TR EN

Dil Seçin

Ara

Oruç Metabolizmayı Nasıl Etkiliyor?

Oruç Metabolizmayı Nasıl Etkiliyor?

Her Ramazan ayı başında oruçla ilgili pek çok görüşler serdedilir. Gazetelerde sütun sütun yazılar yazılır ve televizyon programlarında değişik açıklamalar yapılır. Acaba bu görüşlerin hangileri doğru, hangileri yanlıştır?

 

HER RAMAZAN ayı başında oruçla ilgili pek çok görüşler serdedilir. Gazetelerde sütun sütun yazılar yazılır ve televizyon programlarında değişik açıklamalar yapılır. Acaba bu görüşlerin hangileri doğru, hangileri yanlıştır?

 

Oruç, Bir Hastalık Sebebi mi, Bir Diyet Programı mı, Yoksa Bir Perhiz midir?

 

Beslenme yönünden ele aldığımızda, her canlı gibi insanın da hayatını devam ettirebilmesi için besinlere ihtiyacı vardır. İnsan, bu besinlerden enerji ve ön madde ihtiyacını karşılamaktadır. Vücuda alınan besinlerin önce en küçük birimlerine ayrılmaları yani yıkılmaları gerekir. Bu işlemler sonucunda karbonhidrat, protein ve yağ gibi besinlerden; glukoz, amino asit ve yağ asitleri gibi birimler yapılır. Bu moleküllerden de kişinin kendi DNA’sına uygun karbonhidrat, protein ve yağ molekülleri üretilir. Bu yıkım ve yapım reaksiyonlarının tümüne metabolizma denir.

 

Metabolizmayı Hangi Faktörler Etkiler?

 

İnsan metabolizmasının çok fonksiyonlu ve tam otomatik bir makine gibi çalışması ile vücudumuzun ihtiyaçları ve kimyasal dengeleri sağlanır. Bu dengede; aldığımız besinler, güneş ışığı, ultraviyole ışınlar, çevre şartları ve hormonal faktörlerin de büyük önemi vardır. Vücudumuzdaki en önemli dengelerden biri şeker (glukoz) dengesidir.

 

Vücudumuzun Şeker (Glukoz) Dengesi Nasıl Sağlanır?

 

Vücudumuzdaki şeker yapım ve yıkımı hormonal kontrol altındadır. Normal bir insanda yemekten sonra, karbonhidratların yıkımı sonucu kanda şeker (glukoz) oranı yükselir. Kanda yüksek oranda bulunan şeker; pankreas hücrelerinden insülinin salgılanması ile düşürülür. Yani fazla şeker karaciğer ve kaslarda glikojen şeklinde depolanır.

Yemekten 2-3 saat sonra kan glukoz seviyesi düşmeye başlar ve 6 saatte tamamen azalır. Kan glukoz oranının düşmesini önlemek için yine pankreas hücrelerinden glukagon hormonu salgılanır. Glukagon hormonunun etkisiyle; karaciğer ve kaslarda depolanan glikojen, glukoza parçalanarak kan glukoz oranının yükselmesine sebep olur. Bu iki hormonal mekanizma ile vücuttaki şeker (glukoz) dengesi büyük oranda korunmuş olur.

 

Bir İnsanın Günlük Şeker İhtiyacı Ne Kadardır?

 

Normal bir insanın günlük glukoz ihtiyacı 160 gramdır ve bunun 120 gramı beyin tarafından harcanır. Vücudumuzdaki depo şeklindeki şeker, başka hiç besin alınmasa dahi vücuda bir gün boyunca yetebilmektedir.

 

Uzun Süreli Açlıkta Şeker İhtiyacı Nasıl Karşılanır?

 

İnsan, 12 saatten fazla aç kalırsa, vücudumuzun yağ depolarında bulunan trigliserid molekülleri parçalanır ve glukoneogenez denilen glukoz sentez yoluyla; bu yağ birimlerinden glukoz yapılmaya başlanır. Dolayısıyla vücudun normalde çalışmayan telafi mekanizması, bu özel durumlarda çalıştırılmış olur.

