TR EN

Dil Seçin

Ara

Bir Küçük Çay Molası / Varoluşa Dair

Bu yazıyı okurken, nasıl bir ortamdasınız bilmiyorum; ama nerede, hangi ortamda olursanız olun, birazdan size anlatmaya çalışacağım gerçeğin izlerini seyredebilmeniz zor olmayacaktır. Eğer bir apartman dairesinin balkonundaysanız, bakışlarınızı yukarıya çevirmeniz yeterli olacaktır. Ya da, karşınızdaki ağacı seyredin, yerde yürüyen kediyi, karıncayı izleyin. Yok eğer bir odanın içerisindeyseniz, odayı taşıyan beton kolonlara, tuşlarına dokunduğunuz bir cihaza, oturduğunuz kanepeye, pişirdiğiniz yemeğe... yani, kısaca, bir bütün hâlinde kendini gösteren ne varsa, o bütünün arkasında gizlenmiş ayrıntılara dikkat etmeniz yeterlidir. Ya da, gelin hep birlikte, küçük bir çay molası verelim. Yaşantılarımızın basit bir ayrıntısı olan, içtiğimiz ‘çay’ın hazırlanışındaki ayrıntıları izleyelim.

Haydi, çayın satışa sunuluncaya kadarki hikâyesini özet geçelim. Bir tek çay filizi için nihayetsiz unsurun nasıl bir dengeiçerisinde buluşması gerektiğini, yetiştiği iklim kuşağını, havanın sıcaklığını, nemini, olgunlaşan yaprakların toplanma zamanını, harmanlanarak mayalanması kısımlarının ayrıntılarını, molanın havasını bozmamak için atlayalım. Yalnızca çay demleyelim...

Çaydanlığımızın demliği mümkünse seramik olmalı, hiç değilse iyisinden çelik bir demlik olmalıdır. Pişirme suyu mümkün mertebe kireçsiz olmalı, eğer su mecburen kireçli ise, kirecin dibe çökmesi için su ağır ateşte ısıtılmalı, demleme öncesinde bir müddet kaynatılmalıdır. Ancak, suyun üzerindeki kuru çayın acımaması için, çay, kaynayan su üzerinde uzun süre bekletilmemelidir. Çay ve su oranı dengeli olmalıdır, ne fazla, ne de eksik. Kaynayan suyu, kuru çayın üzerine, demliğin kenarından hafifçe dökerseniz, çayın su ile karışmadan önce su buharında biraz olgunlaşmasına izin vermiş olursunuz, çayınız daha lezzetli olacaktır. Su döküldükten sonra, eğer Seylan çayı ise iki üç dakika kadar, Rize çayı ise on dakika kadar kaynayan suyun üzerinde demlenmeye bırakılmalıdır. Sonrasında ise üzeri hafifçe örtülerek beş dakika kadar istirahat ettirilmelidir. Çayınız servise artık hazır durumdadır, soğutmadan hızlıca servis yapınız. İnce belli bardakta mı seversiniz, yoksa fincanı mı tercih edersiniz, demli mi içersiniz, açık mı, şekerli mi, şekersiz mi, sizin zevkinize bırakıyorum.

Öylece çayınızı yudumlarken, her türlü fazlalık ve eksikliğin bozduğu şu dengehâlini de hafiften düşünmeye başlayabilirsiniz. Her türlü aşırılığın, herhangi bir şeyde çok ileri gitmenin veya geri kalmanın,  insanın ruhsal ve bedensel dengelerinde meydana getireceği tahribattan, bu tahribatlardan kurtulmanın yollarını, çayınıza tat veren dengenin içerisinde bulabilirsiniz. Çayın tadının, fazlalık ve eksikliklerden kurtulmuş, ayrıntılarda gizli bir dengeden, denge ile sıralanmış ayrıntılardan gelmesi gibi, hayatın tadının da, hayata tadını veren selâmetin de, selâmetle özdeş İslâm’ın da nasıl bir denge hâlinde yaşanması gerektiğinin izlerini sürebilirsiniz.

Kaynamamış suyla çay yapılamayacağı gibi, imanî açıdan olgunlaşmamış bir insana İslâmî ayrıntıların dikte edilmesinin anlamsızlığını; İslâm’ın serüveninde, Mekke hayatının neden Medine hayatından önce geldiğini; imanın şartlarının sıralanışındaki intizamın hikmetini basamak basamak kavrayabilirsiniz. Dünyanın neden ahiretten önce geldiğinin ipuçlarını da bulabilirsiniz. Hayatlarınızın, demlenmekte olan bir çay gibi, kıvamını nasıl bulması gerektiğini, öncelikler ve sonralıklar zinciri içerisinde; duygu, düşünce, fiil denklemlerinde yakalayabilirsiniz.

İslâmda, bir başkasının hayatını, dengeli yaklaşımlar dahilinde, maddeten ve manen güzelleştirmeye çalışmanın neden önemli olduğunu, çay içmenin tadının birlikteliklerde olduğu gerçeğinden yola çıkarak anlayabilirsiniz. Duygular su gibidir, fikirler çay gibi... Duygusuz fikirlerin neden ruhunuzu sıktığını, fikirsiz duyguların kaynamış sıcak sudan farksızlığını ve dahi, kâinatta gerçek namına ne varsa tümünün izini, özünü, hayatlarınızın önemsiz gibi görünen bu küçük ayrıntısında kavrama imkânını elde edebilirsiniz.

Yine, depremler yaşamış zamanın çocukları olarak, temelsiz bir binada yaşamanın ne denli tehlikeli olduğu gerçeğinden yola çıkabilir; böylece, insaniyet temeline oturmamış bir İslâmiyet tasavvurunun tehlikelerine kapılar aralayabilirsiniz. Böyle bir tasavvurun, şu içerisinde yaşadığımız zaman diliminde, neden şiddet eksenli neticeler verdiğine; aynı zamanda, insaniyetini yitirmiş canavar ruhlu zalimlerin ellerine, masumları ezmek, katletmek için ne gibi fırsatlar sunduğuna yüreğiniz kanayarak ulaşabilirsiniz...

Ve daha nice gerçeklere bir küçük kapıdan girerek şahitlik etmeniz mümkündür. Kâinatın kapıları, zahiren açık görünürlerken; hakikaten kapalıdırlar.” der Risale müellifi. Kâinat, küçük büyük sonsuz sayıda kapıları olan bir hakikat sarayıdır; hangi kapıyı aralarsanız aralayın, o saraydaki tüm hakikatlere ulaşma imkânını elde etmişsiniz demektir. Hangi kapıdan girerseniz girin, sarayın tümü sizindir.