TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

BİR HABERİN ARKASI

“Dünya petrol devlerinden ExxonMobil, tsunami felaketi yaralarının sarılması için 5 milyon dolar bağış yapıyor!”

Bu haberi bir gazetede ilk okuduğunuzda, dünyadaki petrol şirketlerinin en büyüklerinden biri olan ExxonMobil’in duyarlılığını ve cömertliğini takdir etmemeniz mümkün değildir. Oysa her haber verildiği kadar ve verildiği gibi olmayabilir. Gazeteci yazar Umur Talu, bakın bu haberin arkasını nasıl okuyor:

“Böyle bir haberi tüm bağlantılarından kopararak vermek ‘Haberdar’ etmez. Tam tersine, deyim yerindeyse daha cahilleştirir, daha duygusuzlaştırır. Bu yardımı yapan ‘hayırsever’ petrol ve gaz şirketinin onlarca yıl boyunca Endonezya’nın en çok ‘doğal kıyıma’ uğrayan, tek başına ölü sayısının yüz bine ulaşması beklenen Açe’den yaklaşık kırk milyar elde ettiği...

Şirketin 90’lardaki tüm dünya gelirinin yaklaşık dörtte birinin bu bölge kaynaklı olduğu bilgisi meselâ... O zaman 5 milyon doları bir şeylere orantılamak mümkün olur belki.

O da yetmeyebilir.

Açe’de artık meşrebinize göre, ayrılıkçı yahut bağımsızlık yanlısı bir hareketin olduğu, bu hareketin ExxonMobil’i rahatsız ettiği, bu yüzden Endonezya ordusuna büyük paralar aktardığı hatta Endonezya silahlı kuvvetlerinden 5500 kişilik bir özel güvenlik gücü oluşturduğu, bunların sadece 2002’de 2700 kişiyi öldürdüğü, ExxonMobil’i rahatlatmak ve kısa bir süre yaptığı gibi faaliyetlerini durdurmaması için Endonezya askerlerinin sürekli operasyon yaptığı bilgisi de.

O da yetmeyebilir...

Endonezya güçlerinin bu bölgede işkenceyi, tecavüzü, cinayetleri, mal gaspını, sürgünleri ve hatta kitlesel imhayı sistemleştirdikleri...

Toplama kampları kurulduğu, bunların ExxonMobil faaliyet alanının içinde ve yanıbaşında yapıldığı..

Bir çok örneği bulunan toplu mezarların o şirketin iş makineleriyle açıldığı...

İşkence ve sorgular için şirketin bina ve barakalarının kullanıldığı bilgisi de.

O da yetmeyebilir...

ABD’de 1700’lerin sonunda çıkmış ve yabancıların ABD mahkemelerinde, ABD şirketleri aleyhine dava açmasına imkân veren yasa uyarınca böyle bir davanın bulunduğu...

Davayı Açe köylüleri adına Washington’daki Uluslararası İşçi Hakları Fonu’nun yürüttüğü, ancak Başkan Bush’un yargıya müdahale ederek, ‘Bu dava, ABD’nin dış çıkarlarını zedeler.’ dediği bilgisi de.”

Umur Talu, yazısını “Her haberin arkası vardır. Bazı haberlerin arkası güçlüdür!” diyerek bitiriyor.

 

***

 

ÇOCUK KALBİ

Aşağıda okuyacağınız öykünün baştan sona ayniyle yaşanmış olduğunu belirtelim. 

 

Ankaralı bir ailenin televizyonu aniden bozulmuş. Eve gelen tamirci televizyonun kapağını açtığında ne görsün? Devreler arasında bir sürü ekmek kırıntısı.. Olayın failini bulmak zor olmamış. Çünkü bu işi becerebilecek tek kişi var. O da evin dört yaşındaki kızı... Anne kızını azarlamaya hazırlanırken, birden durup olayın sebebini öğrenmeye karar vermiş. Çünkü minik kız, son derece akıllı uslu bir çocukmuş ve o güne kadar evin eşyalarına bir kez olsun zarar vermemiş. Anne kızını karşısına oturtmuş ve sakince sormuş:

“Kızım ekmekleri neden televizyonun ızgarasından içeriye attın?”

