TR EN

Dil Seçin

Ara

Nuh'un Gemisi

Nuh'un Gemisi

Bu yazımızda Hz. Nuh'un gemisinin, ''onun, Allah'ın peygamberi olduğuna dair iddiasını ispat eden bir tasdik mührü, bir peygamberlik nişanı, ilahî bir belge, Rahmâni bir mazbata, Rabbâni bir ayet, bir alâmet, ilahî bir onay olduğu'' yönü üzerinde duracağız.

Bir ülkenin bir ferdi, başka bir ülkede mesela elçilik göreviyle görevlendirildiği zaman, her şeyden önce ait olduğu devletin elçisi olduğunu gösteren belgeler ibraz etmek durumundadır. Bunun gibi, Âlemlerin Rabbi tarafından insanlara elçi olarak gönderilen peygamberler de ilahî otoriteye aidiyetlerini gösteren nişanlarını ve elçilik belgelerini ibraz etmek durumundadırlar. İşte bu belgelere ayet/mucize denir.

Kur'an'da bu ayetlerden, belgelerden biri olarak Hz. Nuh'un gemisi zikredilir. Bu yazımızda Hz. Nuh'un gemisinin, ''onun, Allah'ın peygamberi olduğuna dair iddiasını ispat eden bir tasdik mührü, bir peygamberlik nişanı, ilahî bir belge, Rahmâni bir mazbata, Rabbâni bir ayet, bir alâmet, ilahî bir onay olduğu'' yönü üzerinde duracağız.

 

Ayetlerde Nuh Peygamberin Gemisi

Kur'an'da Hz. Nuh'un gemisinin bir ilahî belge olduğunu ilan eden bazı ayetlerin mealleri şöyledir:

''Çok önce Biz Nuh'u halkına elçi olarak gönderdik. O da aralarında bin yıldan elli yıl eksik kaldı. Neticede onlar zulümlerine devam ederken tufan onları boğdu. Onu ve gemide bulunanları kurtarıp o gemiyi ve o hadiseyi bütün insanlara bir ayet (mucizeliğinden ders alınacak bir ibret vesilesi) yaptık.'' (Ankebut, 29/14-15)

''Biz Nuh'u, levha halindeki tahtalar ve çivilerle yapılmış gemiye bindirdik. O kadri bilinmemiş değerli insana, bir mükâfat olarak gemi, Bizim inayetimiz altında akıp gidiyordu. Biz bir ayet (ibret vesilesi) olsun diye, o gemiyi geriye bıraktık. Haydi, var mı ibret alan.'' (Kamer, 54/13-15)

''Onlar için (sonsuz ilim ve kudretimize) bir ayet/bir delil de nesillerini dopdolu gemide taşımamızdır. Biz, onlar için, gemiye benzer, daha nice binekler yaratırız.'' (Yasin, 36/41-42)

''Unutmayın ki, Nuh zamanında, sular taştığı vakit, sizi (varlığınıza vesile olan atalarınızı) emniyetli gemide biz taşımıştık! Onu sizin için hem bir ayet (ibret vesilesi) kılalım hem de can kulağı ile dinleyip ders alanlar iyice bellesinler diye böyle yapmıştık.'' (Hakka, 69/11-12)

 

Hz. Nuh'un gemisi neden bir ayettir?

Hz. Nuh'un gemisinin nasıl bir ayet, belge ve mucize olduğunu anlayabilmek için şu sorulara cevap vermek gerekir:

  • Hz. Nuh, peygamber olmasaydı, bu gemiyi yapar mıydı?
  • Gemi yapmayı zorunlu kılan TUFAN olayıdır; Hz. Nuh, TUFAN'ın olacağını nereden biliyordu?
  • Geminin, tufan olmadan önce bitirilmesi gerekiyordu. Bu zamanlama nasıl başarıldı?
  • Geminin su üzerinde yüzmesi için suyun kaldırma gücü, rüzgârın fonksiyonu ve işin diğer teknik boyutunun çok iyi bilinmesi gerekir. Geminin bu harika uygun tasarımı nasıl gerçekleştirildi?
  • Bu geminin -Cudî dağında demir atacak şekilde- rotasını kim çizmiştir? Gemi pusulasını kim ayarladı? Hz. Nuh'a kaptanlık yapabilmeyi kim öğretti?

