TR EN

Dil Seçin

Ara

Zulüm ve Masumiyet / Varoluşa Dair

Güneş katlanıp dürüldüğünde

Yıldızlar döküldüğünde

Dağlar yürütüldüğünde

Gebe develer salıverildiğinde

Vahşi hayvanlar toplanıp bir araya getirildiğinde

Denizler kaynatıldığında

Ruhlar birleştirildiğinde

Diri diri toprağa gömülen kıza, hangi günah sebebiyle öldürüldüğü sorulduğunda

Tekvir, 1-8


 

Söz vermiştim, insanın bakış açılarına, duygu ve düşünce yolculuklarına dair Yollar ve Yolculuklar’ı yazacaktım. Ama yaşanan müthiş trajediden zihnimi ve duygularımı kurtarmam mümkün olmadı. Masumlar ahirzaman firavunlarının zulümleri arasında eziliyordu. Modern eşkiyalar tarafından kesilen yol ise çoktan tıkanmıştı. Diğer açıdan ehl-i İslâm, İslâm’ın ve imanın gereği olan doğrultudan saparak hatalar işliyor, bilerek veya bilmeyerek zulme davetiyeler çıkarıyordu. Bu nedenle, Yunus Sûresinin 88. âyetinde görünen, ehl-i İslâm’ın sosyal olayları ve hayatı yorumlayışındaki problemlerini aydınlatan bazı gerçekleri geçen ay yazmak istemiştim. Ancak toplumsal fırtınalar o kadar şiddetli, zulüm o kadar dehşetliydi ki, aşırı uyanmış vicdanlar ve duygular tarafından anlaşılamamak, daha kötüsü ise yanlış anlaşılmak kaygısıyla erteledim.

Toplumsal savaşın günümüzde ne anlama geldiğinin örnekleri, muktedir(!) güçler tarafından geçtiğimiz yüzyılda ve özellikle son on yıl içerisinde defalarca sergilendi. Yirminci yüzyılın ortasında bir megalomanyağın çıkardığı ateş, elli milyondan fazla insanın hayatına mal olmamış mıydı? Beş milyondan fazla insan akıl almaz, vicdana sığmaz bir şekilde fırınlarda yakılmış, on katından fazlası ise göç yollarında telef olmuş, bombaların altında parçalanmışlardı. Daha bir iki yıl önce yaşanan o trajedi hafızalarımızda yeterince tazeydi. Birkaç ahmağın işlediği zulümlü bir hatanın masum ve fakir bir halka nasıl çirkin bir şekilde ödetildiğine şahitlik eden görüntüler hâlâ gözlerimin önündeydi. Hâlâ gözlerimin önündeydi iki küçük yavrusunun parçalanmış cesetlerinin başı ucunda hıçkırıklara boğulan Afgan babanın yaşadığı dram. Bu sefer de başka babalar, anneler, bebeler yanacaktı, farklı görüntülere tanıklık etmeyeceğimizi biliyordum.

Bu tür savaşlarda canları çok tatlı olan zalimler geriye çekilir, savaş piyonlarla yürütülür, ateş masumların tepesine düşer ve hemen her seferinde olan mazlum biçarelere olur. İşte bu son vahşette de durum farklı değildi. Modern zamanlarda, şefkate sığması mümkün olmayan bir vahşetti yaşanan. Adalet namı altında müthiş bir zulüm, hürriyet kisvesinde çirkin bir oyun sergileniyordu. Hastane odalarını, morgları dolduranların yarısından fazlası kadınlar ve çocuklardı. Tepelerine bombalar yağanlar aç ve açıkta, onurları ayaklar altındaydı. Buna karşılık zalimlerin bir kısmı yer altındaki meçhul sığınaklarındayken, diğer bir kısmı saraylarının bahçelerinde, sıcak yataklarındaydı. Kahrolası zalimler sapasağlam, yürekleri ise taş gibiydi.

Bana eşikte duygular yaşatan bir bombardıman sonrası manzarasına takılıyor gözlerim. Ceset yığınları arasından yedi sekiz yaşlarındaki kız çocuğunun parçalanmış vücudunu kucağına alan ve her hâlinden yüreğinin paramparça olduğu anlaşılan bir Iraklı babanın ve kızının görüntüleri. Sonra bir pazar yeri bombardımanında bir arabanın üzerine savrulmuş o sahipsiz el! Bir zamanlar kendilerine yapılan zulmün aynısını reva gördükleri Filistinden yanmış insan cesetleri, başsız minik vücutlar...

Masadan kalkıp evin içerisinde geziniyor, zihnimde dönen, kâh buluşan, kâh çarpışan duygular ve düşüncelere uygun amaçsız adımlar atıyorum. Gözlerimin önünden belki de hiçbir zaman unutamayacağım görüntüler gelip geçiyor. Ruhumdaki aşk-ı bekâ, gördüğü manzaralarla feci derecede yaralanmış, insaniyetten gelen bir derin şefkat tüm duygularımı tesiri altına almış. Kalbim ve zihnim kaderin fetvasındaki, zalimlerin inadındaki ve zulmün arkasındaki gerçekleri aralamak için kıvranıp duruyor. Bir masumun katline, masumiyetleri tartışmasız olan çocukların öldürülmesine nasıl fetva verilir? Bir insan nasıl firavunlaşır, masumiyetini bu denli yitirir? Öyle ya! Şimdi, günahsızlıkları tartışmasız çocukların başlarına bombalar yağdıranlar da bir zamanlar, attıkları bombalarla parçalanan çocuklar kadar masum birer çocuktu. Ne değişmiş, onları neler değiştirmişti ki şimdi merhametten nasipsiz birer kitlesel katil, birer ahirzaman firavunu olmuşlardı?

Zihnim, o parçalanmış küçük kız çocuğunun duygularımı alt üst ettiği gece dünyama inen Tekvir Sûresine kilitleniyor yeniden. Kuranda hemen her sûrede, özellikle kı