Minik kız ağlayarak yanıtlamış:

“Çünkü orada açlıktan ölmek üzere olan Afrikalı çocuklar vardı...”

 

***

 

“İnsandan başka bütün canlılar arkalarında kendi izlerini;

İnsanlar ise, arkalarında yaptıklarının izlerini bırakırlar.”

— J. Bronowski

 

***

 

KARŞI OLMAK

Rudolf Bahro, Doğu Almanların eski sosyalistlerindendi. “Yeşil Sosyalizm” akımının en önemli temsilcisi ve teorisyeni olan Bahro, ölümünden çok kısa bir süre önce ateizmden dönmüş. Çevrenin kurtuluşu için maneviyatın gerekli olduğunu savunmuş. Yeşiller partisini, sosyalizmi ve Batı’yı çok ciddi biçimde eleştirmiş. Diyor ki Rudolf Bahro:

“Madem ki insanda bir şeylere karşı mücadele hissi var, o zaman bunu önce kendisine karşı kullanmalı, kendisiyle baş başa kalmalı ve ruhunu temizlemeli.”

 

***

 

EKSİK OLAN

Tanıdığım en olgun diplomat olan Saint Stephan de Canonco ile Avilla şehrinin surlarına, akşam güneşinin bu bölgede, bu saatte, meydana getirdiği uhrevi dalgınlığa, ölümü çok munis gösteren tecelliye bakıyorduk.

Dostum Canonco’ya dedim ki:

“Biz bu asrın insanları her türlü temizlik ve istirahat gerecine sahibiz. Giyeceğimiz, yiyeceğimiz, içeceğimiz var. Banyomuz, sabunumuz var. Ama, ruh istirahatimiz yoktur. Bunu burada daha ziyade hissetmiyor musunuz?”

 

***

 

SÖZLER TUTULMUYOR, ÇOCUKLAR ÖLÜYOR!

Britanyalı bir yardım kuruluşu olan Oxfam’ın “Bedel Ödemek” başlıklı raporunda ABD, Almanya ve Japonya gibi zengin ülkelerin millî gelirlerinin yüzde 0.7’lik bölümünün insanî yardıma ayrılmasına dair 1970’te verdikleri sözü yerine getirmedikleri ve bunun sonucunda 45 milyon çocuğun 2015’e kadar ölebileceğine dikkat çekiliyor. Raporda, G-8 ülkelerinden hiçbirinin 34 yıl boyunca verdiği sözü tutmadığı ve programa uymadığı belirtiliyor.

Oxfam başkanı Barbara Stocking, “Dünyanın en fakir çocukları zengin ülkelerin yardım politikalarının bedelini ödüyor ve yaşam mücadelesi veriyor.” diyor. Stocking, varlıklı ülkelerin zenginleştikçe daha az yardımda bulunduğunu, yardım programlarının terörizme savaş açan ülkeler tarafından kullanılıp sömürüldüğünü belirterek bunun durdurulması gereken bir skandal olduğunu vurguluyor.

 

***

 

“Fakir ülkeler zenginlere günde 100 milyon dolar borç öderken, çocukları aç kalıyor!”

 

*** 

 

“Ekranın kararması, ruhların kararmasından iyidir.”

— Kemal Sayar’dan televizyonlarımızı zamanında kapatmamız için yerinde bir uyarı!

 

***

 

EĞİTİM VE AHLÂK

“Çocuklara işkence yapan doktorlar gördüm, insan yakan fırınları tasarımlayan mühendisler gördüm, insan öldürmekten zevk alan eğitilmiş kişiler gördüm... Ve anladım ki, eğitimin amacı, bilgi ve uzmanlık vermekten önce, insan ahlâkının geliştirilmesi olmalıdır.”

Ahlak anlayışından kopuk bilginin, insanları neyle yüz yüze getireceğini açıkça ortaya koyan bu sözler, Nazi soykırımından kurtulmuş bir hahama ait. Eğitimcilerimizin dikkatine!