TR EN

Dil Seçin

Ara

Müminlerin Kardeşlik Bağları Nelerdir?

Müminlerin Kardeşlik Bağları Nelerdir?

Müminleri birbirine bağlayan ve sevdiren mânevi bağlar pek çoktur. Bunların başında, iman ve İslâm kardeşliği gelir.

Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri bu hakikati şöyle ifade etmektedir:

“Her ikinizin Hâlıkınız bir, Mâlikiniz bir, Mabudunuz bir, Râzıkınız bir.. bir bir, bine kadar bir bir. Hem Peygamberiniz bir, dininiz bir, kıbleniz bir.. bir bir, yüze kadar bir bir. Sonra köyünüz bir, devletiniz bir, memleketiniz bir.. ona kadar bir bir. Bu kadar bir birler vahdet ve tevhidi, vifak ve ittifakı, muhabbet ve uhuvveti iktiza ettiği ve kâinatı ve küreleri birbirine bağlayacak manevî zincirler bulundukları halde; şikak ve nifaka, kin ve adavete sebebiyet veren örümcek ağı gibi ehemmiyetsiz ve sebatsız şeyleri tercih edip mümine karşı hakikî adavet etmek ve kin bağlamak; ne kadar o rabıta-i vahdete bir hürmetsizlik ve o esbab-ı muhabbete karşı bir istihfaf ve o münasebat-ı uhuvvete karşı ne derece bir zulüm ve itisaf olduğunu; kalbin ölmemiş ise, aklın sönmemiş ise anlarsın!”

Peygamber Efendimiz (sav) Medine’ye hicret ettikleri zaman, Muhacirler ile Medine’deki  Ensar arasında kardeşlik bağını kuvvetlendirmek için onları birbirleri ile kardeş ettiler. Bunun üzerine “Müminler ancak kardeştirler.” ayeti nazil oldu. Bu ayete göre, sadece Ensar ile Muhacir değil, Hz. Âdem’den (as) kıyamete kadar gelecek bütün müminler birbirlerinin kardeşidirler.

İslâm dininin müminlere kazandırdığı şu büyük nimete bakınız ki, bu ayete göre İslâm dini bizi, başta Hz. Peygamber Efendimiz (sav) olmak üzere diğer bütün peygamberlere kardeş etti. Sonra bütün mürşitlere, müceddidlere ve evliyalara kardeş etti. Demek ki, Hz. Peygamber (sav) bizim hem peygamberimiz hem de kardeşimizdir. O Zat’ın (sav) bir müminin kardeşi olmasından daha büyük bir şeref, izzet, lütuf ve kerem olabilir mi? Kâinatın ve bütün mahlukatın yaratılış sebebi olan Hazret-i Peygamber (sav) elbette ki kendisini nefsinden ve ailesinden ziyade seveni, sünnet-i seniyyesini kendine rehber edinen bir mümini elinden tutup cennete götürecektir.

Ayrıca müminler birbirinin kardeşi olduğu için, kıyamete kadar gelecek bütün müminler birbirlerinin dualarından hissedardırlar. Bu ise, akıllara hayret, kalplere surur ve neşe veren eni-boyu ve derinliği hesap edilemeyen büyük bir nimet-i İlâhidir. Hususan her müminin namazda okuduğu, “Rabbimiz! Hesap görülecek günde, beni, anamı-babamı ve bütün inananları bağışla.” duasına mazhar olmak olmak ne büyük bir nimettir. Bu kadar müminin, özellikle Allah dostlarının daima yapmış oldukları bu duanın ind-i İlâhide kabul edilmemesi mümkün müdür?    

Evet, bu ayete göre dünyanın neresinde bir Müslüman varsa kardeşimizdir. Dili ve ırkı ne olursa olsun onu sevmemiz dinimizin emridir. Çünkü onlarla dini bağımız vardır. Aynı vatanda yaşayan Müslümanların vatan bağından dolayı da birbirlerini ayrıca sevmeleri lazımdır. Öyle ise aynı vatanda yaşayan, asırlarca cihad arkadaşlığı yapan, bu vatanı beraber kurtaran ve birbirlerinden kız alıp kız vermek suretiyle aralarında akrabalık bağı oluşan, bu vatanın tüm evlatlarının birbirlerini daha çok sevmeleri aklın ve vicdanın gereğidir.