İSLAMİYETʼİ SEÇTİLER
Diyanet İşleri Başkanlığının verilerine göre, son on altı ayda 726 kişi Diyanet’e müracaat ederek Müslüman oldu.
İslam Dini’ni tercih edenlerin çoğunluğunu ise Hristiyanlar oluşturdu.
Ayrıca dikkat çeken diğer bir nokta da Müslüman olanların ekserisinin kadın olması.
En önemlisi de bu; Müslüman olanların neredeyse tamamı, İslamiyet’i inceleyip araştırdıktan sonra, tamamen kendi özgür iradeleriyle Müslüman olmaları.
Aslında bu bir açıdan olması beklenen bir sonuç. Bediüzzaman Hazretleri de buna işaret ederek şöyle diyor:
Biz Kur’ân şakirtleri (öğrencileri) olan Müslümanlar, bürhana (delile) tâbi oluyoruz, akıl ve fikir ve kalbimizle hakaik-i imaniyeye giriyoruz. Başka dinlerin bazı efradları gibi ruhbanları taklit için bürhanı bırakmıyoruz. Onun için akıl ve ilim ve fen hükmettiği istikbalde, elbette bürhan-ı aklîye istinat eden (aklî delilleri gösteren) ve bütün hükümlerini akla tespit ettiren Kur’ân hükmedecek.
Evet, Bediüzzaman Hazretleri’nin bu tespitinin ve buna dayanarak verdiği müjdenin bir örneğini de üstteki haberle görmüş oluyoruz. Dünyada hakikate eren bu kardeşlerimizin, ahirette de ebedî saadete mazhar olmalarını niyaz ediyoruz.
***
Ağzından çıkan tek bir kelimeye
manasız denilmesine razı olmayan insan,
nasıl oluyor da
ahireti ve ebedi diyarı inkar etmek suretiyle
bu koca kainatı anlamsızlıkla ittiham edebiliyor?
— Mehmed Kırkıncı
***
Az söz erin yüküdür
Çok söz hayvan yüküdür
Bilire bir söz yeter
Sende hüner var ise.
— Yunus Emre
***
NASIL OKUMALI?
İnsan bilgili olmak için çok sayıda eğitici kitabı hızlı hızlı okumalı. Kültürlü olmak içinse tarz sahibi biri olarak yaşamış, düşünmüş ve hissetmiş kişilerin yazdığı nispeten az sayıdaki kitabı yavaş ve uzun uzadıya takdir ederek okumalı.
— Huxley, insanın önce amacını, buna göre de kitabını belirlemesi gerektiğini böyle dile getirmiş..
***
Kitapları süs olarak dolap içinde tıkmanın
bir değeri yoktur.
Çünkü o zaman kitapla diğer eşyalar arasında bir fark kalmaz.
— J. K. Bangs
***
İNSANLIK KAYBETTİ
Endülüs, farklılıklarını büyük bir zenginliğe dönüştürebilen çok özel ve özgün bir örnek olarak kaldı tarihte. Sonraki çağlar ve hele modern çağın icadı zihinsel sınırlar o örneğin yanına yaklaşmamıza bile izin vermiyor.
Endülüs’le birlikte giden sadece bir devlet değil, bir medeniyetti. 2. Silvester adıyla Papa olacak olan Gilbert’in de Endülüs’te eğitim aldığı biliniyor. Dünyanın her yerinden buraya ister tek tanrılı ister farklı inançtan binerce insanın eğitim için geldiği de biliniyor.
Batı’nın en önemli bilim merkezleri olan üniversitelerin, Kordoba’daki sistemin gelişmiş hali olduğu da biliniyor.
O dönem Paris’in en büyük kütüphanesindeki kitaptan fazlasının Kordoba’da rastgele bir evde bulunduğunu söylesem yıkılanın ne olduğu daha iyi anlaşılır herhalde.
Nobel’i iki kere kazanma başarısı gösterebilen ender zekalardan Marie Curie’nin bile “Müslüman Endülüs’ten geriye otuz kitap kaldı, atomu parçalayabildik. Şayet yakılan bir milyon kitabın yarısı kalsaydı çoktan uzayda galaksiler arasında geziyor olacaktık.” dediği söylenir.
İslam şemsiyesi altında bilimin, kültürün, sanatın, estetiğin en nadide örneklerini, döneminin en gelişmiş örneklerini verdi Endülüs…
Giden sadece bir devlet veya medeniyet de değil; aynı zamanda insanlık için özgün bir modeldi...
(Y. Taşkın Koç, Yeni Şafak)
***
GÖNÜLLER FETHEDEN SANAT!..
Muhammed Zekeriya’nın hayatı yıllar önce Fas’a yaptığı bir ziyaretle kökünden değişmiş. Müslüman olan Zekeriya, ABD’nin önemli hattatlarından olmuş.
Uzay mühendisi Amerikalı Muhammed Zekeriya, Fas’a bir ziyaretinde İslam kültür ve sanatından etkilenmiş. Ve şu anda ABD’de hat sanatının en güçlü temsilcilerinden birisi konumuna gelmiş.
Zekeriya, bir hattat için en önemli şeyin mürekkep olduğunu ve en doğrusunun kullanılması gerektiğinin altını çiziyor. Bazı mürekkepleri karıştırarak yeni bir hat mürekkebi üreten Zekeriya, “Bu mürekkep çok iyi ve adeta kağıdın üzerinde kayıyor.” diyor. Amerika posta idaresi, Zekeriya’nın bir çalışmasını da pul olarak basmış.
***
SU
Saint Exupery'nin ünlü “Küçük Prens” adlı eserinde, susuzluk hapı satan ve bu hap sayesinde günde bir saat fazladan zaman kazandığımızı söyleyen pazarlamacıya Küçük Prens’in sorusu şöyledir:
“Peki, bu bir saati nasıl harcayacağız?”
Susuzluk hapı satıcısı:
“Hiiç, dilediğin gibi harcayabilirsin.” deyince, Küçük Prens şu olağanüstü cevabı verir:
“Dilediğim gibi harcayacağım bir saat zamanım olsaydı, şırıl şırıl akan bir çeşmeye doğru yürürdüm.”