Uzun süreli açlıkta beynin tepkisine gelince, normal bir insanda beynin şeker ihtiyacı, kandaki glukozdan karşılanır. Beynin şeker ihtiyacı karşılanmadığı durumlarda; beyin fonksiyon kısıtlılığı, felç ve beyin ölümü gibi durumlarla karşılaşılır. Uzun süreli açlıkta ise; yine vücudun başka bir telafi mekanizması devreye girer. Beynin glukoz ihtiyacı; yağların parçalanması sonucu oluşan keton cisimleri ile karşılanır.

 

İnsan Açlığa Ne Kadar Dayanabilir?

 

Açlık durumunda vücut enerji rezervlerini iktisatlı harcamaya başlar. Normal bir insanda beyin günde 120 gram glukoz harcarken, uzun süreli açlıkta glukoz tüketimini günde 40 grama kadar düşürür. Böylece insanın vücut ağırlığına ve yağ depolarına göre 30-40 gün ve daha fazla sürede açlığa dayanabilir.

 

Sağlık İçin Orucun Önemi Nedir?

 

Normalde insanlar 3,5 ve 8 saatte bir yemek yemekte ve yemeklere ilaveten içilen meşrubatlarla kan şeker oranı devamlı yüksekte tutulmaktadır. Kısa süreli açlıkta glukoz dengesi insülin ve glukagon tarafından sağlanır. Fakat 18 veya 24 saat aç kalınan oruçta ise çoğu zaman devreye girmeyen mekanizmalar çalışmaya başlar. Bu mekanizmalarla yağlar parçalanır ve başta karaciğer, kalp ve damar yağlanmaları ortadan kalkar ve bu hastalıklar için oruç bir perhiz yerine geçer. Ayrıca beyin faaliyetleri de hızlanmaz, aksine minimum enerjiden dolayı normal seviyesinde kalır. İnsanlar daha saldırgan değil, daha anlayışlı olurlar ve hareketlerini dizginlemesini bilirler.

Bu gerçek Bediüzzaman’ın Ramazan Risalesinde “Oruç, insana en mühim bir ilaç nevinden maddi ve manevi bir perhizdir. Ve tıbben bir himyedir ki: İnsanın nefsi (vücudu ), yemek içmek hususunda keyfemayeşa (istediği gibi) hareket ettikçe, hem şahsın maddi hayatına tıbben zarar verdiği gibi; hem helal-haram demeyip rast gelen şeye saldırmak, adeta manevi hayatını da zehirler. Daha kalbe ve ruha itaat etmek o nefse güç gelir. Serkeşane dizginini eline alır. Daha insan ona binemez; o insana biner. Ramazan-ı Şerifde oruç vasıtasıyla bir nevi perhize alışır; riyazete çalışır ve emir dinlemeyi öğrenir. Biçare zaif mideye de, hazımdan evvel, yemek yemek üzerine doldurmak ile hastalıkları celbetmez” ifadesiyle vurgulanmıştır.

Öyle ise oruç, beslenme açısından bakıldığında; bir insan için hiçbir zaman hastalık ve ölüm sebebi değil, aksine sağlığın devamı ve sağlığın geri kazanılması için bir fırsattır ve bir perhizdir. Dolayısıyla, medyanın bu konularda haber yaparken, bilimsel gerçekleri çarpıtmadan aktarmaları çok önemlidir. Oruçla ilgili endişeleri haksız yere kışkırtarak, insanımızın Ramazan ayına ve oruç tutmaya yönelik kafalarında birtakım istifhamlar oluşturmak, hatta bunun için özel çaba göstermek, en hafif deyişle, pespaye bir tutumdur.

Umarız, bu Ramazan ayında bu tarz maksatlı haberlere yazılı ve görsel basında rastlamayız. Herkesin Ramazan ayını şimdiden tebrik ederiz.