TR EN

Dil Seçin

Ara

Bitkisel Tıp Mı, Modern Tıp Mı?

Son yıllarda basın ve yayın organlarında bitkilerle tedavi konusuna geniş şekilde yer verilmektedir. Abartılı şekilde tanıtımlar ve reklamlar yapılmaktadır.

Bitkilerin mucizeler yarattığı ve yaratacağı, her derde deva oldukları, her sorunu çözdükleri, her hastalığa derman oldukları imajı yaratılmaktadır.

Özellikle dinî duyarlılığı fazla olan gazete ve televizyon kanallarında, bitkisel tedavi için dinî ve İslamî bir imaj yaratılarak, bitkisel kökenli ilaçların tanıtım ve reklamları yapılmaktadır. Bitkisel ilaçlar, pazarlayıcıları tarafından da, gayb âleminden gelen özel bir ikram havası verilerek, mistik duygular okşanarak tanıtılmaktadırlar. Bitkisel ilaçları kullandığımız zaman gayb âlemiyle yüz yüze geliniyor, hastalıklar mucizevî yardımlarla iyileşebiliyor beklentisi yaratılmaktadır.

Bitkisel tıp ve İslam ayrılmaz iki parça, dindar insanlar için bitkisel tedavi bir zorunluluk, hatta takva sahibi olmanın alameti, bitkisel tedavi dindarlığın kaçınılmaz bir parçası, bir vecibesi imiş gibi yaklaşımlara, hastalarımızla diyaloglarımızda sıkça rastlamaktayız.

Hatta bazılarınca daha da ileri gidilerek modern tıbba dudak bükülmekte, küçümsenmekte, yararından çok zararı olan, ama ne var ki zorunluluktan katlanılan, bir tedavi şekli gözü ile bakılmaktadır.

Bu söylediklerim, benim düşüncelerim olmayıp, bir hekim olmam hasebiyle karşılaştığım muhataplarımdan, hastalarımdan edindiğim izlenimler ve düşüncelerdir.

Bitkisel ilaçlar doğal olmaları, kimyasal işlemlerden geçirilmemeleri nedeniyle daha fazla güven uyandırmaktadırlar. Elbette bitkiler dünyasında birçok yararlı ilaç mevcuttur. Bunlardan bilinen ve asırlardır kullanılanlar olduğu gibi, henüz keşfedilmemiş, keşfedilmeyi bekleyenler de vardır.

Bitkisel tedavi bir realitedir ve bu realitenin tartışılması mümkün değildir. Ancak modern tıbba mesafeli durmak, bitkilerden her derde deva ummak, bunu dinî bir vecibe gibi algılamak, son derece yanlıştır. Yanlış olmanın da ötesinde birçok faciaya da yol açabilecektir.

Şunu bilmek gerekir ki, bitkisel tıp her ne kadar ilahi bir ikram ise, modern tıp da o nispette insanlara Allah’ın bir lütfudur.

İnsanlara yetenek verip, öğretip, modern tıp ilmini yaratan da, beşeriyetin hizmetine bahşeden de, yine Yüce Yaratıcıdır.

Ayrıca modern tıp da bidayette birçok ilaçlarını bitkilerden almıştır ve halen de almaktadır. Bu nedenle her iki tıp şubesi arasında bir sınır düşünmek de zaten mümkün değildir.

Modern tıp gelişimini, sadece Darwinist bilim adamlarının çalışmaları ile değil, hatta daha çoğunlukla, inançlı hekimlerin çalışmalarıyla sağlamıştır. Çok ünlü Batılı cerrah Cristofer, dört ciltlik cerrahi kitabının ilk sahifesine şu anekdotu düşmüştür: “BEN YARAYI TANZİM EDERİM, ALLAH İYİLEŞTİRİR.”

Modern tıbbın temelinin Müslüman hekimlerce atılıp, gelişiminin de Müslüman hekimlerce sağlandığı da herkesçe bilinen ve kabul edilen bir gerçektir. Ebul Kasım Zehravi, İbni Sina, Razi, İbn el-Cezzar, İbn-i Nefis, Sabuncuoğlu Şerafettin, çok ünlü Müslüman hekimlerden hemen isimlerini zikredebileceğimiz birkaç tanesidir.

