Akupunktur, ancak tecrübeli, hassas ellerle bulunabilen ya da hassas cihazlar yardımıyla ölçülebilen vücuttaki enerji yuvalarına, salt iğne batırmakla yapılan uyarıların tedavi amaçlı kullanılmasıdır. Kullanılan iğneler çelik, altın ya da gümüş olabileceği gibi, deri altı dokulara ulaşabilen lazer ışınları da tedavide kullanılmaktadır.
Yapılan noktasal etki, noktanın uyarılması yönünde olabildiği gibi, bastırılması tarzında da olabilir. Moxa ise oldukça eski dönemlerden beri noktaların yalnızca uyarılması için kullanılan bir yöntemdir.
Günümüzde altın ve gümüş iğnelerin yerini ‘elektro akupunktur’, noktanın ısıtılmasına dayalı ‘moxa’ yönteminin yerini ise ‘lazer akupunktur’ almış gibi görünmektedir.
Yalnızca kulakta 200’ü aşkın noktanın bulunduğu göz önüne alınacak olursa, akupunkturda hastalığa özgün nokta grupları değil, hastaya özgün nokta kombinasyonunun bulunması gerekliliği ve imkanı rahatlıkla anlaşılabilir.
Hastalığa ve hastaya özgün nokta kombinasyonunun temini için iki temel veriye ve yetkin bir ele ihtiyaç vardır: Birincisi tanı yöntemlerinin doğruluğudur. Bunun için, hem modern tıp yaklaşımlarına, hem de geleneksel akupunktur yöntemlerinin tarifinde yer alan tanı yöntemlerine hakim bir zihin gereklidir.
İkincisi uygun tedavidir. Akupunkturda her bir nokta alfabenin harfleri gibidir. Doğru tedavi için noktaların uyumlu birlikteliğine ihtiyacımız vardır. Yani, başarılı sonuç için her hastalığa, hatta her hastaya özgün doğru noktaların doğru seanslarda kullanılması şarttır.
NEDEN AKAPUNKTUR?
Her türlü tedavide iki sonucun buluşması amaçlanır:
1. Etkinlik
2. Zararsızlık
“Etkin olmayan bir yönteme tedavi demek olası değildir. Peki, akupunktur etkin midir?”
Akupunktur, tedavi kapsamına aldığı;
• Saman nezlesi, astım, allerjik deri hastalıkları dahil hemen tüm allerjik hastalıklarda;
• Migrenden depresyona, yakın dönem felçlere kadar sinir sistemi hastalıklarında;
• Gastrit ve kabızlık başta olmak üzere sindirim sistemi rahatsızlıkları;
• Kronik vajinitler ve adet düzensizlikleri, menapoz şikayetleri, hatta tüp bebek yönteminde hazırlık ve tedavi sonrası aşamalarda bebeğin rahime tutunma olasılığını arttırmak için;
• Bel ve boyun fıtıkları dahil omurga problemleri, artritler, myaljiler gibi eklem ve kas rahatsızlıklarında;
• Hipertansiyon dahil dolaşım sistemi hastalıklarında,
• Başlangıçta yakalanabilirse diyalizle sonuçlanabilecek düzeydeki nefritler dahil böbrek ve boşaltım sistemi problemlerinde;
- Ve daha birçok rahatsızlıkta, yetkin bir tedavi yöntemidir.
Bu durum, akapunkturun, Dünya Sağlık Örgütü tarafından tedavi edici yöntemler arasına alınmasıyla tescil edilmiştir.
“Zararı kârından fazla olan bir yöntem tercih edilemez. Akupunkturun zararı var mıdır?”
Her seans için steril iğne açılır ve bir kerelik kullanımdan hemen sonra atılır. Yani, bulaşıcı hastalık riski yoktur.
Yalnızca iğne batarken küçük bir acı hissi ihtimali vardır. O da genellikle hasta yorgun, uykusuz ya da aşırı stresli olduğunda yaşanır. Hastanın sakinleşmesi için bir süre beklenerek acı hissinin, noktanın merkezine iğne batırmak suretiyle de ağrının önüne geçilebilir.
Özetle akupunkturun faydası söz konusudur, zararı değil...
ELEKTRO AKUPUNKTUR
Akupunkturun geleneksel tarifinde altın ve gümüş iğneler yer alır. Modern yaklaşımlar altın’ın vücutta pozitif, gümüş’ün ise negatif etkinlikte olduğunu göstermektedir.
Elektro akupunktur hem negatif etkinliği, hem de pozitif etkinliği yükselterek akupunkturun tedavi değerlerine katkıda bulunmaktadır.
LAZER AKUPUNKTUR
Lazer ise, özellikle çocuklarda ağrısız, konforlu bir yöntemdir. Bazı romatizmal hastalıklarda tercih sebebidir. Geleneksel akupunkturda yer alan moxa yöntemi, noktanın ısıtılmasını esas alır.
İnfrared lazer, moxaya oranla daha hızlı bir şekilde derine ulaşabilen ısıtıcı bir yöntemdir. Kırmızı lazer ise kulak akupunkturunda ve ürtiker, akne gibi bazı deri rahatsızlıklarında oldukça değerlidir.
...
HANGİ HASTALIKLARA İYİ GELİR?
• Saman nezlesi, astım, alerjik deri hastalıkları dahil hemen tüm alerjik hastalıklarda;
• Migrenden depresyona, yakın dönem felçlere kadar sinir sistemi hastalıklarında;
• Gastrit ve kabızlık başta olmak üzere sindirim sistemi rahatsızlıkları;
• Kronik vajinitler ve adet düzensizlikleri, menapoz şikayetleri, hatta tüp bebek yönteminde hazırlık ve tedavi sonrası aşamalarda bebeğin rahime tutunma olasılığını arttırmak için;
• Bel ve boyun fıtıkları dahil omurga problemleri, artritler, myaljiler gibi eklem ve kas rahatsızlıklarında;
• Hipertansiyon dahil dolaşım sistemi hastalıklarında;
• Başlangıçta yakalanabilirse diyalizle sonuçlanabilecek düzeydeki nefritler dahil böbrek ve boşaltım sistemi problemlerinde.