Şimdi bütün bu soruların ışığında diyebiliriz ki:

Hz. Nuh, Allah tarafından gönderilmiş bir peygamber olmasaydı, asla böyle bir gemiyi yapmazdı, yapamazdı. Çünkü ortada hiçbir tufan emaresi yokken, durduk yerde suda yüzen bir vasıta yapmak abesle iştigal etmek anlamına gelir. Zaten tufandan habersiz olan halk, Hz. Nuh'un gemi yapmasını bir delilik olarak görüyor ve onunla alay ediyorlardı:

''Nuh gemiyi yapıyor, halkından ileri gelenler her ne zaman yanından geçseler onunla alay ediyorlardı. Nuh da: Siz, dedi; şimdi bizimle alay ediyorsanız, elbet bizim de sizinle alay edeceğimiz bir gün gelir.'' (Hud, 11/38)

Demek ki, Hz. Nuh'un kendisiyle ona tâbi olanları tufandan kurtaracak şekilde, tam zamanında bir gemi inşa etmesi, bu işin arka planında her şeyi bilen, her şeyi programlayan Allah'ın olduğunu göstermektedir.

  • Hz. Nuh'un bir insan olarak ileride kopacak bir tufandan haberdar olması mümkün olmadığına göre, böyle bir hadisenin olacağını kendisine haber veren Rabbu'l-âlemin'dir. Demek ki geminin yapılması başlı başına bir ayet, bir mucizedir; Allah'ın ilim, kudret ve hikmetini göstermektedir. 
  • Eğer geminin yapımı tufandan önce bitmeseydi, varlığı ile yokluğu arasında bir fark kalmazdı. Zira tufan koptuktan sonra insanlar boğulmaya mahkûm olacaklardı. O halde, bu her bakımda hesaplı-kitaplı projenin sahibi, her şeyin dizgini elinde, her şeyin anahtarı yanında, ilmi her şeyi kuşatan, kudreti her şeye nüfuz eden yüca Allah'tır.

Demek ki, bu geminin inşası ilahî vahiy ile yapılmıştır. İnşa tasarımı, projesi ve zamanlaması; hepsi Allah'ın gözetiminde gerçekleşmiştir. Aksini düşünmek mümkün değildir. Aşağıda meali verilen ayetlerde geminin bir ayet olarak bu yönüne vurgu yapılır:

''Nuh'a şöyle vahyolundu ki: Artık halkından, daha önce iman etmiş olanlar dışında, hiç kimse iman etmeyecek. Öyleyse o kâfirlerin yaptıklarından dolayı kederlenme de, Bizim gözetimimiz altında ve vahyimiz doğrultusunda, gemiyi yap ve o zalimler lehinde Benden hiçbir ricada bulunma. Çünkü onlar suda boğulacaklardır.'' (Hud, 11/36-37)

  • Geminin canlılardan birer çift alacak şekilde planlandığı ve onların tamamen gemiye alındığı yukarıda geçen ''Onlar için bir ayet/bir delil de nesillerini dopdolu gemide taşımamızdır.'' mealindeki ayetten anlaşılmaktadır. Aralarında vahşi hayvanların da olduğu bu canlıların, inşa edilen gemiye taşınabilme ve barındırılabilme imkânının sağlanması da bir mucizelik belgesidir.

İşte, bütün bu açıklamalardan anlaşılıyor ki; Hz. Nuh'un, tufanın kopacağını önceden bilmesi, bir önlem olarak gemiyi tasarlaması, harika bir şekilde onu inşa etmesi, zamanında bitirmesi, o fırtınalı deniz dalgaları arasında, rotayı şaşırmadan, gemiyi alabora etmeden başarılı bir şekilde kaptanlık yapması, Cudî dağında selamete çıkması ve daha sonra insanların istifadesine sunulmak üzere değişik teknoloji ürünü olan gemilerin ve hatta ''Biz, onlar için gemiye benzer daha nice binekler yaratırız.'' mealindeki ayetin işaret ettiği üzere, kara, deniz ve hava yollarına ait çeşitli araçların gün yüzüne çıkmasının ilham kaynağı olması, Allah'ın ilim ve kudretinin olduğu kadar, hikmet ve merhametinin de açık belgesidir.

 

***

 

Kur’an tefsirlerinde Nuh Peygamberin gemisinin tufan sonrası Cudi dağında karaya oturduğu anlatılır. Burasının Musul’a yakın bir yerde olabileceğinden bahsedilir.

Doğubeyazıt yakınlarında, Hz. Nuh peygamberin gemisinin kalıntısı olduğuna inanılan alan.