Modern tıbba, insanların mesafeli durmalarının bazı haklı yönleri de yok değildir. Bunlar modern tıbbın zaaflarıdır. Bunları şöyle sıralayabiliriz:

- Modern tıbbın kullandığı ilaçların yararları henüz kesinleşmeden, zararları tam bilinmeden piyasaya sürülüp, insanların denek olarak kullanıldıkları, bunlardan büyük çıkarlar sağlandığı medyada sık sık yer almaktadır. Bu şekil bir uygulama da Batı ülkelerinin genel ekonomik ve insanî anlayışlarına denk düşmektedir.

- Ülkemize mahsus olmak üzere, sıklıkla hekimler hastalarına jakoben (tepeden inmeci), soğuk, mesafeli bir tavır takınmakta, bu da hastalarda modern tıbba karşı bir soğukluk oluşturmaktadır.

- Modern tıp, çok göz alıcı alet ve donanımlara rağmen birçok hastalığın teşhis ve tedavisi konusunda hâlâ aciz kalmaktadır. Yüksek teknoloji ürünü, göz alıcı cihazlar, hastalarda beklentiyi çok yükseltmekte, modern tıptan ve hekimlerden mucizevî sonuçlar beklemektedirler. Beklentilerinin karşılanamadığı durumlarda da güven bunalımı ve hayal kırıklığı yaşamakta ve başka çarelere yönelmektedirler.

Modern tıbbın bazı zaaflarını söyledikten sonra şunu da bir hakikat olarak söylemek gerekir ki, insanlığın şu an geldiği refah düzeyi kesinlikle modern tıbbın vesilesiyle olmuştur.

Çok yakın zamanlara kadar salgın hastalıklar adeta şehirleri boşaltıyordu. Sıtmadan vebadan, çiçekten, koleradan birkaç haftada onbinlerce insan mezarlıklara taşınmaktaydı.

Günümüzde çok sıradan hastalıklar olarak görüp algıladığımız apandisitten, ülser delinmesinden, barsak düğümlenmesinden, bronşitten, kalp rahatsızlıklarından, çocuk hastalıklarından, enfeksiyonlardan, apselerden insanlar hep kaybedilmekteydiler. Yavuz Sultan Selim gibi bir cihan padişahı, bugün beş liralık bir ilaç olan bir antibiyotik bilinmediği için, sırtındaki apse nedeniyle hayatını kaybetmişti.

Daha yakın zamanlara kadar verem–tüberküloz–gencecik insanları gül gibi soldurmaktaydı. Veremin yol açtığı facialar için söylenen türküler, hâlâ kulaklarımızda yankılanmakta, yazılan romanlar, şiirler ise hâlâ belleklerimizde yer almaktadır. Bütün bunlara rağmen modern tıbba mesafeli durmak akıl kârı değildir.

Bitkisel tedaviyi de reddetmek mümkün değildir. Ama ekonomik ve tıbbî anlamda istismar edilmekten, denek olmaktan dikkatle kaçınmak gerekir. Bitkisel ilaçların birçoğunun yararları henüz ilmî değil dogmatiktir. Bitkisel ilaçlar konusunda ilmî çalışmalar yapılıp–varsa–insanlığın hizmetine ehliyetli insanlar aracılığı ile sunulmalıdır.

Hiçbir yararı olmama ihtimali olan, hatta zararlı bile olabilecek bitkisel ürünler istismarcıların ellerinden kurtarılmalıdır. Temiz duygulara sahip, çaresiz insanlar, hiçbir tıbbî eğitimi ve temeli olmayan istismarcılar tarafından sömürülmemelidir.

Toplumumuzda, bitkisel tedavi yöntemleri ile İslam arasında, bir yakınlık, bir paralellik hissi oluştuğundan İslamî medya da bu kişilerce istismar edilmektedir. İnsanlarımız ve basın yayın organlarımız bu konuda daha duyarlı olmalı ve daha dikkatli olmaya özen göstermelidirler.