TR EN

Dil Seçin

Ara

Hayvanlar Hastalandığında… / Yeryüzü Sergisi’nden

Ben küçük bir çocukken evimizin bahçesinde yaşayan, Torlakadında uzun kahverengi tüylü bir av köpeğimiz vardı. Obur ve şişko bir köpekti. Ama babama göre o usta ve tecrübeli bir av köpeği idi. İşini gerçekten çok iyi yapıyor olsa gerekti ki; Torlak, hayatının sonuna kadar bizimle birlikte yaşamaya devam etti.

Bir gün, Torlak’ı tıpkı koyunlar gibi ot yerken gördüm. Daha önceleri, fasulye, pilav, çaya batırılmış ekmek, hattâ revani yediğini görmüştüm ama, böyle ot yeyişine ilk kez şahit oluyordum. Bu gerçekten çok garipti! Bir köpek çimenlikte otluyordu!

Babam işten eve geldiğinde gördüklerimi hemen ona rapor ettim.

Karnı ağrıyordur.” dedi.

Nasıl yani?”

Karnı ağrıyordur oğlum. Köpeklerin karnı ağrıdığında gidip ot yerler!”

Köpeklerin karnı ağırır mı?

Karnı var ya ağırır.”

Sonra da gidip ot yerler öyle mi!?”

Evet.. hap içecek değiller ya canım.”

Peki nereden biliyor karın ağrısına otun iyi geldiğini?”

Allah bildirir.”

Doğru otu nasıl buluyorlar?”

Allah buldurur...”

Torlak’ı daha pek çok kez, tıpkı bir koyun ya da keçi ya da bir inek.. gibi yeşil çayırlıklarda otlarken gördüm. Başta da demiştim ya; obur ve şişko bir köpekti. Demek ki, sık sık karın ağrısı çekiyordu.

İnsanlar hastalandığında doktora giderler. Doktor da hastalığın ne olduğunu sorar, tespit eder ve iyileşmemize sebep olabilecek bir ilaç verir. Ev ve çiftlik hayvanları ile hayvanat bahçelerinde yaşayan hayvanlar için hayvan doktorları vardır. Hayvanlar, biz insanlar gibi dertlerini dile getiremeseler bile bu doktorlar, onların ne gibi bir problemleri olduğunu anlamaya ve tedavi etmeye çalışırlar. 

Vahşi hayvanların ise böyle bir imkânı yoktur. Ama onların dünyasında hayatta kalmak kadar sağlıklı kalmak da önemlidir.

Yeryüzündeki tüm hayvanlar düşmanlarından kurtulmak için türlü türlü kabiliyetlerde donatılmışlardır. Meselâ, kaplumbağaların sert kabukları vardır ve bir tehlike anında kendilerini bu kabuğun içinde saklarlar. Arıların iğneleri, akreplerin zehirleri, kuşların kanatları ve gagaları vardır. Kemirgenler ısırır, zebralar hızlı koşar vs… İşte tıpkı bunlar gibi pek çok hayvana, hastalanmamaları ve sağlıklı kalabilmeleri için farklı farklı özellikler verilmiştir. 

Hayvanlar insanlar gibi bir akla sahip olmadıkları için, organizmalarına şifa olacak şeyleri, tıpkı bir arının bal yapacağı çiçeği eliyle koymuşçasına bulması gibi, bir ilhamla bulurlar. (Buna içgüdü’ de diyenler var. Ama ben, içgüdü’ kelimesi, tek başına bunca olağanüstü yaratılış harikasını anlatmakta çok yetersiz kaldığı ve açıklamaktan çok kendi kendine oluyor işte!gibi bir anlam taşıdığı için kullanmayı tercih etmiyorum.)

