TR EN

Dil Seçin

Ara

Satır Arkası

“TOPRAĞIN CANI ACIDIĞINDA”

Beyazlar, hiçbir zaman toprağa ya da geyiklere ya da ayılara aldırmadılar. Biz kızılderililer bir hayvanı öldürdüğümüz zaman onun bütün etini yiyoruz. Kökleri kazdığımızda küçük çukurlar açıyoruz. Ev yaptığımızda küçük çukurlar açıyoruz. Biz çekirgeler için otları yaktığımızda hiçbir şeyi mahvetmiyoruz. Biz meşe palamutlarını ve fıstıkları sallayarak düşürüyoruz. Ağaçları baltalayıp devirmiyoruz. Biz yalnızca kurumuş ağaçları kullanıyoruz. Ama beyazlar toprağı deşiyorlar, ağaçları söküyorlar her şeyi öldürüyorlar. Ağaç diyor ki, “Yapma acıyor. Canımı yakma.” Ama onlar onu baltalayıp kesiyorlar. Toprağın ruhu onlardan nefret ediyor. Ağaçları parçalıyor ve en derinlere kadar oyuyorlar. Ağaçları testereyle kesiyorlar. Bu onların canını yakıyor. Kızılderililer asla bir şeyin canını yakmaz. Ama beyazlar her şeye zarar veriyorlar. Kayaları parçalıyor, sonra da yerlere saçıyorlar. Kaya diyor ki, “Yapma. Canımı yakıyorsun.” Ama beyazlar hiç umursamıyorlar. Kızılderililer kayaları yemek pişirmek için kullanırlarken yalnızca küçük ve yuvarlak olanları alırlar... Toprağın ruhu beyaz adamı nasıl sevebilir. Beyaz adamın ona dokunduğu her yer acıyor.”

Yukarıdaki parçada, yaşlı bir kızılderili kadın yaşadığı toprakların beyaz adamlar tarafından altın aramak için delik deşik edilerek nasıl tahrip edildiğini üzülerek anlatıyor. Bugün bu yaşlı kızılderili kadının üzüntüsünü paylaşmamızı gerektirecek sebebler daha da çoğalmış durumda.

Geçtiğimiz günlerde, Pentagon’un Bush yönetimine gizli bir rapor sunduğu haberi medyada yer aldı. Bu rapora göre, önümüzdeki yirmi sene içinde iklim değişiklikleri, savaşlar ve afetler milyonlarca insanın hayatına mâl olacak küresel bir felaket halini alabilir. ABD Savunma Bakanlığı yetkililerince sümen altı edilen ama ‘The Observer’in ele geçirdiği gizli rapora göre, 2020 itibarıyla büyük Avrupa şehirleri yükselen suların altında kalacak. İngiltere Sibirya iklimine geçecek. Nükleer çatışmalar, büyük kuraklıklar, açlık ve ayaklanmalar bütün dünyayı saracak. Ani iklim değişiklikleri gezegeni anarşinin eşiğine getirecek.

Modern uygarlığı insan aklının tabiatla olan savaşının görkemli bir zaferi olarak kutsayan anlayışın insanlığı getirdiği nokta, onu toplu bir yıkım tehdidi ile karşı karşıya bırakmak oldu.

İnsanların, yeniden daha yaşanabilir bir dünyaya kavuşmaları ya da en azından ellerinde kalanları koruyabilmeleri için, yaşlı kızılderili kadının tabiata duyduğu sevgi, nezaket ve saygıdan öğrenecekleri çok şey var.

 

***

 

 “Ey israflı, iktisatsız... ey zulümlü adaletsiz.. ey kirli, nezafetsiz bedbaht insan! Bütün kâinatın ve bütün mevcudatın düstur-u hareketi olan iktisat ve nezafet ve adaleti yapmadığından, umum mevcudata muhalefetinle, mânen onların nefretlerine ve hiddetlerine mazhar oluyorsun. Neye dayanıyorsun ki, umum mevcudatı zulmünle, mizansızlığınla, israfınla, nezafetsizliğinle kızdırıyorsun?”

Bediüzzaman’dan, insanın davranışlarında ve eşyayla münasebetlerinde kâinatta hakim olan iktisat, adalet ve nezafeti dikkate almasının ehemmiyetine dair hakikatli bir ihtar.

 

***

 

İNGİLTERE’DE İSLÂM

İngiltere’de, 2001’deki nüfus sayımı temel alınarak yapılan bir araştırma 14 bin’den fazla beyaz İngilizin Müslümanlığa geçtiğini ortaya koydu. Din değiştirenler arasında soylu toprak sahipleri, ünlüler hatta üst düzey devlet adamlarının yakınları da var. The Sunday Times gazetesinin haberine göre, İslâmiyet’in tercih edilmesinin başlıca nedeni, günümüz Batı değerleri karşısında yaşanan hayal kırıkılığı. Diğer nedenler ise, okunulan kitaplar, aşklar, evlilikler, Müslüman cemaatleri ile okullar.

