TR EN

Dil Seçin

Ara

Parayla Mutluluk Olur Mu?

Son yıllarda ABD’de yeni bir trend yükseliyor: Ekonomik krizle birlikte gelen az tüketme alışkanlığının mutluluğa götürdüğü görülüyor. “Eşya edinip biriktirmenin saadet getirdiğine kesinlikle inanmıyoruz” diyor katılanlar. Tüketim ve mutluluğa dair yapılan yeni araştırmalar, lüks eşyalara değil, deneyimlere ve hayata para harcamanın insanları daha mutlu ettiğini ortaya koyuyor.

Geçmiş yıllarda yapılan çalışmalar paranın insanları bir ölçüde mutlu ettiğini, çünkü temel ihtiyaçlarını karşılamayı sağladığını gösteriyordu. Artık insanlar sahip oldukları pek çok araç gerecin aslında ihtiyaçları olmadığını anlıyorlar. Hatıralarında ve hafızalarında kalacak şeyleri, sözgelimi aile ilişkilerini ve sosyal bağları güçlendirmeyi, seyahat etmeyi, sevdikleriyle sohbeti, darlıkta olanlara ve muhtaçlara yardımcı olmayı daha çok önemsiyorlar. Bu yüzden son araştırmalar duygusal randıman konusuna yoğunlaşıyor.

Araştırmalar, deneyimlere para harcamanın daha uzun soluklu bir mutluluk oluşturduğunu, çünkü bunların insanda hoş bir iz, yani hatıra bıraktığını belirtiyorlar. En sıradan deneyimler için bile bu kural geçerli…

Psikologların “sefahate (lükse) alışma” dedikleri bir konu üstünde çalışan Prof. Lyubomirsky, “Yeni bir ev aldığımızda önce mutlu olur, sonra alışırız” diyor. Bu, belli bir mutluluk düzeyini korumak için insanların (harika veya korkunç, iyi ya da berbat) değişimlere hızla uyum göstermesi olgusudur. Yeni bir alışverişten duyulan haz, zamanla duygusal standarda doğru geri çekilir. “Ondan zevk almaz hale geliriz” diyor Lyubomirsky. Sonra elbette yeni şeyler satın almaya itiliriz, bu giderek gereksize de kayar.

Halbuki deneyimler bir çırpıda özümsenemez. Onlara uyum sağlamak ve onlarla ilişki kurmak, yeni alınan eşyadan daha çok zaman sürer. Bizi mutlu ettiği söylenen şeyler, mesela‚ birkaç yılda bir yeni bir araba almak veya son modayı takip etmek, aslında hiç de mutluluk vermiyor. Aksine mutlu kişilerin hepsinde ortak olan en önemli özelliğin, güçlü insan ilişkileri kurmaları olduğu görülüyor.

Lüks eşyalar almaksa sonu gelmez bir gösteriş merakının belirtisi olarak ortaya çıkıyor. Psychological Science dergisinin Haziran sayısında yayınlanan bir araştırma gösteriyor ki, zenginlik insanların olumlu duygu ve deneyimleri yaşama yeteneğine zarar veriyor.

Dünyanın en çok satın alan ve tüketen halkı olan Amerikalılar artık parayla, malla saadet olmayacağını anlamaya başladılar. Alışveriş çılgınlığı yerine hayatı sadeleştirmeyi hedefliyorlar. Kocaman otomobillerini, dört oda bir salon evlerini, 148 parça yemek takımını, doğrayan parçalayan karıştıran onlarca mutfak aletlerini elden çıkarıp, neredeyse ayrı bir oda haline gelmiş gardıroplar dolusu giysilerini yoksullara bağışlayarak hayatlarını sadeleştirme yolunu seçiyorlar.

Lüks ve sefahat yaşantısı, mutluluk vermeyişinin yanında, kişileri şişman ve hasta da yapıyor. Bunun örneğini petrol zengini ülke Katar’da gözlemlemek mümkün. Çölün zor yaşantısının yerini havalandırma, hizmetçi ve fastfood yemekler almış durumda. Kişi başına düşen millî geliri bakımından dünyanın ikinci sırasında gelen Katar, obezite ve diyabetin de en sık görüldüğü ülkelerden biri. Katarlılar yüksek yaşam standartlarına bağlı olarak ciddi rahatsızlıklar yaşıyorlar. Kısacası para mutluluk değil, çok çeşitli sağlık problemleri getirmiş.

 

KAYNAKLAR

1. Parayla Saadet Olmaz. Stephanie Rosenbloom. The New York Times. 15-8-2010

2. Lüks Yaşam Katarlıları Şişman ve Hasta Yaptı. Michael Slackman. The New York Times. 27.08.2010