TR EN

Dil Seçin

Ara

Güneş Batı’dan Doğarken / Gezi

Hemen her gün, yirmi dört saat bebekleriyle birlikte olan anne babalar onun büyüyüp serpildiğini pek fark edemezler. Bebeği bir aylık, iki aylık, üç aylık gibi zaman aralıklarıyla gelip gören akrabalar ve dostlar ise, onun nasıl hızla boy attığını hemen fark ederler ya...

İşte ben de senede bir kere gidip dolaştığım Paris’te İslâm’ın nasıl geliştiğini, ilerlediğini müşahede ediyor ve içim dolu dolu Allah’a hamd ü senalar ediyorum.

Geçen sene Zafer okurlarına orada neler gözlemlediğimi anlatmıştım. Bu sene Paris’te kaldığım on beş gün içinde nelere şahit olduğumu da yine rapor edeyim istedim.

Hemen söyleyeyim: İslâm Fransa’da dev adımlarla ilerliyor. Hem İslâm’ın din olarak kendisini kabul ettirmesi bakımından, hem de fikrî güç ve kuvvet kazanması bakımından...

Bir kere her yerde ve her ortamda İslâm’ın sesini duyabiliyorsunuz. Halk ve esnaf nezdinde de, kitabevleri ve üniversiteler düzeyinde de İslâm artık Fransa’nın yerli dini olarak görülmeye başlanıyor.

Bu sene ilk defa olarak üniversite muhitindeki bazı büfeler ve lokantalarda “Helâl Et” yazısına rastladım. Bu, “Müessesemizde İslâmî usullere göre kesilmiş et vardır!” demektir. Carrefour gibi büyük marketler zincirinin ilânlarında ve reklâmlarında da aynı duyurular yer alıyor.

Müslüman müşteri o kadar artmış ki artık her kesim bundan payını almak istiyor. Kasaba veya lokantaya gittiğinizde, Müslüman olduğunuzu anladıkları zaman hemen domuz eti bulunmayan et ve yiyeceklerinden bahsetmeye başlıyorlar.

Genç Fransızlar, orta ve lise öğrencileri giderek İslâm’ı benimsiyor, özümsüyor ve gönül veriyorlar. Bunda da Müslüman öğrencilerin hâl ve tavırları etkili oluyor. Fransızların çocukları, Müslüman ailelerin yavrularıyla okul sıralarında otururken ister istemez etkileniyor ve İslâm’a girmeseler bile, en azından İslâm’a ataları gibi kem gözle bakmaz oluyor ve daha hoşgörülü hâle geliyorlar.

Bu sene şahit olduğum ve sevinçten coştuğum asıl yeni hâdise ise İslâm’ın kasetler yoluyla da anlatılmaya başlanmış olması. Gencecik imam ve vaizler, vaizeler yanında, değerli fikir adamları, Müslüman entellektüeller ve üniversite hocaları kasetlerle İslâm’ın esaslarını güzelliklerini dillendiriyorlar.

Fransa’da doğup büyümüş ve Fransızca’yı oldukça akıcı ve edebî bir şekilde konuşan bu kimselerin kasetleri, bir taraftan normal Müslümanların bilgilerini artırırken, diğer taraftan hidayete yeni ermiş kişileri malumat sahibi kılıyor, dahası da Hristiyan aileleri bile büyüleyip kendisine çekiyor. Nitekim Katolik bir Fransız aile bana dinlemiş oldukları iki kasetten hayli etkilendiklerini söylediler. Bu kasetlerden birincisinde Müslüman bir profesör “Tesadüf İmkânsızdır!” başlığı altında Darwin teorisinin geçersizliğini ilmî bir şekilde gözler önüne seriyor; diğerinde ise Müslüman bir hanım tarafından aile bireylerinin aralarında nelere dikkat edilmesi, aile fertlerinin hakları ve görevleri anlatılıyordu.

İslâmî eserlerin yayını ise hızlanarak devam ediyor. İslâmî yayınevleri okurlara İslâmî eserler yetiştirmekte zorlanıyorlar. Paris’in Halles semtinde, şehrin en büyük kitabevi olan La Fnac’ta bir gün üç adet Amme cüzü gördüm. Küçük boy bir kitapçık. Kitabın sağ sayfasında âyetlerin Arapçaları tek veya çift satır hâlinde verilmiş. Karşı sayfasında Latin harfleriyle okunuşları ve Fransızca mealleri sunulmuş. İkinci sefer gittiğimde hepsi de satılmış ve yeni siparişi yapılmıştı.

Tabii bu arada yayınevleri İslâm’la ilgili ellerine ne geçerse basıyorlar. O yüzden kalite bazen düşüyor. Fakat bu arada İslâm dünyasında kolay kolay yazılamayacak çok yüksek düzeyde İslâmî fikir eserleri de rahatlıkla gözleniyor.

Belçika’da ikamet eden, İtalyan asıllı genç bir Müslüman profesör, bu yıl başında bana “Çok değil, elli sene sonra Avrupa bütünüyle Müslüman olacak. Çok değil, elli sene sonra Amerika da Müslüman olacak.” demişti. O zaman acaba benim gönlümü okşamak için mi böyle diyor diye düşünmüştüm. Fakat bu yazki seyahatimde ona bütünüyle hak verdim: İslâm güneşinin Batı’dan doğması giderek yaklaşıyor.