TR EN

Dil Seçin

Ara

Alkol

Alkol

''Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal şüphesiz şeytan işi birer pislikten başka birşey değildir; bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz'' - Maide Suresi, 90

 

''Ey iman edenler! İçki, kumar, putlar ve fal şüphesiz şeytan işi birer pislikten başka birşey değildir; bunlardan kaçının ki kurtuluşa eresiniz''

         (Maide Suresi, 90)

 

Alkol, kimyada hidroksil (-OH) grubu taşıyan hidrokarbonların genel adı olmasına rağmen tıpta ve halk arasında alkol denilince etanol akla gelir. Etanol veya etil alkol (CH3-CH2-OH), iki karbonlu bir alkoldür. Bunun bir karbonlusuna da (CH3-OH) metanol denir ki, öbüründen daha toksik bir maddedir. 25 g metanol içilmesi körlüğe ve ölüme sebep olabilir. Metanol daha çok sahte ve kaçak içkilerde ve bazı ucuz kolonyalarda kullanılmaktadır.

 

Kimyasal özellikleri

Etanol, renksiz, berrak, kendine has bir kokusu olan, acı ve yakıcı tatta bir sıvıdır. Su, eter, aseton, gliserin gibi maddelerle her oranda karışır. Organik ve inorganik birçok madde için iyi bir çözücü olup, bu özelliğinden dolayı kozmetik sanayinde birçok üründe kullanılır. Etanolün dezenfektan etkisi de vardır; yağları çözer, cildi temizler, bakteri üremesini yavaşlatır, fakat hiçbir zaman tam bir sterilizasyon yapmaz. Dezenfektan olarak etkili olması için %70’lik bir konsantrasyonda olmalıdır.

Etanol, iç organ damarlarını daraltır, deri ve kas damarlarını açar. Bu da kişiye bir sıcaklık hissi verir. Fakat uzun süre soğukta kalmış insanlara veya soğukta nöbet tutan kişilere alkol tavsiye edilmez, çünkü bu etki ısı kaybını artırır ve donmayı hızlandırır. Alkolün zehirsizleştirilmesi işlemlerini karaciğer yapar. Sonunda onu CO2 ve H2O’ya çevirir ve enerji elde edilir. Fakat bu metabolik reaksiyonların karaciğerin fıtrî proğramında yeri olmadığından zamanla yorulmasına, yağlanmasına, nihayet kronik ve ölümcül bir hastalık olan ‘siroz’a sebeb olur. Halbuki karaciğer kendini yenileyecek bir programla yaratılan, son derece dayanıklı bir organdır. Ama gelen zehrin ardı arkası kesilmediğinden nihayet pes eder ve lisân-ı haliyle sahibine “artık yeter, ne halin varsa gör” der ve kepenklerini kapatır.

 

Alkolün tarihçesi

Alkolün geçmişi oldukça eskidir. Yakın arkadaşı olan sirke (CH3-COOH) ile birlikte belki 10 bin yıldır insanlar tarafından kullanılmaktadırlar. Bunun sebebi de bunların ortaya çıkışları tamamen doğal yollarla olmasıdır. Alkol ve sirke, başta üzüm suyu olmak üzere, bütün şekerli meyve sularının havada bulunan bazı mikroorganizmalar tarafından mayalanmasıyla veya fermantasyonu ile ortaya çıkar. Yani bazı bakteriler ve mayalar glikozu enerji ve üremeleri için kullanır. Bunun sonucu olarak 6 C’lu bir bileşik olan glikoz etanola parçalanır. Bazen de daha ileri bir kademeye, yani asetik asite kadar yıkılır. Sirkenin etkin maddesi olan asetik asitte, alkole göre bir H eksiktir, ama onun yerine bir O gelmiştir. Fakat Cenab-ı Hak birini helâl, diğerini haram kılmıştır. Bir atom farkı birini faydalı yaparken, diğeri çok zararlı olmuştur. Alkol, İslâm öncesi Arapları arasında da çok yaygındı, bu muhtemelen Rumlarla (Bizans ve Roma) olan ticaretlerinin bir sonucuydu. İslâmiyet alkolü tedricen yasakladı ve Müslümanlar bu yasağa titizlikle uydular.

 

 Merkezi sinir sistemine etkileri

Alkolün esas zararlı etkileri, tıpkı narkotik maddeler gibi merkezi sinir sistemi (m.s.s.) üzerinedir.

Alkolün kanda %20 mg’lık bir seviyesinde ufak tefek ağrılar ve yorgunluk hissi kaybolur. Şahıs artık ne etrafının ne de kendisinin tasasını çekmez, bütün arzusu sohbet etmek ve hoşça vakit geçirmektir.

%30 mg’da aşırı iyimserlik, sıkıntı kaybı, depresif şahsiyetin yerine aktif bir kişilik geçmesi görülür. Bu dönem içkiye yeni başlayanlar için en çok aranan ve genellikle alışkanlığın başladığı tehlikeli bir safhadır.

Kandaki alkol %40 mg’ı bulunca kişi kendini çok güçlü ve kudretli hisseder, küçük dağları kendisinin yarattığını vehmeder. Ses tonu yükselir, konuşma peltekleşir, kaba ve yersiz şakalara güler ve sık sık sarhoş olmadığını söyler.

%50 mg’da kendini tamamen hür hisseder, her türlü endişelerden, zaman ve mekân kaydından, ekonomik sıkıntılardan kurtulmuştur. Son derece cömerttir, elinde avucunda ne kaldıysa saçıp savurmaya başlar. Beyincik, alkolden iyice etkilenmiş, vücud dengesi ve hareketlerdeki uyum bozulmuştur.

Alkol seviyesi kanda %70 mg olunca neşe ve keyif kaybolmuş, yerine yalnızlık ve elem gelmiştir. Kendi yetersizliğiyle alay eder, kuvvet gösterisinde bulunmaya başlar. Masadaki eşyalar sağa sola fırlatılır. Solunum ve nabız hızlanmış, görme bulanıktır.

%100 mg’da yürürken iyice yalpalar, kendi kendine konuşur, ceketini ve paltosunu güçlükle giyer. Evin yolunu bulsa bile anahtarı kilide sokamaz, küfür ve saldırganlık artmıştır.

%200 mg’da sıkıntı, bulantı ve kusma, intihar arzusu ortaya çıkar. İntihar teşebbüslerinin ve başarılmış intiharların büyük bölümü alkolik kişilerindir. Kin ve öfke dolu olup, hareketlerdeki uyum iyice bozuktur.

%300 mg alkol, koma öncesi dönemdir, uzun ve horlamalı uyku (sızma) halindedir ve şuur bulanıktır. Solunum ve kalp ritmi bozulmuştur.

%400 mg ve yukarısında ise derin koma, solunum merkezinin felci ve ölüm ortaya çıkar.

Bugün bütün dünya ülkeleri ellerinden geldiği kadar alkolle mücadele etmektedir. Bazı ülkelerde 18, bazılarında 21 yaşın altındaki gençlere içki satışı yasaktır. Fakat alkolle en etkili mücadeleyi hiç şüphesiz İslâmiyet yapmıştır ve yapmaktadır. Allah’ın emrini tutmaya karşı hassasiyet kazanan insanlar, imanın kazandırdığı güzel hasletlerden olan ‘günahlara karşı sabır’lı olmayı öğrenirler. Böylece hem dünya, hem de ahiret için zararlı olan bu gibi kötülüklerden uzak dururlar.

 

 

Kaynak:

Ayhan Songar, Psikiyatri isimli kitabı.