TR EN

Dil Seçin

Ara

Zorluktan Sonra Ne Olur?

Zorluktan Sonra Ne Olur?

İnsanoğlu imtihan salonu olan şu dünyaya ayak atar atmaz, zorluklarla karşı karşıya gelmeye başlar.

 

İNSANOĞLU imtihan salonu olan şu dünyaya ayak atar atmaz, zorluklarla karşı karşıya gelmeye başlar. Bu zorluklar imtihanın bir gereği olduğu gibi, dünyanın hayat şartlarından da kaynaklanan zorunluluklardır. Araplar bu hayat şartlarına işaret etmek için “hayat, iki ağlamak arasında bir tebessümden ibarettir” derler.

Aşağıda meallerini verdiğimiz şu ayetlerde insanoğlu için zorlu bir imtihanın kaçınılmaz olduğu gerçeği hatırlatılmıştır:

 

DÜNYA BİR İMTİHAN YERİDİR

 

“(Ey müminler!) Yoksa siz, sizden önce gelip geçenlerin başına gelenlerin benzeri sizin de başınıza gelmeden cennete gireceğinizi mi sandınız?! Onlara yoksulluk ve sıkıntı öylesine dokunmuş ve öyle sarsılmışlardı ki, nihayet peygamber ve beraberindeki müminler, ‘Allah’ın yardımı artık ne zaman gelecek?’ demişlerdi. İyi bilin ki, Allah’ın yardımı yakındır.” (Bakara 2/214)

“İnsanlar yalnız ‘iman ettik’ demekle, hiç imtihan edilmeden bırakılacaklarını mı sandılar? And olsun ki biz, onlardan öncekileri imtihan ettik. Elbette Allah, doğru söyleyenleri de bilir, yalancıları da bilir.” (Ankebut, 29/2-3)

“Biz mutlaka sizi biraz korku ile, biraz açlık ile, yahut mala, cana veya ürünlere gelecek noksanlıkla deneriz. Sen sabredenleri müjdele! Sabırlılar o kimselerdir ki, başlarına musibet geldiğinde, “Biz Allah’a aitiz ve vakti geldiğinde elbette Ona döneceğiz” derler. İşte Rableri tarafından bol mağfiret ve rahmete mazhar olanlar onlardır. Doğru yolu bulanlar da ancak onlardır.” (Bakara, 2/155-157)

Görüldüğü üzere, bu ayetlerde herkesin başına gelmesi muhtemel olan sıkıntılara dikkat çekilmiştir. Yani, insan, sadece iman etmekle imtihanını tamamlamış olamaz. Her gün, her an başka bir durumla karşılaşabilir ve bu durumdan kârlı veya zararlı çıkabilir. Onun için ayetlerde aynı zamanda sabrı öğrenmenin, sabır göstermenin önemine de işaret edilmiştir.

 

HER ZORLUĞA İKİ KOLAYLIK

 

Bilindiği üzere, insanın iç âleminin rengi nasılsa, dış dünyayı da öyle görür. İç âleminde üzüntülü olan bir insan dünyayı da mahzun olarak görür. İç dünyasında neşeli olan kimse ise dünyanın da neşeyle dolu olduğunu tasavvur eder. Ancak İslam, sadra şifa olacak bir noktaya dikkat çeker. Bu dünyada üzüntülü hallerin yanında neşeli hallerin de olduğunu, zorlu durumların yanında ferahlı durumların da olduğuna işaret eder. Hatta, her zorluğun iki kolaylıkla, her üzüntünün iki ferahlıkla kuşatıldığını vurgular.

Nitekim, Peygamberimizin göğsünün açıldığını anlatan İnşirah suresinde “Her zorluktan sonra mutlaka bir kolaylık vardır.” gerçeğine vurgu yapılmıştır. Yani her zorluk sürecinin ardından, mutlaka bir kolaylık süreci başlar. Allah’a tevekkül etmek, sabır ve şükürde bulunmak, bu zorluk sürecini çok kısa sürede aşıp, müjdelenen kolaylık sürecine ulaşmayı sağlar. Nitekim, “Eğer siz, Allah’a karşı saygılı olursanız, O sizin sıkıntılarınızı giderecek bir çıkış yolu gösterir” mealindeki ayette de bu gerçeğe vurgu yapılmıştır.

