PİJAMALI VE UTANGAÇ
Bir ceylanı andıran zarif kafasının üzerinde minik zürafa boynuzları taşıyan bir hayvanın, önce at zannedeceğiniz güçlü boynunu uzatıp, sonra da bütün gövdesini meydana çıkararak sevimli zebra pijamalarıyla karşınıza çıktığını düşünün. Bu durumda siz ne yapardınız bilmiyoruz ama bundan yüz yıl önce Harry Johnston okapiyi ilk gördüğünde oldukça şaşırmıştı.
1899 yılında Johnston, okapilerin adını ilk defa Batılı bilim adamı P. L. Sclater’ın kitabında gördü. Okapiler onu o kadar etkiledi ki, kısa bir süre sonra Londra’dan ayrıldı, binlerce kilometreyi aşıp Orta Afrika’da okapi peşine düştü. Uzun süren meşakkatlerden sonra yaptığı çalışmaların meyvesini aldı ve 1901’de okapiler bilim literatürüne “Okapia johnstoni” şeklinde geçti.
Orta Afrika’nın yağmur ormanlarında yaşayan bu ilginç hayvan birçok hayvana benzetilse de aslında tek akrabası zürafadır. Hattâ öyle ki okapi akrabalarına bir davet vermeye kalkışırsa çağırabileceği yegâne kişi zürafa olur. 2 metre boyu ve 210 kg ağırlığıyla görünüş itibariyle akrabası zürafayla pek benzemese de karakter olarak çok büyük benzerlikler gösterir.
Okapiler aynı zürafalar gibi uzun dillerini kullanarak yüksek dallardaki taze yaprakları ve meyveleri yemekten büyük zevk alırlar. Yiyecek alanlarını ise oldukça geniş seçerler. Mesela tek bir öğünde bir kilometre alanda gezinerek beğendikleri taze meyve ve yapraklardan yerler. Vücutlarının ihtiyacı olan mineralleri ise bol sülfür içeren kil yiyerek temin ederler.
Yavru okapiler 10. aylarına kadar annelerinin yanından ayrılmazlar. Yavruların bacaklarındaki şeritler oldukça önemlidir. Her okapininki farklı bir şekilde çizilmiş olan bu şeritler sayesinde anneler yavrularını rahatlıkla ayırt ederler.
Olabildiğince sessiz yaşayan okapiler sinirlendikleri zaman sadece yumuşak öksürük sesleri çıkarırlar. Ayrıca oldukça utangaç ve çekingendirler. Öyle ki Johnston’ın katıldığı bir av partisinde yakalanan yavru bir okapi, oldukça özen gösterilmesine rağmen birkaç saat sonra korkudan ölmüştü.
En fazla 30 yıl yaşayabilen okapiler dünya çapında sadece 120 hayvanat bahçesinde bulunuyor. Yasak avlanmalar ve Afrika’da sık yaşanan savaşlara karşı ortalıklarda çok fazla gezmemeyi ve insanlardan sürekli olarak kaçmayı tercih ediyor. Fakat ne yaparlarsa yapsınlar tehlikelerden yeterince uzaklaşamıyorlar. Bu yüzden maalesef çoğu hayvan gibi okapilerin de soyu tükenme tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyor.
***
MİDE NEDEN KENDİNİ SİNDİRMİYOR?
Yetişkin bir insan, midesinde yaklaşık üç litre mide sıvısı taşır. Mide duvarlarındaki hücrelerden salgılanan bu sıvının büyük kısmını konsantre hidroklorik asit oluşturur. Hidroklorik asit bir metal parçasını veya odunu kolayca eritebilecek güce sahiptir. Bu asidin, yediğimiz bir et parçasına midemizde yaptığı şeyi biz yapmaya kalkışsaydık, eti saatlerce kuvvetli asitte kaynatmak zorunda kalacaktık.
Midemizden daha sert olmasına rağmen sığır eti, kıkırdak gibi yiyecekler kolayca eritilirken, midenin kendisini sindirmemesi için özelleştirilmiş hücreler vardır. Bu hücreler hidroklorik asidin oluşturduğu bol asitli ortamı salgıladıkları bikarbonat ve amonyak gibi bazlarla dengelerler. Asit özelliğindeki maddeler baz özelliğindeki maddelerle birleştiklerinde nötrleşirler. Hidroklorik asidin keskinliğini azaltmak için devamlı bu bazlar üretilir ve böyle devam eden reaksiyonlarla mide bu kuvvetli asitten zarar görmemiş olur.
***
Buz Yüzüklü Gezegen: Satürn
NASA 15 Ekim 1997’de yüzüklü gezegen Satürn’e Cassini-Huygens adlı uzay aracını göndermişti. Cassini yaklaşık yedi sene sonra 1 Temmuz’da 3,5 milyar kilometrelik yolculuğunu tamamladığından beri Satürn’ün birbirinden ilginç yeni fotoğraflarını NASA’ya gönderiyor.
Satürn’ün ana maddesi helyum ve hidrojendir. Bunun dışında küçük oranlarda başka elementler de bulunur. Etrafındaki parlak yüzüğün ise büyük çoğunluğunu buz hâlindeki su ve tozlar oluşturur. Satürn’e çok yakınmış görünen bu buz yüzük aslında Satürn’den yüzbinlerce kilometre uzaktadır. Dünyamızdan 755 kat daha büyük olan Satürn’ün yoğunluğu sudan düşüktür. Eğer kocaman bir havuza koyma imkânımız olsaydı, Satürn havuzun içinde dev bir top gibi yüzecekti.
http://www.nasa.gov/mission pages/cassini/main/index.html adresinden Satürn’ün yakın çekim fotoğraflarını görebilirsiniz.
***
UZAYDAKİ DEV KARINCA
Bu dev uzay karıncası, NASA’ya 14 yıldır birbirinden ilginç uzay fotoğrafları gönderen Hubble tarafından görüntülendi. Aynı bir karıncanın gövdesini andıran bu nebula manzarasını ölmekte olan Güneş benzeri bir yıldızın dışarı püskürttüğü gazlar oluşturuyor. Bu gazların, karıncanın ortasındaki dev yıldız tarafından püskürtülme hızı saniyede 1000 km’dir. Trilyonlarca km uzunluktaki bu karıncanın oluşmasını araştırmacılar birçok nedene bağlıyorlar. Her ne sebeple oluşursa oluşsun dev karınca, bir mucize olduğunu hal diliyle açık açık söylüyor.