Soru:
Ben lise üçüncü sınıfa gidiyorum. Ailemin sürekli geçim sıkıntısından bahsetmesine çok üzülüyorum. Bundan çok etkilendim. Geceleri uyuyamıyorum üzüntüden. Okullar açıldı ve bu durumun derslerimi etkilemesinden çok korkuyorum. Bu konuda bana yardımcı olursanız çok sevinirim. Şimdiden çok teşekkürler.
Cevap:
Aile içinde yaşanan üzücü olaylar o ailedeki tüm bireyleri etkiler. En çok da küçük yaştaki çocuklar bu etkiye maruz kalır. Çünkü olayın boyutlarını tahmin edemedikleri için seyrettikleri kadarına tepki verir ve korkarlar. Geçim sıkıntısı gibi bir olayı, çok daha vahim boyutlarda algılayabilir, yoğun endişe yaşayabilirler.
Çocukların yaşı büyüdükçe daha gerçekçi değerlendirmeler yapabilirler. Önemli olan ailenin o zamana kadarki süreçte çocukla nasıl bir iletişim kurduğudur. Bazı ailelerde sıkıntılar en ince ayrıntısına kadar çocukların gözü önünde tartışılır. Bazı ailelerde ise çocuklar olan bitenden o kadar habersizdir ki, adeta cam bir fanusun içinde büyürler.
Fazla steril, fazla güvenli ve aşırı koruyucu bir tutumla yaklaşılır. Bu çocuklar büyüdüklerinde hayata dair gerçekçi bir algı ve bilgi birikimi oluşturmakta güçlük çekerler. En ufak bir sıkıntı ve yokluk yaşamadığı için, küçük bir terslikte paniğe kapılır, korkar ve hırçınlaşırlar.
Çünkü aşırı korunan bu çocuklar, sorunlarla mücadele etmek ve problem çözmek konusunda yeterince tecrübe kazanamamıştır. Problem olabilecek birçok konu, çocuk daha fark etmeden anne baba tarafından halledilmiştir. Hiçbir rüzgâra maruz kalmamış bir ağaç fidanı gibi en ufak bir esintide zarar görebilecek bir duruma gelmiştir.
Çocuklarımızı tabii ki koruruz, onlara zarar gelmesini, üzülmelerini elbette istemeyiz. Fakat her şeyden korumak, gerçek dışı ve fazla korunaklı bir hayat sunmak, onları ileride yaşayacakları olaylara karşı daha savunmasız kılar. Kökleri zayıf kalır, çabuk hayal kırıklığı yaşarlar.
Tüm olumsuzluklardan korumak ve yokmuşçasına davranmak kadar, her sıkıntıyı abartarak ve ayrıntısıyla çocukların önünde yaşamak da sakıncalıdır. Bu konuda anne babalar bir denge kurmalıdır. İfrat ve tefrit, aşırı korumak ve olumsuzluklara fazla muhatap etmek; her ikisi de çocuğun ruh sağlığına zarar verir.
Anne baba arasındaki sorunların ya da yaşanan zorlukların çok açık ve tedbirsizce çocukların önünde konuşulması gereksiz korkulara yol açabilir. Yaşanan sıkıntı geçici bir süreliğine yaşanıyor olabilir. Aşılması için belli bir zamana ihtiyaç duyulabilir. Hiçbir sıkıntı sonsuza kadar sürmez, hafifler ya da biter. Önemli olan bu süreçte sağlıklı ve basiretli davranabilmektir.
Anne baba yaşanan durumla ilgili çocuğun yaşına uygun bir açıklama yapmalıdır. Gençlik çağında çocukları olanlar bir sohbet ortamı oluşturup, olup biten hakkında çok abartıya girmeden bilgi vermelidirler. Ailede olup biten hakkında belli oranda bilgi sahibi olmak onların da hakkıdır. Fakat bunu yaparken devamlı gündem yapmaktan ve olayı felaket haline getirmekten kaçınılmalıdır.
“Şu sıralar bazı maddi sorunlar yaşıyoruz, harcamalarımız konusunda biraz daha dikkatli olmamız gereken bir süreçten geçiyoruz, bu konuda birbirimize destek olmalıyız, aile olmak özellikle böyle zamanlarda bir arada olmak ve birbirini desteklemektir. Bu konuda bilgin olmasını istedim. İstersen, aklına takılan şeyler varsa sorabilirsin.” şeklinde bir konuşma yapmak genci rahatlatacaktır. Daha açık ve net bilgi sunmak, onun desteğine ihtiyaç duyulduğunu söylemek güven verici olacaktır.
Burada dikkat edilmesi gereken bir nokta da şudur; anne baba yaşanan sıkıntılar konusunda çocukta suçluluk hissettirecek şekilde konuşmamalıdır. Suçlayıcı davranmak, düşüncesizlikle itham etmek, çocuğun kişiliğine zarar verebilir.
“Ne kadar düşüncesizce davranıyorsun, sıkıntıda olduğumuzu bildiğin halde bunu mu aldın, durumumuz vahim ama senin umrunda değil.” gibi suçlamalar çocuğa derinlerde suçluluk ve yetersizlik duyguları hissettirir. Bunun yerine olan biten sade bir gerçeklikle anlatılmalı, sonra da çocukla birlikte yapılacaklar hakkında konuşulmalıdır.
Peki, sorumuzun cevabına gelirsek, siz neler yapabilirsiniz? Bu durumla nasıl baş edebilirsiniz? Ailede herkesin sorumluluk alanı farklıdır. Siz bir öğrencisiniz ve derslerinizden sorumlusunuz. Aynı zamanda ailede size düşen görevler ve işler de sizin sorumluluk alanınıza giriyor. Ailenin geçimiyle ilgili konular ve buna benzer sorunlar anne babanın sorumluluk alanındadır. Size düşen burada gereğinden fazla harcama yapmamak ve olabildiğince tutumlu davranmak olabilir.
Fakat sürekli üzülmek, sıkılmak, uyuyamamak, zamanla derslerinizde odaklanma problemlerine yol açabilir. Yani bu durum asıl sorumluluk alanıza zarar verebilir. Kendinizi şu şekilde yönlendirebilirsiniz:
“Şu dönem bazı maddi sorunlar yaşıyoruz, annem babam bu konuda oldukça tedirgin. Ben de harcamalarımda daha dikkatli davranarak onlara yarcımcı olabilirim. Ama bu yaş itibariyle asıl sorumluluk alanım derslerim. Onlara odaklanmazsam ailem ve geleceğim için yeni bir sorun daha ortaya çıkmış olacak. Ders çalışmam ve günlük sorumluluklarımı yapmam, aslında gerçek bir yardım olabilir.”
Sorunlar hayatın içinde hep var, hayat ne tamamen elem, ne de tamamen lezzet. İşte bu yüzden, dürbünü sadece sorunlara odaklamak haksızlık olur. Çözümlere, bize verilen ve hâlâ da bizde olmasına izin verilen güzelliklere de odaklanmalıyız.