TR EN

Dil Seçin

Ara

Eğitimde Yerli Ve Milli Bir Epistemoloji

Eğitimde Yerli Ve Milli Bir Epistemoloji

Birkaç ay önce Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu tarafından hazırlanan eğitim öğretim reformu ile ilgili metin, toplumumuz üzerinde heyecanlı bir beklenti oluşturdu. Zira, eğitim ve öğretim sistemimiz yaklaşık 150 yıldan beri pozitivist-materyalist felsefenin esareti ve kıskacı altındadır. Milletimize dayatılan pozitivist-materyalist eksenli felsefenin tesiri altındaki bu sistem, milletimizin imanlı genetik kodlarına aykırıdır ve doku uyuşmazlığı olduğu aşikârdır. Çünkü bu sistem “Ben susuzluktan ölürsem, yağmur bir daha dünyaya hiç yağmasın. Eğer ben mutlu değilsem, dünya istediği gibi bozulsun. Ben tok olayım, başkası açlıktan ölse umurumda değil...” düşüncesine sahip; “Menfaat gördüğü her şeyi, kendine rab telakki eden, nefsinden başka ciddî olarak hiçbir şeyi sevmeyen, ecnebileri körü körüne taklit eden…” veya “insafsız, yalancı, iktisat ve kanaatten yoksun, müsrif, hıyanete meyilli…” insan tiplerinin yetişmesine zemin hazırlamaktadır.

Milli örf ve adetlerimize ve tarihten gelen genetik kodlarımıza uygun olarak aileden aldığı köklü dinî bilgiler ile yetişen, himmetini milletine hasreden fertler ise, bu materyalist sistemin adeta imalat hataları gibidir.

O sebepledir ki kökü dışarıda olan güçler, bir taraftan da aile mefhumunu kökten değiştirme ve örseleme çabalarına, yazılı/görsel basının yanı sıra bazı sanat etkinlikleri ile verilen subliminal mesajlarla ve zaman zaman da eğitim faaliyetleri yoluyla sürdürerek devam etmektedirler.

Biyolojide “santral doğma” denilen bir kavram vardır. Bu kavrama göre hücrelerimiz şu şekilde programlanmıştır: Protein sentezi için gerekli olan genetik bilgi akışı, DNA molekülünden başlatılarak protein sentezine kadar devam ettirilir. Canlı organizmanın hayati faaliyetleri sentez edilen proteinlere göre şekillendirilir. Bunun için önce DNA molekülünden haberci RNA (mRNA) molekülünün sentezi gerçekleştirilir. Bu olaya “transkripsiyon” denir. Daha sonra mRNA’ya aktarılan bilgilere göre protein sentezi gerçekleştirilir.

Yapılan son araştırmalar transkripsiyon hadisesinin tek yönlü olmadığını, ters yönde de cereyan edebildiğini göstermiştir. Yani RNA molekülündeki bilgilerin DNA’ya aktarılması (ters transkripsiyon) olayı ile hücrenin genetik kodu değiştirilerek, istenen protein sentez ettirilmektedir. Retrovirüsler (RNA içeren virüsler), ters transkriptaz ile hücrenin genetik bilgi sistemini ele geçirip, canlı organizmaya zarar verebilecek kabiliyette yaratılmışlardır.

Eğitim bilimlerinde yer alan “Epistemoloji” kavramı, Cumhurbaşkanlığı Eğitim ve Öğretim Politikaları Kurulu Üyesi Prof. Dr. Ömer Özyılmaz tarafından şöyle ifade edilmektedir:

Epistemoloji, bilgi/bilim üzerine çalışma yapmayı, eğitimi etkileme, yönlendirme ve ona hâkim olmayı, bir dünya görüşüne göre yapar ki, bu da epistemolojinin bir medeniyet ya da dünya görüşünün eğitime yansıyan yönü olarak görülebilir.

Özyılmaz’ın bu tespiti önemlidir. Çünkü bizdeki eğitim sistemi, batılıların ortaya koyduğu pozitivist-materyalist epistemolojik eksende şekillendirilmiştir. Yukarıda sözünü ettiğimiz ters transkripsiyon sistemi, yani materyalist epistemolojik eksenli sistem, adeta bir virüs gibi eğitim sistemimiz içine ustaca yerleştirilmiş durumdadır. Öğretmen yetiştirme politikaları da dahil Milli Eğitim Sisteminde hangi programı oluşturursanız oluşturun, hangi kitabı yazarsanız yazın, bu örtülü sistemin denetiminden geçmektedir.

Kanayan bu yara, kangrenleşerek milli birlik ve beraberliğimizi tehdit eder hal almıştır. Konuyu bu çerçeveden değerlendirdiğimizde kangrenleşmiş bu yarayı kökten kazıyıp, İslamiyet suyu ve hamuru ile mayalanmış binlerce yıllık şanlı tarihimizle barışık, aile yapımızı merkezinde tutan, din ilimleri ile fen ilimlerinin imtizacını sağlayacak, 21. yüzyıl bilim ve teknolojisini esas alan, himmetini milletine hasretmiş fertler yetiştirecek “YERLİ VE MİLLİ YENİ BİR EPİSTEMOLOJİ” geliştirilmesi elzemdir.

Aksi takdirde, hangi değişiklik teşebbüsünde bulunursak bulunalım, iyi niyet temennileri ile yapılan çalışmaların tümü, eğitim sistemimize bir virüs gibi yerleştirilmiş ve halen de hâkim olan pozitivist-materyalist eksenli epistemolojik çarkın dişlileri arasında heba olacaktır.

Gençlerimizin zihinlerini pozitivist ve materyalist felsefenin esaretinden kurtarıp, genetik kodlarımıza ve İslamiyet hamuru ile mayalanmış ruh köklerimize uygun olarak yetiştirmek istiyorsak, bu reformu yapmak zorundayız.