TR EN

Dil Seçin

Ara

Ruhsal Şifa

“Eşim beni anlamıyor?”

 

Merhaba;

Ben 28 yaşında bir bayanım. Evliliğimiz bu sene yedinci yılını doldurdu. Eşimle birbirimizi tanıyarak ve severek evlenmemize rağmen, adeta hiç konuşamıyoruz. Akşam işten geliyor, yemeğini yiyor ve iki kelime etmeden uyuyor. Konuşmaya kalktığımızda da sürekli kavga ediyoruz. Eşimi seviyorum ama bu şekilde de iyiye gitmediğini hissediyorum.

Bana yardımcı olabilir misiniz?

 

“Evlilik bir rakip ilişkisi değildir. Ben olmaktan çıkıp biz olmayı öğrendiğimiz eşsiz bir deneyimdir evlilik. Bencillikle yürümez asla...”

 

Yaşadığınız sorun birçok evli çiftin karşılaştığı bir durum.

Öncelikle, bu konuda yalnız olmadığınızı ve bununla birçok insanın baş etmeye çalıştığını söylemek isterim. İki ayrı ailede, farklı kültür ve yetişme tarzıyla büyümüş iki insanın, aynı çatı altında birlikte yaşamayı öğrenmesi doğal olarak biraz zaman alacaktır.

İlk 4-5 yıl bu uyumun sağlanması için kritik yıllardır. Öncelikle iyi niyetli olmaya, eşimizi tanımaya ve onun duygusal ihtiyaçlarını anlamaya çalışmalıyız. Dışarıdan çok farklı görünen davranışların sebebi de çok farklı olabilir. Hemen önyargıyla davranmak yerine, şefkatle yaklaşmalı ve konuşmalarımızda olumlu cümleler kullanmalıyız.

Evlilikte yaşanan iletişim sorunlarının temelinde, en başta kadın ve erkeğin yaratılışından gelen farklıklar ve yetişme tarzı yatmaktadır.

Erkek yapısı itibariyle çok konuşmayı sevmez, zaten kendini ifade etmek üzerine de yetiştirilmez. Duygularını ifade ettiği zaman ne yapacağını bilemez. Bu durum onların çok da tecrübe ettikleri bir şey değildir. Kadın ise, küçük bir kız iken bile, konuşmayı, kendini ifade etmeyi, kendini diliyle sevdirmeyi öğrenir. Erkek kendini ve gücünü ispat etmeyi, duyguları gibi daha hassas olan taraflarını göstermemeyi öğrenirken, kadın ilişki içinde varlığını hisseder. Erkek yaşadığı olayların ayrıntılarıyla fazla ilgilenmezken, bir kadın için yaşanan her olay, her söz en ince ayrıntısıyla hatırlanır.

Bu sebeple eşinizi yargılamadan önce, onun yaratılışının ve yapısının sizden çok farklı olduğunu, belki de bunu yapmak istese de başaramadığını düşünün. Başka yollardan onunla iletişim kurmaya çalışın, çay ya da kahve yapıp, yanına oturun, onunla onun da severek izlediği bir şeyi birlikte izleyin. Birlikte yapılabilecek ortak aktiviteler planlayın. Ama asla yapmadıklarını sürekli yüzüne vurmayın. Unutmayın ki, olumsuz davranışların sürekli tekrar edilmesi ve söylenmesi, bu davranışların kemikleşmesini sağlar. Çocuklarımızı da sürekli yapmadıkları konusunda uyarırsak, duyarsızlaşır ve vurdumduymaz olurlar. Bize de karşımızdaki sürekli yapamadıklarımızı söylese, başımıza kaksa, rahatsız oluruz ve düzeltmek için çaba göstermeyiz. Ama yaptığımız güzel davranışlarımız fark edilse ve söylense, daha çoğunu yapmak isteriz.

Bunun yanında konuşmaya nasıl başladığınız da çok önemli. Öncelikle onu çok sevdiğinizi, beğendiğiniz birçok yönü olduğunu, ama onunla daha çok konuşabilmeyi ne kadar çok istediğinizi söylemekle işe başlayabilirsiniz. Onu anladığınızı, akşamları eve ne kadar yorgun geldiğini fark ettiğinizi, aslında kafasını dinlemek istediğini bildiğinizi de söylemeyi ihmal etmeyin. Ama onunla konuşmanın ve paylaşmanın size ne kadar iyi geldiğini, bütün gün onu özlediğinizi ve kendisinin sizin için ne kadar değerli olduğunu da ekleyin. Erkekler eşleriyle konuştuklarında, onların dırdır edeceklerinden, sürekli şikâyet edeceklerinden ve yapmadıklarını yine yüzlerine vuracaklarından korkarlar. Bunun böyle olmayacağını bu şekilde konuşarak ona ispat edebilirsiniz.

Sonuçta evlilik bir rakip ilişkisi değildir. Ben olmaktan çıkıp biz olmayı öğrendiğimiz eşsiz bir deneyimdir evlilik. Bencillikle yürümez asla... Hep ben mi adım atacağım, hep ben mi yapacağım diye düşünmeyin. Bu işin herkese uyan bir reçetesi de yoktur aslında. Herkes için yol farklıdır ve onlara özeldir. Bu özel ilişki emek verildiğinde daha da güzelleşir.

Eşler hayatın içinde, rakip değil, ekip olmalıdır.