Cudi dağı, Türkiye’de Şırnak ilinin, Cizre ilçesi sınırları içerisinde bulunur. Şırnak isminin de, “Şehr-i Nuh” isminin bu şekle değişmesinden geldiği söylenir. Ayrıca Cudi Dağı’nın eteğinde ismi “Seksenler” anlamına gelen Heştan Köyü bulunmaktadır. Bu Heştan köyünün Nuh tarafından kurulduğuna inanılır ve köyün ismi Hz. Nuh’un Gemisi’nde bulunduğuna inanılan seksen kişiye atfen böyle konulmuştur.

...

Tufan olayı insanlığın ortak hafızasında vardır. Bu konu araştırıldığında, yeryüzündeki en kapalı toplumlarda dahi tufan bilgisi mevcut. Mesela Avustralya’da Aborjinlerin, Meksika Guatemala’da 3.000 metrede yaşayan topluluklarda ve kendi adalarının dışına hiç çıkmamış olan Seylan yerlilerinde dahi Nuh tufanı anlatıları tespit edilmiş. 

Anlaşılıyor ki, yeryüzünden Nuh Tufanı inancının olmadığı bir toplum yok. Dünyanın diğer yerleriyle ilişkileri olmayan toplumlarında da bu böyle. 

Belki de insanlık henüz dünyanın farklı yerlerine bu kadar dağılmadığı dönemlerde yaşanmış bir hadise olduğu için, insanlığın ortak hafızasında yer etmiş bir olaydır.

Tevrat topyekün inkârcı insanlığı cezalandıran dünya çapında bir tufandan bahsederken, Kur’an bunun aksine olarak tufanı Nuh kavmine mahsus bir felâket olarak bildirir. Ayrıca Kur’an’da tufan gibi başka felaketler de toplumlarıyla bağlantılı olarak anlatılır: Ad, Semud, Lût, Meyden topluluklarına verilen cezalar o topluluklarla sınırlıdır.

Aynı şekilde Kur’an’da, geminin içinde bulunanlar hakkında da bilgi vardır: “Nihayet emrimiz geldiği ve tennur (tandır veya geminin kazanı) tutuşup parladığı zaman dedik ki; ‘Erkeği ve dişisi olan her canlıdan ikişer tane, aleyhlerinde hüküm verilmiş olanların dışında, aileni ve iman etmiş olanları geminin içine yükle.’ Zaten beraberinde iman edenler çok az idi.” (Hud, 40)

Yani Kur’an, gemide Hz. Nuh’un ailesi—iman etmeyen oğul dışında—ve Allah’a iman eden sayıları az olan yolcuların bulunduğunu bildirir.

Tevrat ise geminin içindekiler konusunda üç farklı rivayet mevcuttur:

1. Birine göre Nuh, istisnasız olarak kendi ailesi ve her türden bir çift.

2. Diğerinde, pâk hayvanlar ve kuşlar ile murdar hayvanlar arasında ayırım yapar. Gemi, pak hayvanlarla kuşlardan erkek ve dişi olarak yedişer çift, murdar hayvanlardan ise birer çift barındırır denilir.

3. Başka bir rivayette ise, (Tekvin, 7-8’de) pak olsun murdar olsun her neviden birer çift. (Maurıce Bucaille, Kitab-ı Mukaddes, Kur’an ve bilim)

Son olarak tufan ile ilgili şöyle diyebiliriz: Tufan hadisesi Kur’an’da bize anlatıldığına göre, bu olaydan alacağımız dersler olmalıdır. Allah ve peygamberinin yolunu seçenler kurtuluşa erenler olacak, isyan edenler ise kimseden bir yardım göremeyecekler.

Fitnelerle, algı yönetimleriyle, provokasyonlarla şer için çalışanlar ne kadar güçlü görünseler de, Allah onları kendi kurdukları tuzaklarda mahveder.

Allah Aziz’dir, Kadîr’dir, mutlak galiptir; sonunda hakkı galip yapar ve bâtılı helâk eder.

Ve günah deryasında şaşkın şaşkın dolaşıp ömür sermayemizi tüketmek yerine, ahir zamanda “Nuh’un gemisi” hükmünde olan Kur’an’a, Peygamberimiz Hz. Muhammed’e ve Onun yolundan gidenlerle beraber olmalıyız ki, ahir zaman fitnelerinde boğulup helak olanlardan olmayalım.

Hz. Nuh'un gemisi tablosunda, hayvanların gemiye binmesi resmedilmiş. Edward Hicks.