Araştırmayı yapan BBC eski genel müdürü Lord Birt’ün oğlu Yahya Birt, Müslümanlığı neden seçtiğini şöyle açıklıyor:

“Gerektirdiği hayat biçimi, derin, dengeli ve ruhanî.” Birt, Malcolm X gibi “ilham verecek” bir lider çıkarsa, büyük kitleler halinde din değiştirmenin söz konusu olacağına da dikkat çekiyor.

Öte yandan, binlerce kişinin tercihi devleti de etkilemiş durumda. İslâmiyet’in devlet kurumları içinde resmî kabul gördüğüne ilişkin bir kanıt da, İngiliz Kraliçesi’nin Buckhingham Sarayı’nda görevli Müslüman personel için Cuma Namazı’na gidebilmeleri amacıyla yeni düzenlemelerin yapılmasına onay vermesi oldu.

Müslüman olan ünlüler arasında, Nicolas Anelka, Ömer ‘Freddie’ Kanoute gibi futbolcular da bulunuyor.

İngiltere eski Başbakanlarından Herbert Asquith’in torununun kızı Emma Clark da İslâmiyet’i seçenler arasında. Clark, “Hepimiz coşku içindeyiz. Umarım bu gelip geçici bir moda değildir.” diyor.

Emma Clark’ın temennisinin gerçekleşmesi için, Müslümanların da, üzerlerine düşen görevler var elbette. “Doğru İslâmiyet’i ve İslâmiyet’teki doğruları yaşamak.”

 

***

 

“Zamanımızın cimrisi, kendisine hiçbir şeyi pahalı görmeyen, başkalarına ise her şeyi pahalı gören kişidir.”

— T. ADORNO

 

***

 

İmam-ı Azam’ın vasiyeti

İmam-ı Azam Ebu Hanife oğlu Hammad’a vasiyet olarak şöyle demiştir:

“Yavrum, Peygamberimizin beş yüz bin sözünün arasından seçtiğim beş hadisin hükmü ile gereği gibi amel etmendir. Bu hadisler de şunlardır:

1. Yapılan işler niyetlere bağlıdır. Herkesin de yaptığı bir niyet vardır.

2. Mânâsız sözleri terk etmesi kişinin Müslümanlığının güzelliğindendir.

3. Müslüman, Müslümanların elinden ve dilinden emin oldukları kişidir.

4. Sizden biri, kendisi için sevdiğini, Müslüman kardeşi için sevmedikçe müslim olamaz.

5. Helâl olan şeyler açıktır, haramlar da açıktır. Bu ikisi arasında şüpheli şeyler vardır, ki insanların çoğu bunu bilmezler. Her kim şüpheli şeylerden korunursa dinini ve namusunu korumuş olur. Kim şüpheli şeylerin içine düşerse, harama düşer...”

 

***

 

BAĞIŞLANAN HİNDİLER

Hintli yazar Arundhati Roy, Hindistan’da gerçekleştirilen Dünya Sosyal Forumu’nda yaptığı bir konuşmada yeni türden bir ırkçılığa ilginç bir benzetme ile dikkatleri çekiyordu:

“ABD’deki ‘hindi bağışlama’ geleneği yeni ırkçılığın mükemmel bir alegorisi. 1947’den beri Ulusal Hindi Federasyonu, ABD Başkanı’na Şükran Günü’nde bir hindi sunuyor. Ve her yıl, ABD Başkanı, törensel bir gösteri ile, kendisine gönderilen hindiyi bağışlıyor, başka bir hindiyi yiyor. Başkanın affına mahzar olan seçilmiş hindi, doğal hayatını yaşamak üzere Virginia’daki Frying Pan Parkı’na gönderiliyor. Şükran Günü için yetiştirilen elli milyon hindi ise, kesilip pişiriliyor ve afiyetle yeniyor. “Beyaz Saray hindisi” ihalesini kazanan ConAgra adlı şirketin yöneticisi bu talihli kuşu, ünlülerle, okul çocuklarıyla ve basınla ilişki kurabilmesi için özel bir eğitime tâbi tuttuklarını söylüyor. Yakında İngilizce bile öğrenebilirler! Tekeller çağında yeni ırkçılık böyle işliyor. İhtimamla yetiştirilen birkaç hindi—çeşitli ülkelerin yerel elitleri, varlıklı bir topluluk , yatırımcı bankacılar, Colin Powel veya Condoleezza Rice gibileri, bazı şarkıcılar, bazı yazarlar affediliyor ve Frying Pan Parkı vizesine hak kazanıyor. Geriye kalan milyonlar işlerini kaybediyor, evlerinden çıkarılıyor, suları ve elektrikleri kesiliyor, AIDS’ten ölüyor. Onlar tencerelik hindiler.”