Şimdi hayvanların hastalıklarını iyileştirmek ve sağlıklı kalmak için başvurdukları yöntemlerden ilginç birkaç örnek görelim:

Hayvanlar dünyasının en zeki yaratıkları olarak bilinen şempanzeler, genelde yaprakla beslenirler. Çok sağlam bir çene ve diş yapıları olduğu hâlde, zaman zaman yaprakları hiç çiğnemeden bütün olarak yutmayı tercih ederler. Bu bütün yutulan yapraklar, şempanzenin sindirim sisteminden geçerken tıpkı bir süpürge gibi, hayvana rahatsızlık veren solucanları ve diğer parazitleri süpürüp dışarı atar. Eğer şempanzenin ayağında ya da vücudunun herhangi bir dış yüzeyinde canını acıtacak bir yara oluşmuşsa onun da çaresi vardır: Aleo bitkisi. Şempanze bu bitkinin yapraklarını bulur ve açarak içinden akan sıvıyı acıyan yerlerine sürer. İşin ilginç tarafı bazı insanlar da Aleo bitkisinin sıvısını yaralarını tedavi etmekte kullanırlar. Büyük ihtimalle bu işi şempanzelerden öğrenmişlerdir!

Olgun meyveler lezzetlidir. Ham olanları ise hem çok acıdır hem de bazıları zehirlidir. Onları yemek hayvanları hasta eder. Yağmur ormanlarında yaşayan kırmızı ve yeşil renkli iri papağanların, zaman zaman ham meyveleri atıştırdıkları olur. Ama papağanlar biraz hazımsızlık çekseler bile asla zehirlenmezler. Çünkü, hemen kil yerler. Bu kil, midelerinde zehirle karışır ve zehrin vücuda zarar vermesini engeller.

Afrikanın Zanzibar Adası’nda yaşayan kırmızı gözlü maymunlar, midelerini korumak için çok farklı bir yöntem kullanırlar. Yaşadıkları bölgede, Hindistan cevizleri, mangolar ve diğer pek çok tropikal meyve ağaçları vardır. Bu ağaçların yaprakları protein değeri bakımından yüksek olmakla birlikte tadları çok acıdır. Maymunların bu proteine ihtiyaçları vardır. Çünkü, protein kasları güçlendirir. Ancak bu acı yapraklar, midelerini rahatsız eder. Bu yüzden maymunlar bir yandan yaprak atıştırırken bir yandan da yanmış ağaç dallarını kemirirler. Bilim adamları, bu kömürleşmiş ağaç dallarının maymunların midelerinde yaprak asitleriyle karıştığını ve midelerinin böylece korunduğunu söylüyorlar. Oldukça ilginç değil mi? Şimdi neden içgüdü’ kelimesini kullanmadığımı anladınız mı? Bir maymunun iç’inden gelebilecek hangi güdü’ mide asidini dengelemesi için mangal kömürlerini kemirmesi gerektiğini söyleyebilir ki?..

Koca gövdeli fillerin derilerindeki parazitlerden kurtulmak için pek çok hayvan gibi—meselâ mandalar gibi—çamura yattıklarını belgesellerde görmüşsünüzdür. Filler çamuru sadece parazitlerden kurtulmak için kullanmazlar. Aynı zamanda onu yerler de! Zengin bir bitki örtüsüne sahip yerlerde yaşayan filler, vücutları için gerekli mineralleri bu bitkilerden doyasıya yiyerek elde ederler. Fakat kuraklık zamanlarında ya da bitki örtüsü az olan yerlerde, bu cüsseli hayvanların vücuduna gerekli mineralleri bitkilerden elde etmesi zordur. İşte bu yüzden filler, çamur yiyerek mineral açığını kapatırlar.

Kalsiyum kemikler için çok önemlidir. Bu, insanlar için geçerli olduğu gibi hayvanlar için de geçerlidir. Hayvanların pek çoğu meselâ zürafalar, kalsiyum ihtiyaçlarını karşılamak için kemik yalarlar.

Eskiden beri hayvanların sağlıklı kalmak ya da hastalıklarını iyileştirmek için kullandıkları yöntemler bilim adamlarının ilgisini çekmektedir. Özellikle son yıllarda tıp dünyasının alternatif tedavi yöntemlerine olan eğilimi, bu araştırma konusunu daha da cazip bir hâle getirdi. Bilim adamlarının asıl hedefi hayvanları sağlıklı kılmak değil elbette; bu yöntemlerin insanların da işine yarayıp yaramayacağını tespit etmek!