TR EN

Dil Seçin

Ara

Allah’ın Boyası

Allah’ın Boyası

(Ey mü'minler! Deyiniz ki, bizim boyamız) 

Allah'ın boyasıdır. Allah'ın boyasından boyası 

daha güzel olan kim vardır? 

Ve bizler ancak ona ibadet edenleriz.

(Bakara Suresi, 138. âyet meali)

 

Yaşıyorum!.. 

Sen yaşattığın için Allah’ım. 

Bir aynayım ben; o kadar… Ayna kendisinde yansıyan ışığa ne kadar sahip çıkabilir ki?

Üstelik ayna olarak varlığımı da Sana borçluyum. Beni önce var ettin; tüm varlığımı armağan ettin; sonra da varlığından haberdar ettin…

Beni varlık âlemine misafirin ve muhatabın olarak çıkardın. Hayatı bir ışık gibi koydun içime. Hem bilinir, hem de bilir oldum verdiğin hayat ile…

Üstelik bir alacağım da yoktu. Sırf lütfundan, rahmetinden, cömertliğinden verdin. 

Var olmak nur, hayat nur, nimetlerin nur, iman nur… Nur üstüne nur… Üzerime yaz güneşi doğmuş gibi…

Kulun olmak, Seni bilmek. Seni tanımak ne güzel Allah’ım…

Seni anmak huzur, Senin yâdın coşku, Senin zikrin şifadır Allah’ım…

Bir çiçek gibi bezedin, renklendirdin.

Senin boyan gibisi var mı Allah’ım!..

Şekliyle, rengiyle, kokusuyla, Sana olan ihtiyacıyla, verdiğin can ile.. bir çiçeği yedi isminle boyadıysan, beni yetmişten fazla isminle boyadın, her an boyuyorsun… İsimlerinin en güzel tablosu insan; en güzel sanatlarını, en güzel boyalarını gösterdiğin eserin…

Güneşten mahrum kalan bir çiçek yaşayabilir mi!?

Ben Sana daha çok muhtacım Allah’ım.

Güneşi bilmeyen çiçek rengini de bilemez. Ben Seni unutursam kendimi kaybederim… Seni unutursam solarım, insanlığım kurur…

Ruhum nuruna muhtaç; seni bilmek nurumdur benim.

Aklım seni tanımaya muhtaç; seni bilmeyen akıl, akıl değil ikab olur insana. Hayat azap olur; geçmişin kaybı, geleceğin endişeleri kalbini paramparça eder…

Zulüm karanlıktır.

En büyük karanlık, Seni unutan kalbin karanlığıdır. Öyle bir kalbin karanlığı, ne nimet bırakır, ne güzellik, ne hayır; her şeyi karartır. O kalbin karanlığı her şeyi anlamsızlığa, abesiyete atar. Böyle kararmış bir kalp, sahibinin hayatını karartır…

… 

Kalp bu sevmek ister, sevildiğini bilmek ister. 

Bu kalbi; istekleri sonsuz, arzuları sınırsız bu kalbi; Seni bilmekten, Seni sevmekten, Sana sığınmaktan, Sana güvenmekten başka ne tatmin edebilir!?

Bu kalbe başka kim cevap verebilir!?

Kalbin ebedi arzularını, ihtiyaçlarını vermeye Senden başka kimin gücü yetebilir!..

Evet verdiğin cevaplar, tam da istediğim cevaplardır.

Midemin derdine, beklentisine en güzel nimetleriyle cevap veren Allah’ım; en büyük ihtiyacım olan yok olmamayı, ebedi yaşamayı isteyen kalbime de o müjdeyi vermişsin. Zaten sen bildirmeseydin bilir miydim ki isteyeyim!..

Sen tattırmasaydın hayatı, meftun mu olurdum ki bekleyeyim!..

Sen verdin, Sen gösterdin, Sen tattırdın; demek ki, vermek istiyorsun. Vermek istemeseydin, istemeyi vermezdin…

İman ne güzel nurdur. Güneş gibi, görülmeyenleri gösterir.

Allah’ın her ismi ayrı bir renktir hayata. Esmaü’l-Hüsna; en güzel isimler Allah’ındır.

Biz de en güzel isimlerimizi Rabbimizden, Onun o güzel isimlerinin tecellisinden alırız. Şafi’ ismi doktoru güzelleştirir; Sani’ ismi sanatkârı, mühendisi, zanaatkârı bir güzel insan yapar; Âlim ismi ilim sahibini güzelleştirir; Rahim ismi bir insanı anne yapar güzelleştirir… Güneşin ışığı üzerimize bereketlerle yağdığı gibi, bütün güzellikler de Allah’ın güzel isimlerinden hayatlarımıza yağar, hayatlarımızda güzellikler açtırır…

Güneş herkesi aydınlattığı gibi, tek tek her birimizi de aydınlatır.

Esmaü’l-Hüsna’nın tecellileri de böyledir. Mesela, rahmetin her insanda ayrı bir rengi vardır. Yüzünün farklı olmasından kalbinin, aklının, duygularının, sesinin, parmak izine varana kadar her şeyinin farklı olması ne kadar büyük ve özel bir güzelliktir. 

Rahmetin o benzersiz rengi hayatımıza hayat olur, renkler verir. Rahman, Rahim, Ehad, Samed, Kadir, Alim ve daha pek çok isimlerini görürüz bu güzelliklerin arkasında.

İşte Allah’ın boyasını kendi hayatında gören, şahit olan, muhatap olan bir müminin kalbi de Rabbine şükrüyle mukabele eder. Allah’ın en şerefli muhatabı, en câmi kulu olur.

Sadece dünya hayatıyla yetinenler renk körüdürler aslında: dünya beyaz, ölümle yokluk kara… 

Siyah beyaz hayatı olan, müminin ebediyete uzanan renkli dünyasını anlayamaz.

Onların hayat seviyesi, en nazenin, en sanatlı bir kuşa ancak mide seviyesinden bakan bir kedi kadardır. Sadece, başkasını yutmakla hayatta kalan zalim mücadelenin karanlık rengidir o seviyeden görünen…

Rabbimizin ‘tamamladığı nur’u ile nurlanalım.

Kalbimizi, sanata bakıp Sani’i, nimete bakıp Mün’im’i, sebeplere bakıp Müessir-i Hakiki’yi gören bir kalp yapalım.

Allah’ın o en güzel boyasına, yine bize bahşettiği en güzel boya ile karşılık verelim: kendi ubudiyet boyamızla…