TR EN

Dil Seçin

Ara

Canlı Cansız Her Şeyin Bilinci Var mı?

Canlı Cansız Her Şeyin Bilinci Var mı?

Araştırmalar, düşünürler ve filozoflar yüz yıllardır bilinci (zihni) anlamaya, açıklamaya çalışmalarına rağmen çözüme yaklaşılmış bile değildir. Beynimiz yaklaşık 1.400 gram ağırlığa sahip, olağanüstü karmaşıklıkta mükemmel bir organımız. 100 milyar nöron (sinir hücresi) ve bunların aralarındaki trilyonlarca bağlantıdan oluşuyor. Ayrıca 1 trilyon civarında da glia (destek) hücreleri mevcut.

Araştırmalar, düşünürler ve filozoflar yüz yıllardır bilinci (zihni) anlamaya, açıklamaya çalışmalarına rağmen çözüme yaklaşılmış bile değildir. Beynimiz yaklaşık 1.400 gram ağırlığa sahip, olağanüstü karmaşıklıkta mükemmel bir organımız. 100 milyar nöron (sinir hücresi) ve bunların aralarındaki trilyonlarca bağlantıdan oluşuyor. Ayrıca 1 trilyon civarında da glia (destek) hücreleri mevcut.

Problem de burada: Bu hücrelerden bilinç dediğimiz farkındalık nasıl ortaya çıkıyor? Maddi bir yapıdan, mana yani hisler, duygulanım, davranış ve deneyimler nasıl meydana geliyor? 

Günümüz filozoflarından Avustralyalı David Chalmers’in deyimiyle ‘zor problem’ denilen bu gizemin cevabını, beynin nasıl çalıştığını anlamada muazzam ilerleme kaydedilmiş olsa da, bilemiyoruz. 

Ünlü Darwinci biyolog Thomas Huxley bu zorluğu şu benzetme ile dile getirmişti: “Bilinç hali gibi dikkat çekici bir şeyin sinir dokusunu harekete geçirmenin sonucu açığa çıkması, Alaaddin’in lambasını ovuşturduğunda cinin açığa çıkması kadar anlaşılmazdır.”

İlginç olan ise bilincin anlaşılması için ileri sürülen yaklaşımların hiçbirinin inandırıcı olmadığı ve çözüme hiçbir zaman ulaşamayacağımız fikrinin giderek ağırlık kazanması. 

Bilim adamları, gözlemlenemeyen deneyimlerle gözlemlenebilir süreci insanların beyin taramalarıyla anlamaya çalışıyor. Sözgelimi açlık hissini göremeyiz ama bu his, beynin hipotalamusundaki görünür aktiviteleri ile ilişkilendiriyor. Peki, neden hipotalamustaki aktivite, açlık hissiyle birlikte gelir? Ancak buradaki nihai yeme isteği, neden bilinçli deneyimlerin beyin aktiviteleriyle ilişkilidir?

Evet, zihnin (bilincin) anlaşılmasında bilimsel dünyada büyük bir boşluk bulunuyor. Şimdi ise bazı filozoflar çaresizlikten olacak, bilincin, fiziksel dünyanın esas ve her yerinde bulunabilen bir özelliği olduğunu ileri sürüyorlar. Yani canlı ve cansız her şeyin zihne veya zihin benzeri bir niteliğe sahip olduğunu iddia ediyorlar. Buna da Panpsişizm deniyor. Filozof Christof Koch, “Bilinç, doğada her yerde var demek zihinsel olanın fizikselden nasıl çıktığını ve bunun tersini açıklama ihtiyacını zarif bir şekilde ortadan kaldırır. İkisi bir arada var.” diyerek kendini rahatlatıyor adeta.

Ancak Koch, bu tuhaf fikirleri duyanların inanmakta zorluk çektiğini ve “Şaka yapıyor olmalısın” dediklerini de itiraf ediyor.

Zihnin hayaletimsi veya doğaüstü açıklamalarından kaçınmaya yönelik bu tür çabaların genellikle gerçeküstü, metafizik bir alana sapması, materyalist teorilerin bir ironisidir. Bilinci açıklarken şiddetle karşı çıktıkları metafizik ve mistik izaha kalkmaları onları gülünç duruma düşürmektedir. Filozof John Searle ve nörobilimci Kevin Mitchel, Panpsişizm görüşü için ‘yanlış’ demenin bile lüzumsuz olacağını yazdılar.

Zihni gerçekten anlamak istiyorsak materyalizmin tamamen bir kenara atılması gerektiğini savunan çağdaş düşünürlerin de bir grubu var. Filozof Thomas Nagel, zihnin açıklanamaz bir evrim kazası sonucu ortaya çıkan bir fenomen olmayıp, doğanın temel bir unsuru olduğunu söylemektedir. Filozof Hoffman ise deneysel gözlemlerin bilincin gerçeklik için bir temel olduğunu kanıtladığına, evrimin teorisinin ise gerçeği gözümüzden sakladığına inanmaktadır.

Sonuç olarak bilinci ve zihni açıklamak için maneviyatı, metafiziği ve doğaüstü izahları reddeden bu pozitivist filozof ve düşünürlerin çıkış yolu bulamayınca Panpsişizm gibi yine metafizik olan tuhaf ve mantık dışı bir açıklamaya sığınmış olmaları materyalizmin acınacak yüzünü bir kere daha göstermektedir.