Peygamber Efendimiz, bu iki ayete işaret ederek, burada bir zorluğun iki kolaylık, iki ferahlık arasında olacağını belirtmiştir. Çünkü, Arapça gramer kaidesine göre, bir isim “marife/belirtili” olarak tekrarlansa ikinci tekrarı ilkinin aynısı manasına gelir. Şayet bir isim “nekre/belirtisiz” bir durumda tekrarlansa, ikincisi birincisinden farklı olmak durumundadır.

Bu kaideye göre, ayette “zorluk” manasına gelen “el-usr” kelimesi marife olarak geldiği için iki tekrarı bir tane kabul edilir ve ikincisi birincisinin bir tekidi, pekiştirmesi anlamına gelir. Kolaylık manasına gelen “yüsr” kelimesi ise “yüsran” şeklinde nekre olarak geldiği için ikinci tekrarı birinci kelimeden farklı bir hususa işaret eder. Buna göre, iki defa tekrarlanan “el-usr” kelimesi, sadece bir tek zorluğa; “yüsran” kelimesi ise iki tane kolaylığa işaret etmektedir. Efendimiz bu kuralı göz önünde bulundurarak, “bir tek zorluk asla iki kolaylığa galebe edemez” buyurmuş ve insanları her zaman ümitvar olmaya, adeta “bu da geçer yâ Hu!” deyip geleceğe ümitle bakmaya davet etmiştir.

 

ÜMİT VAR, UMUTSUZLUK YOK

 

Gerçekten “sadra şifa” olan İnşirah suresinde genel olarak Allah’ın, Peygamberinin sıkıntılarını giderdiği, gönlünü huzura kavuşturduğu, belini büken yükü üzerinden kaldırdığı, Onun şanını ve namını bütün dünyaya duyurduğu bildirilmiş, her güçlüğün ardında bir kolaylık, her sıkıntının arkasında da bir ferahlık olduğu vurgulanarak insanın umutsuzluğa düşmemesi, Allah’tan yardım isteyip kolaylık beklemesi gerektiği mesajı verilmiştir.

Özetle, her zorluktan sonra ferahlık olur. Doğum sancılarından sonra sevinç var, mutluluk var. Ölüm acısından sonra hayat var, canlılık var. İnananlar için dünya zindanından sonra cennet-i ala var. İslam âlemi için üç yüz yıllık yıkılışlar, dökülüşler, zorluklar, sıkıntılar ardından diriliş var, ferahlık var, kolaylık var.

Bu süreç tıpkı, Mekke döneminde akıl almaz zulümler ve işkenceler altında inleyen Müslümanların, inanç ve sebatla geçen zorluklara göğüs germe döneminin ardından; Medine döneminde bir kolaylık sürecine kavuşmaları gibidir. Özellikle; Allah’ın, hicretin sekizinci yılında, bu kez Mekke’nin fethiyle zorlukların dehşet hatıralarıyla dolu o mekanı, ferahlık ve kolaylıkların hakim olduğu bir belde-i emîn’e çevirmesi de bir başka zorluktan sonra gelen kolaylığın misalidir.

Bir tekerrürden ibaret olan tarihin şehadet ettiği bu prensibin yakın bir istikbalde de hükmünü ortaya koyacağından şüphe yoktur. Bediüzzaman Hazretlerinin işaret ettiği gibi, şu istikbal inkılâbâtı içerisinde en gür ve en yüksek sada İslam’ın, Kur’ân’ın sadası olacaktır. Müşevveş, bulanık, değişken, sıkıntılı maziyi, huzurlu, ferahlı, adaletli, insan onuruna yakışan, sabit istikbal ile mübadele eden kazanır.

Bir Arap şairi bu Kur’ânî gerçeği şiirine taşımış ve meal olarak şöyle demiştir:

Bir gün eğer dünya sana dar gelmeye başlarsa / Elem Neşrah suresini düşün rahatlayacaksın…

Bir zorluğu iki kolay her an kuşatıyorsa / Bu gerçeği iyi düşün ferahlık duyacaksın.