TR EN

Dil Seçin

Ara

Annem Bana Kıyamazken Yaratan Allah Beni Ateşte Yakar Mı?

İbadetlere uzak yaşayıp Allah’ın yasak ettiklerini pek umursamayanların kurduğu savunma cümlesidir bu. Şahsen defalarca kulaklarımla işitmişliğim de vardır...

İbadetlere uzak yaşayıp Allah’ın yasak ettiklerini pek umursamayan, özellikle de namaz konusunu uyanabilirse bayramdan bayrama hatırlayanların kurduğu savunma cümlesidir bu. Şahsen defalarca kulaklarımla işitmişliğim de vardır.

Bu gruptaki insanlara Allah’a karşı olan görev ve sorumluluklarını hatırlattığınız zaman size Allah’ın rahmetinden, bağışlayıcılığından kapıyı açıp başlarlar anlatmaya. Ana fikir de şudur:

Benim annem beni sadece doğurduğu halde parmağıma diken batmasına razı olmayıp kıyamazken beni yaratan Allah hiç kıyar da beni ateşe koyar mı?

Bu soruya verilecek türlü türlü cevaplar mevcuttur.

Meselâ şaka kaldıran biriyse şu söylenebilir: Madem kimseye kıyıp da ateşe atmayacak, Cennet’tekiler üşümesin diye mi Cehennem’i yarattı?

Latife kısmı bir yana abesle iştigal edip gereksiz, hikmetsiz iş yapmaktan münezzeh olan Rabbimiz Cehennem’i yarattıysa elbette oraya girmeyi hak eden birileri olacağı için yaratmıştır.

Burada sebep ve sonucun sırasına dikkat etmek gerekiyor. Cehennem’e girmeyi hak edenler olacağı için Cehennem’i yaratıyor. Cehennem’i yarattığı için birilerini içine atmıyor.

Bu savunmayı yapan arkadaşımızın başka bir tutarsızlığı da şudur ki, Allah’ın ona karşı olan sevgisinin büyüklüğünden bahsediyor fakat kendisinin Allah’ı ne kadar sevdiği konusuna hiç girmiyor.

Kendisine sorsak, “Acaba sen Allah’ı ne kadar seviyorsun?”

Zira seven sevdiğini tanımak, bilmek ister. Bu kişi de Allah’ı hakkıyla sevmiş olsaydı merak edip araştırır ve Allah’ın Rahman, Rahîm, Gafur gibi cemâlî isimleri olduğu gibi Kahhar, Cebbar, Muntakîm gibi celâlî isimleri de olduğunu bilirdi. Cemâlî isimler gibi bu isimlerin de hak edenler üzerinde tecelli edeceğini tahmin edebilirdi.

Ayrıca, söylendiği anda yaratıcısının bağışlayıcılığına güvenmenin masum bir ifadesi gibi duran bu ifade aslında çok tehlikeli manalar içermektedir.

Bakınız bu ifadeyi kullanan kişi sözün nereye gittiğini düşünmeden söylediyse elbette Allah bunu bilir ve isterse affeder. Fakat kastettiği mana Allah’ın adaletini itham ise af biraz zor olabilir. Zira herkesi Cennet’e koymak adalet değildir.

Evet, Allah Âdil’dir. Kulları arasında da adaleti sağlayandır. Fakat görüyoruz ki hiç kimse bu dünyadan diğer insanlarla arasındaki hak, hukuk meselelerini çözerek gitmiyor; demek ki âdil olan Rabbimizin huzurunda hesapların görüleceği başka bir âleme bırakılıyor. Bu sözü söyleyen kişi ise bu ifadesiyle Allah’ın, emir ve yasaklarına itaat edenlerle isyan edenler arasında adaletli davranmayıp hepsine aynı muameleyi yapacağını iddia etmektedir.

Hâlbuki düşünse: Allah bize Âdil olduğunu bildiriyor. Fakat imtihan gereği bu dünyada tam adalet tecelli etmiyor. Demek adalet başka âlemde tecelli edecek. Eğer Allah adaleti sağlayacağı başka bir âlem yaratmış olmasaydı, kâfirler, münafıklar, sapıklar, zalimler bu dünyadan gitmeden önce zelil ve perişan edilecektiler. Fakat o zaman imtihan sırrı bozulacaktı.

Ve yine bu sözü söyleyen kişi Allah’ı yalancılıkla itham etmektedir. Çünkü Rabbimiz Kur’an-ı Kerîm’in pek çok ayetinde Cehennem’den bahseder, oraya kimlerin gideceğini bizlere bildirir.

Bu konuyu değerlendirirken göz önünde bulundurmamız gereken çok önemli bir nokta da şudur:

Rabbimiz bizim ümit ve korku arasında bulunmamızı istiyor. Ne rahmetine yaslanıp geleceğimizi garanti görmemizden ne de günahlarımız ve hatalarımız yüzünden kurtulma ihtimalimiz kalmadığını düşünmemizden razı.

Bunu Kur’an-ı Kerîm’de bize ima ediyor da. Baktığımız zaman Cennet’i anlatan ifadeler kadar Cehennem’i anlatan ifadeler de mevcut. Müjdeleyen âyetler kadar tehdit edenler de var. Yani Kur’an-ı Kerîm’de Rabbimiz ümitlendirdiği kadar korkutuyor da.

Çünkü her iki durum da ataleti sonuç veriyor. Rabbimiz ise her an dinamik daima teyakkuzda olmamızı istiyor bizden.

İnsanlara İslam’ı anlatırken buna da çok dikkat etmemiz gerekiyor. Sadece Cennet veya sadece Cehennem’i anlatmak dengesiz bir inanca sebep olabiliyor.

Son olarak bu şekilde soru soran bir kişiye şunu sorabiliriz: Yukarıda Cehennem’i yaratmasının lüzumsuz olmadığını gördük. Aynen onun gibi, madem Allah herkesi Cennet’e koyacaktı, Dünya’yı neden yarattı? Seni Dünya’ya neden gönderdi? Hz. Âdem’i hiç Cennet’ten çıkarmayabilirdi. O zaman ne Dünya’ya ne de Cehenneme gerek kalmazdı.

Buna şu cevabı verebilir: Cehennem gereksiz değil ki, hiç inanmayanlar için. Ben ise inanıyorum.

Bak sen de kendini inanmayanlardan farklı görüp onların da seninle Cennet’te olmasının adaletsiz olacağını düşünüyorsun ve razı değilsin. Peki, seni kendisinin emir ve yasaklarına itaat edenlerle birlikte Cennet’e koyması adalet olacak mı?