TR EN

Dil Seçin

Ara

Mermer Heykel Sanatı

Mermer Heykel Sanatı

Heykellerini nasıl yaptığı sorusuna meşhur Fransız heykeltraş Auguste Rodin, Michelangelo’nun sözleriyle:

“Çok kolay. Mermerdeki fazlalıkları atıyorum geriye heykel kalıyor.” demiş.

Ünlü sanatçı ve heykeltraş Michelangelo’ya yöneltilen benzer bir soruya: “Mermere sıkışmış bir melek gördüm ve onu özgürlüğüne kavuşturuncaya kadar mermeri oydum.” cevabını vermiş.

Mermer ilk çağlardan beri insanın kullandığı kaliteli bir taştır. Onu oyarak, bir sanat ortaya koyarak yıllar sonrasına bir mesaj olarak göndermiştir insanoğlu.

Dünyanın yedi harikasından biri olarak kabul edilen Artemis Tapınağı ve Halikarnas Mozolesi, tarihte iz bırakmış büyük yapılardır. Özellikle, madenlerden elde edilen ve Efes, Bergama ve Afrodisias’taki maden okullarında tecrübe kazanmış sanatçılar tarafından işlenen ve bugün hâlâ kalıntıları görülebilen mermerler tapınak, heykel ve süsleme gibi yapılara büyük bir estetik kazandırmıştır.

Hitit döneminde, yapılan arkeolojik çalışmalardan elde edilen veriler süsleme ve heykellerde, Antik Yunan ve Roma dönemine ait tiyatro, arena ve diğer eserlerde, Selçuklu dönemine ait saray, hamam, kervansaray, cami ve medrese külliyelerinde ve Osmanlı dönemine ait cami, minare ve çeşmelerde mermer sanatının en güzel örneklerini görebiliriz.

Sert bir mermer parçası, usta bir sanatkarın eli ona temas ettiğinde ipek bir elbiseye, yumuşak bir yastığa ya da bir vücudun yumuşak dokusuna dönüşebilir. Kelimeler yerine, duygular bir taşın içinden çıkıp bir anda somut hale gelebilir. Mermerden yapılmış bir yumuşak elin kıvrılışı, sevdalı bir bakışın ya da bir feryadın görüntüsü olabilir.

Bunun için büyük bir hayal gücüne ve büyük bir yeteneğe ihtiyaç var. Bu yetenek de doğal olarak takdir edilme hissini ortaya çıkarıyor. Yüzyıllar önce yapılmış olmalarına rağmen muhteşem detaylarıyla ve sanatlarıyla insanları şaşkına çeviriyor.

Özellikle insan heykellerinin yapılmasındaki ayrıntılar insanı hayrete düşürüyor. İnsanın elinin en ince ayrıntılarını, damarlarını, ciltteki kırışıkları tırnakların ayrıntılarını gerçek dokulara benzeten sanatçılar hayran bırakıyor. Cilde dokunulduğunda dokunulan bölgedeki hafif çökme ve parmağın izini alması gibi ayrıntılar bile sanatçılar tarafından çok etkileyici bir şekilde yapılmış. Baştaki bir ipek şalın ve şalın altındaki yüz siluetinin görünmesi ne kadar şaşırtıcı. Bu kadar sert ve şekil almaz bir taşa bu denli şekil vermek ve gerçeğe benzetmek, takdir edilecek bir sanatı ve sanatçıyı gösteriyor.

  

Fakat bundan daha önemlisi var. Bu sanatlı olan yapılardan daha sanatlı yapılar ve bunların da Sanatkârı var.

Evet üstte mermerden bu derece sanatlı yapılan o övgüye layık eserler bir yana, onların örnek alındığı canlı olan el ve dokularımızın yapılması, yaratılması o heykellerden kat kat daha sanatlı ve hayret edilecek işlerdir. Üstelik her birimize, parmak izi ve diğer işaretlerle kişiselleştirilmiş olarak ayrı ayrı verilmektedir.

Ayrıca bu yapılar canlı hücrelerden yapılan, her daim gelişen ve değişen ve hisseden ve tepki veren dokulardır. Hem bu dokular çevreye karşı duyarlıdır.

O mermer heykelleri ve onlardaki sanatları görenler, bu canlı dokuları da düşünmeli ve onlara da hayret etmeli değiller mi? Yoksa mum ışığını görüp güneşi görmemek gibi bir anlamsızlık ve haksızlık olmaz mı?

Mesela sadece ellerimizdeki eklemlerin yapısına bakacak olursak bile hayret edilecek çok şey görürüz. Öncelikle eklem kıkırdağının oturacağı sert bir zemin olmalı, bu doku da kemiktir. Kemik doku büyüdükçe kemik dokuyu kaplayan kıkırdak yüzey de büyümeli.

Ayrıca eklem yüzeyi pürüzsüz ve dümdüz olmalı, öyle ya eklem yüzeyleri birbirinin üzerinde kayarak hareket meydana gelecek. Bu yüzey kaygan olmalı. Öyle ise kayganlaştırıcı motor yağı gibi bir eklem sıvısı bulunmalı (synovia). Bu sıvı bittikçe yeniden üretilmeli, otomobillerin bakımlarında değiştirilen motor yağı gibi. Ve insanın yaşam konforu da amaçlandığı için bu iş bakıma girmeden yapılmalı, insanın rahatından ödün verilmemeli. Sanayide günlerce kalan otomobiller gibi insanın vakti zayi olmamalı.

Ve bu eklem sıvısı kapalı bir sistemde bulunmalı, araçların contaları gibi eklem kapsülü bulunmalı, eklem sıvısı kaybolmamalı ve akıntı yapmamalı. Ve eklemler birbirine çok sıkı şekilde bağlanmalı, çapraz bağlarımızla bağladığı gibi. Ayrıca eklem yüzeylerini uyumlu hale getirmek için menisküsler ile desteklenmelidir.

Sadece bir kısmını sıraladığımız eklemlerimiz, hareket sistemimizin kemik ve kas dışındaki kısmını oluşturur. Her bakımdan faydalı ve sanatlı yaratılan eklemlerimiz, mermere oyulmuş suretlerden çok daha fazla sanatlı ve değerlidir. Ve bundan dolayı da bunları her birimize ayrı ayrı veren Yaratanımız hakkında çok daha fazla övgüye, şükre layıktır.