TR EN

Dil Seçin

Ara

Munich / “İsrail İşi İntikam Yemeği”

Steven Spielberg son filmi Münihte 1970li yılların dünyası gizli servis ajanlarının cirit attığı ve adaletin önyargılara kurban edildiği utanç yıllarını resmetmeye çalışıyor.

Bu açıdan çarpıcı bir film. Sadece bir bürokratın raporuna dayanarak insanların öldürüldüğü, hayatların karartıldığı, ideolojilerin ve dini kinlerin zirveye tırmandığı kaotik yıllar anlatılıyor. Ve elbette kamera İsrail tarafına konularak!

 

Öldürülmüş ve esir edilmiş olanların kanından, Düşmanların reislerinin başından, Oklarımı kanla sarhoş edeceğim ve kılıcım et yiyecek. Ey milletler, onun kavmi ile beraber sevinin; çünkü kullarının kanının öcünü alacak ve hasımlarına intikamla karşılık verecek.

— Tesniye

 

Aslında İsrailin öyküsü yanlış iliklenin ilk düğmenin öyküsüdür. Öyledir ya; gömleğin ilk düğmesini yanlış iliklerseniz, diğer ilikler de yanlış olur. Sonradan düzeltmeye kalksanız bile, potlar oluşur, boşta kalan ilikler olur. Kendinize referans olarak tahrif edilmiş ve ona kutsallık atfedilmiş metinleri alırsanız ve hele bu metinler ruhban sınıfının kin ve öfkesine dayalı kan ve intikam kokan metinler ise vay o dünyanın haline.

Ünlü Yahudi kökenli yönetmen Steven Spielberg’ün son filmi Münih bizleri 30 yıl önceye böylesi bir intikam öyküsüne götürüyor. Aslında anlatılan bir (kutsallık atfedilen) şiddet ve kan öyküsünün ne ilk ne de son halkası.

Hikâye malum; yaşanmış bir olay: 1972 Eylül ayında 900 milyon televizyon izleyicisinin gözleri önünde önceden tahmin edilemeyen bir terörist saldırı meydana geldi. Münih Olimpiyatları sırasında meydana gelen saldırıyla birlikte tüm dünya öngörülemeyen şiddet kavramıyla tanışmak zorunda kaldı.

Almanya’nın Münih kentinde düzenlenen Yaz Olimpiyatlarının ikinci haftası devam ediyordu. Birçokları tarafından Keyif ve Neşe Olimpiyatları” olarak adlandırılan oyunlarda heyecan doruğa çıkmıştı. Alman yüzücü Mark Spitz ve jimnastikçi Olga Korbut madalya üstüne madalya kazanırken tribünleri dolduran izleyicileri coşkuyla selamlıyorlardı.

Ansızın kendilerine Kara Eylül adını veren Filistinli bir grubun Olimpiyat Köyünü ele geçirdiği haberleri geldi. İsrail olimpik ekibinin iki üyesini öldürmüş, dokuz sporcuyu ve teknik adamı rehin almışlardı. Gerilim hızla tırmandı. Aradan 21 saat geçtikten sonra Jim McKay adlı televizyon sunucusu orada yaşanan trajik çatışmayı tüm dünyaya şu sözlerle açıkladı: Hepsi öldüler.”

Münih’te yaşanan terörü tüm dünya görürken bu olayın sonrasında gelişen gizli intikam operasyonu koyu bir esrar perdesi arkasında kaldı. İsrail gizli servisi MOSSAD tarafından başlatılan Tanrının Gazabı” intikam operasyonu, modern zamanların en şiddetli ve en agresif suikast senaryolarından ve sonradan artık yadırganmayacak devlet teröründen birisi olarak tarihe geçti.

Yönetmen Steven Spielberg, 1972 Münih Olimpiyatları sırasında yaşanan olayları ve hemen ardından gelen Tanrının Gazabı” operasyonunu yeni çalışması “Munich”te gözler önüne seriyor. İlk bakışta insani detaylara ağırlık veren film, izleyiciyi alıp tarihin gizli kalmış bir dönemine götürüyor. Filmi tarihe objektif olarak bakabildiğimiz ve Kutsal terörkavramının iç yüzünü bildiğimiz kadarıyla algılayıp, yaşananları çözebiliyoruz.

100 milyon dolara yakın bütçesi, 14 ayrı ülkede yapılan çekimleri ve belki de dünya sinema tarihinin en renkli oyuncu kadrosuyla Münih, anlattığı kurmaca hikâye kadar yapım aşamasıyla da enteresan. Filmin oyuncularının geldiği ülkeler şöyle: Cezayir, Mısır, Yunanistan, Irak, İran, İsrail, Ürdün, Lübnan, Fas, Suriye, Tunus, Yemen, Arnavutluk, Avusturya, Fransa, Almanya, Polonya, Romanya, İspanya, İsveç, İngiltere, Amerika Birleşik Devletleri, Kanada ve Japonya. Filmde ayrıca çekimlerin yapıldığı Malta ve Macaristan’ın yerel aktörleri de kamera karşısına geçti. 14 ayrı ülkede çekimi yapılan filmin öyküsü 8 değişik ülkede geçiyor.

Er Ryan’ı Kurtarmak filmindeki grafik destekli ve ölçüsüz şiddet sahneleriyle bu tür temalara yabancı olmadığını bildiğimiz sinemanın dahiyönetmeni her ne kadar her iki tarafa da (Filistin-İsrail) mesafeli durmaya çabalasa da, kamerasını hep İsrail tarafına koyuyor. MOSSAD ajanlarının iç dünyalarını, aile hayatlarını ve kişisel gelgitlerini görme şansını yakalıyoruz.

Yönetmenin kurgudalığı 1970li yılların dünyası gizli servis ajanlarının cirit attığı ve adaletin önyargılara kurban edildiği utanç yıllarının resmedilmesi açısından çok çarpıcı. Sadece bir bürokratın raporuna dayanarak insanların öldürüldüğü, hayatların karartıldığı, ideolojilerin ve dini kinlerin zirveye tırmandığı kaotik yıllar!

Paranoya ve şiddet üzerine (ve ilk düğmenin yanlış iliklenmesi) kurulan bir din devletinin varlığını sürdürebilmesi için sürekli kan dökmesi, durmaksızın düşman üretip sonrasında paranoyakça bir korku girdabında şımarık çocuklar gibi çığlıklar atmasının hikayesi Münih. Kahramanlarının kişiliğinde devletin yansıması var. Öyle bir yansıma ki, bizzat kendi başbakanı (Üstelik kadın) Golda Meirin ikindi çayı esnasında kurabiye yerken insanların terör yöntemleri ile öldürülme emrini verebiliyor.

Münih, sinematografi açısından inanılmaz başarılı bir film. İzleyiciyi alıp o döneme götürüyor. Evler, insanlar, giysiler, araçlar, sokaklar sanki 30 yıl öncesinin aynısı. Ve İsrail tabii... Hem devlet, hem de birey olarak hiç değişmemiş. Aynı intikam aşkı, aynı şiddeti normal görme ruh hali... Münihe bir de bu yönden bakmak gerekiyor sanırım. Sanılanın aksine, Yahudilerin intikamı soğuk yemek olarak değil, dumanı tüten bir ara sıcak olarak aldığının göstergesi Münih!