Geçen hafta bir Muğla seyahati yaptık. Hava sıcaktı. Biraz gittikten sonra terlemeye başladık. Arabanın kliması arızalı olduğundan camları açtık ama yine de istenen serinliğe kavuşamadık. Yolculuk sırasında etrafa baktığımda envaiçeşit bitkiler gördüm. Hepsi de güneşe meydan okurcasına onun yakıcı ve kavurucu sıcaklığı altında dimdik ayakta duruyorlardı. Kendimi onların yerine koyduğumda, insan ne kadar aciz bir varlık diye düşündüm.
Acaba bitkiler bu sıcağa nasıl dayanıyorlar dersiniz?!
Yüce Yaratan’ın onların yapısına koymuş olduğu klima sistemleri sayesinde diyebiliriz. Bitkilerin en nazik organları yapraklarıdır. Bu yüzden klimalar yapraklara yerleştirilmiştir. Stoma veya gözenek adı verilen bu klimalar çoğunlukla yaprağın alt yüzeyinde bulunur. Bazı bitki türlerinde ise hem alt hem de üst yüzeyinde bulunurlar. Gözle görülemeyecek kadar küçük olan ve ancak mikroskopla görülebilen klimalar o kadar çoktur ki, ortalama 1 cm2 yaprak alanında 50.000 adet bulunur. Bir mısır bitkisinde yaklaşık 200 milyon, bir çınar ağacında ise astronomik sayıda klima bulunmaktadır.
Bitkilerdeki klimalar otomatik özelliktedir. Gündüz açılır gece kapanırlar. Çünkü gece hava serin olduğundan buna ihtiyaç yoktur. Klimanın yapısı karşılıklı duran iki hücreden ibarettir. Bu hücreler bazı bitkilerde böbrek bazılarında ise kol kemiği şeklindedir. Sistem basit gibi görünmekle birlikte klimaların çalışma mekanizması henüz tam olarak aydınlatılamamıştır.
Bu hususta fotosentez, C02 - pH ve iyon teorileri olmak üzere üç görüş bulunmaktadır. Bunların ortak noktası klima hücrelerinin komşu hücrelerden su alarak şişmesidir. Bu durumda hücrelerin iç duvarı kalın, dış duvarı ince olduğundan iki hücrenin arası konveks şekilde açılır ve por adı verilen bir delik meydana gelir. Bu deliğin dış ucu atmosfer ile iç ucu da yaprak içinde mağara şeklindeki boşluklarla irtibatlıdır. Yaprak içindeki mağaralara köklerden sürekli su pompalanır. Çünkü kök hücreleri bir emme basma tulumba gibi topraktan aldığı suyu izn-i İlâhî ile yapraklara pompalar. Yapraklarda ise fotosentezle sentezlenen şekerlerden kaynaklanan bir emme kuvveti suyu yukarıya doğru çeker. Böylece topraktaki su, kökten gövdeye ve oradan yapraklara ve buradan da stoma adı verilen klima menfezinden atmosfere buharlaşır. Yaprak yüzeyinden yapılan bu buharlaşma sırasında su molekülleri bir miktar ısıyı da beraberinde götürür ve böylece yaprakların serinlemesini sağlar. Havanın sıcaklık derecesindeki artış klimanın düğmesini sağa çevirmek gibi etki yapar ve daha çok buharlaşma ve daha çok serinleme sağlar. Güneşin batmasıyla fotosentez durur ve yaprağın emme gücü azalacağından suyu yukarı çekemez. Bunun sonucu olarak klima hücreleri su kaybederek pörsür ve por adı verilen klima menfezi kapanır. Bitkiler topraktan aldıkları suyun ancak %1 kadarını kullanırlar geride kalan %99’unu klima sistemlerinden havaya vererek serinlemede harcarlar.1
Nemrut tarafından ateşe atılan İbrahim Peygamberin duasına mukabil Cenab-ı Hakk’ın
“Ey ateş (İbrahim için) serin ve selametli ol.”2 emriyle ateşin onu yakmaması gibi; bütün bitkilerin ihtiyac-ı fıtrîleriyle yaptıkları aynı duayı işiten Cenab-ı Hak onların bu dualarına mukabil yapraklarına yerleştirdiği milyonlarca klima sistemi sayesinde güneşin yakıcı ateşinden onları korumakta ve sigara kâğıdı gibi ince, nazenin yapraklar ateş saçan hararete karşı (hal dilleriyle) bu ayeti okumaktadırlar.3
1. Kocaçalışkan, İ. (2008). Bitki Fizyolojisi, Nobel Yayın, s. 22.
2. Enbiya suresi, 69. ayet.
3. Nursî, B. S. Sözler, 1. Söz.