serpti genç Fatih. Her bir damla bir yıldız olup, şehri aydınlattı sanki. Işıl ışıl oldu her yer. Gönlündeki yansımasına baktı ona aşık oldu. Şehadet parmağını şehre doğru uzattı:
“Madem Sevgili Peygamberimin müjdesi vardır. Ben bu şehri, bir su gibi içeceğim.. “ dedi.
Fetih o gece başladı belki de, kim bilir?
Başladı ama bitmedi bilesiniz...
...
Şimdi tarih bizim için yeni bir sayfa açıyor. Yıkmaya değil gönül onarmaya gelen yiğitlerin çağı başlıyor.
Şimdi de bizim çağımızdır. Yeni fetihler yakındır. Bilsin ki; analar, babalar, hocalar artık; her genç bir Fatih’tir.
Fatih’in aldığı davet gibi kutlu bir davet alacağız.
Yataklarımızı terk edeceğiz o vakit.
Bu hayatımızda duyduğumuz en güzel çağrı olacak.
Gecenin karanlığını delip akan yıldız gibi ağacağız.
Işık olup akacağız. Doğan güne kılavuzluk edeceğiz.
En az o gün kadar parlak, en az o gün kadar aydınlık olarak doğacağız.
Şaşıracağız, belki de hayran kalacağız.
“Ömrümüzün en güzel günü işte bu gün!” diyeceğiz.
Cennetteki sütten ırmaklar gibi akacağız. Tertemiz, bembeyaz olup akacağız.
Bu sese, bu çağrıya koşmayan kalmayacak.
Yıllardır böyle mutlu bir çağa hasretlenenlerin günü başlayacak.
Ömründe bir gece, belki de o gece uyanık kalmalı gözler.
Sabaha nelerin, nasıl hazırlandığını o gece görmeli gözler.
Bu bitmeyen gecelere bir gündüz gerek. Işıl ışıl bir gündüz…
Çevresi kır çiçekleriyle süslü bir pınar gerek.
Bembeyaz, sütten bir nehir gerek. Yıllar yılı nelere hasret değil ki insan, nelere?
Görmeden, tatmadan, yaşayamadan anlayamaz hiç kimse bunları.
Evet, yakındır. Uzaklarda değil, çok yakındır. Bizim çağımız başlayacak.
Dillere destan bir çağ... Bir çağrı ile…
Her devir, Fatihini beraberinde getirir.
Yokluklar içinde var olacağız.
Bir kutsal çağrıya ses veren iki dudak olacağız.
Dağlardan aşağıya yağmur suları, kaynak suları gibi bereket olup akacağız.
En mutlu hallerle, her yürekteki dileklerle geleceğiz.
Beklenen ve arzulanan niyetlerin duası olarak geleceğiz.
İsimsiz kahramanlara merhaba!
Ulubahtlı insanlara, Ulubahtlı Hasan’lara merhaba.
Uykusuz gecelerin kahramanlarına merhaba!
Gözyaşından başka sermayesi olmayanlara da merhaba!
Onlar hazırladılar bu günleri.
Seyrine doyum olmayan çiçekler açacak.
Yolların iki yanında yolcularını bekleyen çiçekler.
Nar çiçekleri, kar çiçekleri…
Bu tabloda her şey yerli yerinde olacak. Nasıl ki göğün yedi renginde su ve yağmur mayalanıyorsa, gücün ve zulmün pençesinde büyük bir dâvâ mayalandı.
Tutulan niyetler ve beslenen ümitler boşa çıkmadı çok şükür.
Geçmişteki o çileli günlere, hürmetimiz sonsuz. O günlerin erlerine ise, hasretimiz susuz.
Alışılmış bir duygu değil bu duygu. Yüzyılların çağrısı bu. Bir yıldız yağmuru...
Gayretlerimiz, ideallerimiz bir dua olacak. Sonrasını, bekleyin de görün.
İlahî bir sır var. Bu sır öylesine bir zuhur ile geliyor ki, uzakları yakın ediyor.
Bir araya getiriyor parçaları ve bize sadece hayret etmek kalıyor.
Bir çiçeğin anbean nasıl açıldığını, bir yaprağın nasıl renklendiğini ve milim milim nasıl büyüdüğünü bugüne kadar kim yakînen gördü ki?
Gözümüz nasıl oluyor da görüyor? Ve nasıl olup da bu şekillere uyumlu yaratılmış?
Soracağız. Sormalıyız...
Kalbimizi yaradan kalbimizden geçenleri bilendir.
Şimdi kalbimiz genç Fatih’lere hasretle doludur.
Şimdi her genç bir Fatih’tir.
Kalbimizin elbet vardır bir bildiği.
Gelecekteki oluşumların gölgesi bazen önceden düşer.
Bizim de gönlümüz öyle görür, dilimiz öyle söyler.
Bir duadır bu asırlardır mayalanır durur. Vakit tamamdır.
Yeniden bir uyanışa, yeniden bir hasrete var mısınız, hazır mısınız?
Her devir fatihini beraberinde getirir.
Şimdi her genç bir Fatih’tir.
...
Uzaktaki seslerin, kendilerini duymadığımızı zanneden o seslerin imdadına, genç Fatih’ler olup, şimdi sizler koşacaksınız.
Biz zaten Allah için, sizler için varız, hep yanınızdayız. Öbek öbek yıldızlar da şahidimiz olacak.
Duymak, görmek ve bir ideale gönül vermek zamanıdır şimdi.
Yüzyılların ötesinden gelen bu çağrıya, ben de genç bir Fatih’im demek zamanıdır şimdi.
Boşa meraklanmasın hiç kimse gelmeyecek diye. O gün yakın, gelecek.
Ömrü olan görecek. Çöller vahaya dönecek. Tohumlar tuttu, büyüyor.
Samimiyetin ışığı, sabrın ve ümidin ışığı, sarmaşık gibi saracak dört bir yanı.
Ne güzel bir bekleyiştir bu.
Bir tomurcuğun güneşe özlemine eş, güzel bir düşüncenin hayata kattığı eyleme eş.
İnancın ve sabrın dışında bir yol yok.
Her devir fatihini beraberinde getirir.
Şimdi her genç bir Fatih’tir.
Yakındır… Her sabah onu getiriyor, onun müjdesini getiriyor. Her karanlık, bir aydınlığa gebe.
Geceler, yepyeni bir oluşun ve doğuşun müjdesini getiriyor, haberini getiriyor, çağrısını getiriyor.
Her devir fatihini beraberinde getiriyor.
Yakındır çağımız. Yakındır çağrılacağımız gün.
İnanmışız. O gün gelecek diye inanmışız.
Başını topraktan uzatan, güneşe merhaba diyen tohumlar ve çiçekler kadar inanmışız.
Yuvalarına kursakları boş dönmeyen kuşlar kadar inanmışız.
Bir nur dökülüyor doğan günden.
Allah’ım, her şeyi ne güzel koymuşsun düzene.
Bir gün, yepyeni bir güneş doğacak insanlığın üstüne.
Evet, yakındır. Çağımız başlayacak. Yakındır…
Her devir, fatihini beraberinde getirir. Yakındır…
Ümidimiz ve duamız vardır.
Madem her genç bir Fatih’tir.
Gençliğimiz, ümidimizdir.
Sadece bizim için değil, tüm dünya için, tüm insanlık için bu böyledir.