TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

Bir kimse

ana babasına şefkat ve merhametle bakarsa,

ona bakışından dolayı

bir makbul hac sevabı yazılır.

(Hadis-i Şerif, Kenz-ül Ummal)

 

***

 

SORULAR VE CEVAPLAR 

Kalbinde çözülmeden kalan her şey için

sabırlı ol.

Soruların kendisini sevmeye çalış,

kilitli odalar ve yabancı lisanda yazılmış kitaplar gibi.

Cevapları şimdi arama.

Şu anda cevaplar sana verilemez.

Çünkü sen henüz onlarla yaşayamazsın.

Bu, her şeyi yaşama meselesidir.

Şu anda, senin soruyu yaşaman gerekli.

Belki daha ileride,

farkına bile varmadan

günün birinde kendini

cevabını yaşarken bulacaksın.

— Rainer Maria Rilke

 

***

 

Atlar birlikte koşmazlarsa,

araba devrilir.

— Anonim

 

***

 

MUSTAFA KUTLU:

“Bir ‘Evliya Çelebi Yılı’ yapalım.”

 

Hicri 10 Muharrem 1020’de yani 25 Mart 1611’de doğan Evliya’nın önümüzdeki yıl 400. doğum yıldönümü. Bu doğum ve ölüm yıl dönümleri bir anma vesilesidir.

Geçenlerde İlber Ortaylı Hoca da yazdı: “Bir Evliya Çelebi Enstitüsü olması gerekir. Biz Türkler gibi seyahat merakı az olan bir kavim için Evliya ne önceli ne ardılı olmayan bir istisnai dahidir. Gelecek sene 400. yılını kutlamayı unutmayalım.”

Evet, unutmayalım ki Evliya Çelebi bizim dış dünyaya takdim edebileceğimiz Mimar Sinan benzeri birkaç kişiden biridir.

Ne yazık ki bugüne kadar ona olan borcumuzu ödeyemedik. Ünlü Seyahatname’sinin Latin harflerine aktarılarak yayımlanması daha yeni gerçekleşti.

Devlet, banka ve sponsorları araya koyarak projenin hakkettiği bütçeyi ayırıp mutlaka önemli ve yabancı bir şirketle (Bu işlerde tecrübesi olan bir ekip ile) Evliya’nın seyahatlerinden birini (veya seçme yaparak) izine basa basa takip edecek, anlatılan yerlerin dününü ve bugününü dile getirecek, şanına yakışır ve dünyaya satabileceğimiz bir dizi film çektirmelidir. Bilimsel faaliyetleri, kongreleri, sempozyumları, hakkında çıkacak kitapları, hayat hikayesini, adının bir yerlere verilmesini ve bu meyanda yapılacak işleri bir yana koyuyorum. Hepsi yapılmalıdır.

Bir dikkate değer proje de şu olabilir:

“Evliya Çelebi Turları”. Bu turların en görkemlisi herhalde İstanbul’dan kalkan vapurların, Karadeniz’den Tuna’ya girmeleri, bütün Tuna boyu ülkelerini gezdikten sonra Evliya’nın Avrupa’da ulaştığı son noktaya kadar gidip geri dönmeleridir. Bu arada uğranacak limanlarda, kalelerde, medrese ve camilerde, köprülerde Evliya’nın anlattığı bilgiler uzman rehberler ağzından tura katılanlara aktarılır.

Evliya Çelebi bütün imparatorluk coğrafyasını gezmiştir. Dile kolay. Ve gezdiği yerler hakkında akla ziyan bilgiler aktarmakta, teferruatı vermekte, nükteler yapmaktadır.

1640 yılında 29 yaşındayken gittiği Bursa seyahati bu gezilerinin başlangıcını teşkil eder. Seyahatname’sinin ilk cildi 17. asır İstanbul’unu vermektedir ki, başlı başına bir hazinedir. “2010 İstanbul Kültür Başkenti” teşkilatı acaba bunu düşündü mü?

“Evliya Çelebi’nin izinden adım adım İstanbul” diye bir gezi mesela. Bunu geleneksel hale getirmek. Bunun filmini çekmek. Bu vesile ile her semtin, ayakta kalan her binanın, her sokağın hikayesini yazdırmak.

Evliya gezilerini 50 yıl sürdürmüştür. 22 sefere katılmıştır. Bu ne zengin bir hayattır. Genç yaşta evlendiği söyleniyor ama mezarının yeri belli değildir.

Biz Evliya Çelebi’yi önce ülkemize, gençlerimize; sonra dünyaya izi silinmeyecek bir biçimde tanıtmalı, bunun için elden ne geliyorsa yapmalıyız.

İlber Hoca’nın teklif ettiği “Evliya Çelebi Enstitüsü” elbette hayata geçmelidir. Ama bu yolda atılan adımların nasıl çölde kaybolan sular gibi buharlaştığını biliyoruz.

 

***

 

DÜNYA KÖTÜYE Mİ GİDİYOR? 

Kadim zamanlara ait bir papirüste şöyle bir cümle yazılı imiş:

“Dünya kötüye gidiyor; evlatlarımızı bu gidişattan korumalıyız.”

Firavunlar devrinden bu yana, bu cümlenin her çağda bir başka ağızdan terennüm edildiğine yemin edilebilir.

Zira hala dünya kötüye gidiyor ve bizler hala nesillerimizi kurtarmanın çarelerini düşünüyor, uğraşıyor, üzülüyoruz.

Sebep?

Sebep basit. Birileri daima dünyayı ifsat etmeye uğraşmış ya!...

(İskender Pala, Ah Mine’I Aşk, s.153)

 

***

 

Bilgi açlığımız,

gelecek kadar geçmişe de uzanırsa,

kimbilir belki o zaman,

bizler de düşünce

tarihinden yeni şeyler öğrenmeye başlayabiliriz.

— Dücane Cündioğlu

 

***

 

“Senin yeryüzünü boynu bükük, kupkuru görmen de

Allah’ın (cc) kudretinin delillerindendir.

Biz onun üzerine suyu indirdiğimiz zaman

titreşir ve kabarır.

Şüphesiz ki ona hayat veren Allah (cc),

mutlaka ölüleri de diriltir…”

 (Fussilet Suresi, 39)

 

***

 

Çocukluğumda uçurduğum uçurtmalar olacak

Bacalara takılan şu beyaz bulutlar

Belki de rüzgârda namaz bezidir

Yüzüne hasret kaldığım anacığımın

— Cahit Sıtkı Tarancı

 

...

 

ÖMRE BEDEL TAVSİYE 

Bir lisenin eski mezunlarının buluştuğu gün, bazı eski öğrenciler kürsüde okula dair hatıralarını anlatıyordu.

Yirmi yıl önce mezun olmuş öğrencilerden biri, ikinci sınıftaki sanat öğretmeninden bahsetti. Üniversiteye gitmeye onun tavsiyesiyle karar verdiğini ve şimdi iyi bir üniversitede profesör olduğunu, hayatından da son derece memnun olduğunu söyledi.

Günün ilerleyen saatlerinde öğretmen ile eski öğrencisi uzun yıllar sonra birbirlerini bulmayı başardılar.

Öğretmen:

“Öğrettiklerim hakkında söylediklerin için teşekkür ederim.” dedi. “Benim çok güzel bir gün geçirmemi sağladın.”

“Rica ederim.” diye cevap verdi eski öğrencisi. “Teşekkür etmek benim boynumun borcu. Çünkü siz günümü değil, bütün bir hayatımı güzelleştirdiniz.”