İnsan ömrü uzadı, yaşam standardı geçmiş yüzyıla göre çok yükseldi. Fakat geçmiş yüzyıllarda bilinmeyen bir kavram, “Stres” kavramı günlük yaşantımızda çok kullandığımız kelimelerden biri oldu. Çocuklar bile “stres atmak”tan bahsediyorlar.
Modern hayat, yaşam standardını yükseltti; insanlar daha zengin, daha bilgili ama daha rahat değiller. Psikologlar, sosyologlar bunun incelemesini yapmaya çalışıyorlar.
Modern tıp bir hata yapmıştı. “Tıbbın konusu ve tedavinin hedefi organlar ve hastalıklar” olarak düşünüldü. Psikoloji ve beden ilişkisinin biyolojik düzenekleri anlaşıldığında bunun ne kadar yanlış olduğu görüldü. Vücudumuzu yöneten beyindir. Beyin vücudumuza gelen oksijenin %25’ini, glikozun büyük çoğunluğunu tüketiyor ama vücut ağırlığının %2’sini oluşturuyordu. O halde beyin vücudun işleyişinde bilemediğimiz işlevler yürütüyordu. Duygular, heyecanlar, neşe, sevinç, öfke, kıskançlık, elem, keder beynimizin ürünü olan tepkilerimizdir. Bu tepkilerin beyin hücrelerinin kimyası ile ilgili olduğu son yılların en önemli buluşu oldu. Mutluluk salgıları (serotonin, endorfin, enkefalin, noradrenalin, dopamin...) veya stres hormonları (kortizol, vosepressin...) az veya çok salgılanması ile insan mutluluğu arasında bir ilişki vardır.
…
Günümüz psikiyatrisinde insanın düşünce biçimini ve duygularının sınırlarını belirleyen somut parametreler geliştirilmektedir. Merkezî sinir sistemi vücudumuzun yöneticisi durumundadır. Ruh yapımız ve kişiliğimiz beyin aracılığı ile kendisini ifade etmektedir. Daha doğrusu beyin orkestra şefidir. Orkestra şefinin stresli olması bütün üyelerin hata yapmasına sebep olacaktır. Beynimizin stres altında olması, otonom sinir sistemine ve bütün organlarımızın faaliyetine olumsuz etki yapacaktır.
Seviyeli, başarılı ve mutlu yaşamak öncelikle bizim vereceğimiz kararlara bağlı olduğuna göre, dünyayı değiştirmek yerine kendimizi değiştirmeye öncelik vermeliyiz.
Birçok hastalığı tetikleyen etkenin stres olduğunu düşünürsek, stresi ve kimyasını tanımak, fizyolojisini bilmek çok önemli olmaktadır.
Stres gündelik hayatımızın doğal bir parçası olmaya devam edecektir. İstekler karşısında vücudumuzun bir tepkisi olarak da tanımlayabileceğimiz stresin iyi ve kötü sonuçlarını bilmemiz sağlığımız açısından önemlidir.
Bugün İngiltere’de stres artık iş kazası olarak kabul edilmektedir. Çalışanı üzerinde gereksiz stres oluşturan ve zarar veren işveren, yüksek tazminatlar ödemektedir.
İngiltere’de kayıp iş günleri; koroner yetmezliğinden 8 milyon, kalp krizinden 62 milyon iken, davranış bozukluklarında 91 milyon iş günüdür. (Kaynak CBI)
Strese alkolle karşılık verme alışkanlığı olan İngiliz toplumunda, alkole bağlı hastalıların yıllık maliyetinin 1,7 milyar sterlin olduğunu aynı kaynak bildirmektedir.
Stresin ölçülebilir zararları; hastalık, emeklilik, görev başında ölüm, iş kazası ve yaralanma, işe gelmemek, sağlık sigortası masraflarıdır.
Stresin ölçülemeyen zararları ise verim düşmesi, zaman kaybı, yanlış karar alma, yönetim etkisizliği, kişiler arası ilişkilerde gerginlik, kaza riski, performans düşüklüğü gibi sonuçlardır.
Bütün bu sonuçlar beyin kimyasını bozarak ortaya çıkmaktadır.
Stresin Doğrudan Beyne Etkisi
Zihin karışıklığı, unutkanlık, dalgınlık, uykusuzluk, aşırı yeme, iştahsızlık, ağlama, depresif olma, sinirlilik, öfkelilik, sıkıntı, huzursuzluk gibi belirtiler stresin beyin kimyasında doğrudan geliştirdiği hastalık belirtileridir.
Zaman baskısı, başarı baskısı, hızlı yaşantı, ekonomik yarışmacılık, kıskançlık, “Yapmalıyım, mecburum” gibi zihinsel şartlanmalar hep beyin kimyasını bozmaktadır.
Beyinde serotonin azalması, noradrenalin azalması depresyona, bazı bölgelerde noradrenalinin aşırı salgılanması, panik bozukluğuna neden olmaktadır.
Kişide eğer yatkınlık varsa dopaminerjik sistem bozularak psikotik depresyonlar veya şizofrenik tepkiler ortaya çıkabilmektedir.
Sonuçta stresi yönetmenin beyin kimyasını yönetme olduğunu bilmek gerekmektedir. Nasıl müzik aleti, otomobil yardımsız sağlıklı öğrenilemezse; stres karşısında da profesyonel yardımla, doğru yönetmeyi bilmek yararlı olacaktır.
Kendimizin veya çevremizin stres altında olup olmadığını aşağıdaki belirtilerden anlayabiliriz:
Kendimizdeki stres belirtileri -1
• Saldırganlık veya kayıtsızlık
• Sıkıntı, gerilim hali
• Sinirlilik
• Neşesizleşme, durgunlaşma, çökkünlük hali
• Dinlenmeyle geçmeyen yorgunluk
• Unutkanlık
• Huzursuzluk, korkulu rüyalar
• Karamsarlık, kendini küçük görme, yalnızlık hissi
• Yersiz suçluluk hissetme
...
Kendimizdeki stres belirtileri -2
Organik açıklaması olmayan:
• Ağız kuruluğu
• Üşüme, titreme
• Vücutta uyuşukluk, karıncalanma hissi
• Sebepsiz çarpıntı
• Yersiz soğukluk, sıcaklık hissi
• Baş ağrıları, baş dönmeleri
• İdrar sıklığı
• Mide bulantısı, kusma, ishal
• Uyku, iştah bozukluğu
• Konuşma güçlükleri
• Uykuda diş gıcırdatma, konuşma
• Gürültüye ve sese karşı duyarlılık
...
Başkalarındaki stres belirtileri
• Gittikçe artan alkol, sigara, psikoaktif madde kullanımı
• Stres vericiyi inkâr
• Heyecansal patlamalar
• Kolay heyecana kapılma
• Ani davranışlar
• Yetersiz yeme, içme
• Negativistik tutum başlaması
• Çocuksu tepkiler
• Huzursuzluk
• Gereksiz riske girme
...
Grup içinde stres belirtileri
• Tartışmaların artması
• Şikâyetlerin artması
• Çalışma ahenginin bozulması
• Kurallara önem vermemek
• Üretkenliğin düşmesi
• Eleştiriye karşı duyarlılık
• Hastalık için başvurunun artması
• Otoriteye saygısızlık, itaatsizlik.